34
Gazeteci Celaleddin Ezine, 1939 yılında
yaptığı Amerika gezisinin izlenimlerini
dönüşünde notlar haline getirmiş ve 1940
yılında
Cumhuriyet
gazetesinde yayım-
lamıştı. Sonradan kitap olarak da okur-
lara ulaşan bu eserden, yazarın hayranlık
uyandırıcı bulduğu Amerikan mühendisli-
ğine ilişkin bazı kısımlar:
Karaya çıkmağa iki saat var. Fakat her-
kes güvertede... Vapur yolunu kesti. Şimdi
denizin üstünde kendini arkaüstü bırakan
bir yüzücü gibi yavaşlıyor. Ötede, ta öte-
de, rutubetin ve sisin arkasında bir şehir
silueti beliriyor: Nevyork!
Denizin ortasında fener vazifesini gö-
ren bir vapurun önünden geçiyoruz. Bu,
Yenidünya’nın ilk selamcısı... İşte Hürri-
yet Âbidesi... Nihayet şehir adamakıllı se-
çildi. Gratsiyeller, semada zikzaklı hatlar-
la bir dantele fantazisi çiziyor. Renk renk;
çeşit çeşit; boy boy.
Sefertaslarını yüklenmiş mektep çocuk-
larını götüren bir bevvab (hizmetçi) gibi
içlerinde en boylusu: Empire State Buil-
ding binası. Hepsinin tepesinde madeni
külahlar var. Ortaoyunundaki kavukluyu
andırıyorlar.
Uzakta Hudson’ın ağzı. Gittikçe büyüyen,
genişleyen, yayılan bir azamet. Masallar-
daki gibi bir rüya şehri...
İstanbul’dan on altı kere daha büyük,
Türkiye’nin dörtte üçünden fazla nüfuslu
bir şehir azmanı. Hayır, şehir azmanı da
değil; başlı başına bir memleket. Amerika
Birleşik Devletleri’nin ufak mikyasta ölçü-
sü: Bir kıta ve bir memleket.
Etrafı seyrettiğim binada altmış asansör
işliyor. On beş bin insan yaşıyor. Yirmi
dört saatte kırk bin kişi girip çıkıyor. Bi-
zim ufak bir vilayet merkezimizden fark-
sız. Bu, Nevyork’taki gratsiyellerin yüz
tanesinden biridir... Nevyork’un alameti
1940’larda bir gazetecinin New
York izlenimleri
farikası, bulutları tırmalayan gratsiyel-
ler, yüksek binalardır.
Süleymaniye Camii, Milano Katedrali,
ince sanat eserleridir. Fakat Nevyork’un
gratsiyelleri bizi mimarinin sonsuzluğu-
na inandırdı. Parthenon ve Ayasofya’yı
tekamül sanıyorduk. Nevyork, tekamülün
mevcudiyetini inkâr eden filozof oldu. Ca-
miyi, kiliseyi üstad sanatkâr işledi. Grat-
siyelleri usta mühendis yaptı...
Mektep hocası, tarih öncesi devirleri an-
latırken, “Taş devri”, diye başlar, sonra
“demir...” Hayır, sonrası yok. Amerikalı
mühendisin yapısına gelinceye kadar hep
taş devrini yaşadık, taş oymasını gördük,
taş sanatını tattık. Artık kırk seneden beri
ikinci devirdeyiz: “Çelik devri!”
Roma, İstanbul, Atina’yı asırlar yaptı.
Onun için her birinin alacaklısı tarihtir.
Nevyork, bugün yaşayan insanın elinden
çıktı. Onun için kimseye borçlu değildir.
Elli seneden beri hiçbir millet, Amerikalı
ismini taşıyan bu muhacir cemaatinin ar-
şitektoral kudretine erişemedi. Portland
çimentosu İngiltere’den geldi; Ressemer
çeliğini bir Alman keşfetti. Fakat betonar-
meyi Amerikalı muhacir yaptı. Üstünlüğü
burada...
Bu satırları yazarken penceremden dışa-
rıya bakıyorum.
Orada, bulutlara tırmanan binalar, gök-
yüzüne gölgelerini vurmuş kabartma re-
liefler gibi... Yirminci asrın plastiği, o göl-
gelerin canlılığındadır.
İki bin sene evvel Parthenon’u hayranlık-
la seyreden Atinalı sanatkâr ne ise, 1939
senesinde, yüzüncü kattan radyo dinleyen
Amerikalı mühendis de aynı adamdır.
Parthenon bize Atinalı sanatkârı anlattı.
Nevyork da iki bin sene sonra geleceklere
bizi anlatacak.
9