Table of Contents Table of Contents
Previous Page  55 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 55 / 285 Next Page
Page Background

54

yarak Sovyet baskısı altında bulunan Tür-

kiye ve Yunanistan’a 400 milyon dolarlık

yardım yapacağını duyurdu ve Marshall

Planı’nı devreye soktu. Bu kararı büyük

bir memnuniyetle karşılayan Türkiye ile

ABD arasında 12 Temmuz 1947’de askeri

ve ekonomik yardımı öngören bir anlaşma

imzalandı ve Türkiye kuvvetli bir ordunun

ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Amerika

ne verirse almaya yöneldi. Amerikalıların

verdiği bilgi, malzeme, silah, postal, çorap,

ne varsa memnuniyetle kabul edildi.

4

Planın uygulandığı 1948-1952 yılları ara-

sında Türkiye, ABD’den 354 milyon do-

lar tutarında yardım ve kredi aldı. Alınan

yardımların bir kısmı askeri amaçlarla

kullanılırken, yaklaşık üçte ikilik bölümü

de yeni yatırımların finansmanına ayrıldı.

Böylece, uzun yıllardır para bulunamadığı

için bekletilen birçok altyapı yatırımının

hayata geçirilebilmesi mümkün hale geldi.

Bu durum, 1950’de yapılan seçimlerde ezi-

ci bir üstünlükle iktidara gelen Demokrat

Parti’nin ve Başbakan Adnan Menderes’in

kalkınmış, her köşesi fabrikalarla, baraj-

larla, limanlarla, havaalanlarıyla donatıl-

mış Türkiye hayali için de büyük bir fırsat

oluşturacak ve özellikle 1950’den sonra

ülke büyük bir şantiye görünümüne bürü-

necekti.

Türkiye’de Amerikan yardımıyla yapımına

başlanan tesisler arasında hava meydanları

ve hava üsleri özellikle öne çıkıyordu. Çün-

kü 1949 Eylül’ünde Sovyetler Birliği’nin

atom bombasına sahip olduğunu açıkla-

masından sonra ABD genel kurmayı sa-

vunma stratejisini yeniden gözden geçir-

mek zorunda kalmış ve Türkiye’nin önemi

bir anda artmıştı. Amerikalı strateji uz-

manları, Batı Avrupa’ya bir saldırı olduğu

takdirde Sovyetler Birliği’nin Kafkaslar’da-

ki petrol ve Urallar’daki sanayi tesislerinin

vurulması gerektiğini düşünüyorlardı. Oy-

sa ABD’nin elinde bu kadar uzun menzilli

bombardıman uçakları mevcut değildi. Bu

durumda Sovyetler Birliği’ne karşı en uy-

gun hava üsleri Türkiye’de olabilirdi.

5

Türkiye’de inşasına başlanan üslerin en

önemlisi, Adana yakınlarındaki İncirlikHa-

va Üssü idi. Yapımına 1951 bahar aylarında

başlanan üssün, ABD Hava Kuvvetleri’ne

bağlı orta ve ağır bombardıman uçakları

tarafından kullanılması planlanmıştı. Bu

üsle aynı dönemde Türkiye’de sivil kulla-

nıma yönelik iki önemli havalimanı projesi

daha hayata geçirilmişti. Bunlardan biri İs-

tanbul’daki Yeşilköy Hava Meydanı, diğeri

ise Ankara’da Feyyaz Berker’in de inşaatın-

da fiilen görev alacağı Esenboğa Hava Mey-

danı idi. Bu hava meydanlarının inşası için

Amerikan şirketleri görevlendirilmişti ve

Amerika’dan getirilmiş taş kırma, toprak

kaldırma, toprak tesviye makineleri kulla-

nılmaktaydı.

6

Çok yeni teknik ve araç ge-

recin kullanıldığı bu projeler o günkü Türk

inşaat sektörü için yeniliklerle doluydu.

Ancak havaalanı yapımındaki hareketlilik

sadece bir başlangıç niteliğindeydi. Esas

seferberlik, Türkiye’nin NATO’ya girişin-

den sonra başlayacaktı.

İki kutuplu dünya düzeninde herkes safını

belirlerken, savunma ittifakları da günde-

me gelmiş ve 1949 yılında 12 Batılı ülke-

nin katılımıyla Kuzey Atlantik Antlaşması

Teşkilatı (NATO) kurulmuştu. Türkiye’nin

kurucuları arasında yer almadığı bu pakt,

aslında Türkiye’nin Sovyet tehlikesine

karşı en önemli güvencesi olmaya adaydı.

Çünkü Türk devlet adamları, 1947’de Ame-

rika ile yardım anlaşmasını imzaladıktan

sonra Türkiye’yi Batı dünyasının ayrılmaz

bir parçası olarak görmeye, savunma ihti-

yaçlarını da bu çerçevede düşünmeye baş-

lamışlardı. Ayrıca Türkiye’nin 1949’da Av-

rupa Konseyi’ne kabul edilmesi Türk dev-

let adamlarını NATO’ya girme konusunda

hem cesaretlendirmiş, hem de onlara haklı

bir gerekçe vermişti.

7

Ne var ki Türkiye’nin NATO üyeliği düşü-

nüldüğü kadar kolay olmadı. Üyelik için

gösterilen çabalar, çeşitli nedenlerle Batılı

ülkelerce görmezden gelindi. Hatta hükü-

metin 11 Mayıs 1950’de yaptığı ilk resmi

müracaat, Kanada ve Batı Avrupa ülkele-