Table of Contents Table of Contents
Previous Page  33 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 33 / 285 Next Page
Page Background

32

kikalık test yapardı.

Prof. Butterfield “

mechanics”

dersinde,

her 3 derste bir olmak üzere aynen iskam-

bil kâğıtları gibi kartlara yazdığı soruları

herkese ayrı bir soru gelecek tarzda da-

ğıtırdı. Sömestr başından itibaren dersin

tamamını içeren ve kime geleceği belli

olmayan sorulara her defasında son iki

derse ait sorular da ilave edilirdi. Yani

ilk dersten itibaren bütün konular için yıl

boyunca teste hazır olmamız gerekiyordu.

Şüphesiz, aynı sorunun aynı şahsa tekrar

gelme ihtimali de vardı. Genelde sorular

problem şeklinde olduğu ve rakamlı bir

cevapla neticelendiği için, hocanın cevap-

ları okuması ve değerlendirmesi çok za-

manını almazdı.

Fizik, kimya gibi dersler genelde labora-

tuvarda geçerdi. Kimya hocamız Prof.

Savage, her öğrenciye tüpler içerisinde

verdiği su görüntüsündeki değişik likitle-

rin analiz neticesini isterdi. Bazen, damı-

tılmış suyu analiz yapılacak likitler arası-

na karıştırıp öğrenciye aldatmaca yaptığı

da olurdu. Bu hocanın çok şaşırtıcı, sıra

dışı sorularından birini, bir arkadaşımız

“Böyle soru olmaz!” diye cevaplamıştı.

Sınav kağıdı, cevap sahifesini tamamen

dolduran kocaman bir “0” rakamı ile geri

dönmüştü. Sıfırın içerisinde de hocanın,

“Bu büyüklükte sıfır da verilemez” notu

vardı.

Jeoloji dersinde sınıfta 30’dan fazla de-

ğişik ufak taş parçasını elden ele dolaş-

tırarak cinslerini tanımak zorunda idik.

Kısaca derslerde nazari bilgiler ve resim-

ler yeterli olmuyor, konu hakkında deney

yapmak ve ilgili nesneye elle dokunmak

gerekiyordu.

6

Bu sıkı ders programına rağmen okulda-

ki hayatın o kadar da katı ve sıkıcı olduğu

söylenemezdi. Hatta öğrenciler, ders dışın-

daki zamanlarında, katı disipline inanan

eğitimcilerin belki de biraz “gevşek” bula-

cakları bir toleransa ve özgürlüğe sahipti.

Özellikle artık okulun bir gelenek halini

almış “May Day”, “Field Day” ya da “Char-

ter Day” gibi özel günleri tam bir festival

havası içinde geçerdi. Ama bunlar arasında

belki de en özel olanı, “77th Day” adı veri-

len, son sınıf öğrencilerine mahsus kutla-

maydı. Yazar Ali Neyzi, bu günün özelliğini

şöyle anlatıyor:

Kolej’de bir gelenek vardı. Mezuniyet gü-

nüne 77 gün kala, bir gün, son sınıflara

Kolej’in idaresi teslim edilirdi. Hani Ata-

türk döneminde 23 Nisan günleri çocuk-

lar vali ya da belediye başkanı olurdu. Bir

gün için. Onun gibi bir gelenekti bu. Doğal

olarak son sınıf öğrencileri o gün doyası-

ya azarlardı. Garip giysiler. Davul zurna.

İki yıl önceki son sınıf bir de eşek kirala-

mış. Öğretmen bir gün onlara, eşek olsa

bu açıklamayı anlar demişmiş. Unutma-

mışlar. İte kaka eşeği öğretmenin sınıfına

sokmuşlar. Anlat bakalım!

7

Hafızalarda yer etme ve yaratıcılık bakı-

mından “77. Gün” kutlamaları belki birbi-

rinden aşağı kalmazdı, ama hiç şüphesiz

aralarında en unutulmaz olanı, Feyyaz

Berker ve Nihat Gökyiğit’in mezun olduk-

ları 1946 yılında yaşanandı. Nihat Gökyi-

ğit, kendisinin de başrol oyuncuları arasın-

da olduğu olayı şöyle anlatıyor:

Okulda titizlikle uygulanan kaidelere ve

avaş yıllarında orduya katılan

ya da ülkesine dönen yabancı

öğretmenler nedeniyle eğitmen

temininde zorluklarla karşılaşan

Robert Kolej’in 1938 kadrosundan

bazı isimler (birinci sıra soldan

sağa): Salih Nigâr, Suen Jersen,

Frank Hewitt, Marcel Audedof,

Bertram Van Der Post, Harold L.

Scott, Hüseyin Pektaş, Walter

Livingstone Wright, Lynn A.

Scipio, Harry Barnum, Frederich

Kunick, Charles E. Ester, Bernard

Tubini, Tevfik Bıyıkoğlu ve Feridun

Nigâr. Bu isimlerden bir kısmı

Nihat Gökyiğit’e de hocalık

yapacaktır.

Karşı sayfada, Nihat Gökyiğit’in

Michigan Üniversitesi’nden

mezuniyeti sırasında çekilmiş bir

fotoğraf.

S