Table of Contents Table of Contents
Previous Page  54 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 54 / 285 Next Page
Page Background

53

bazı pakt ve antlaşmalara imzalar atmıştı.

Ancak bu denge politikası, özellikle savaşın

ikinci yarısında, Almanya’ya karşı doğuda

açılacak bir cephe ile omuzlarındaki yükü

hafifletmeyi arzulayan İngiltere’yi mem-

nun etmeye yetmemişti. Türkiye, savaşın

son yıllarında, sürekli olarak İngiltere’nin

“savaş sonrasında yalnız bırakma” tehdit-

leriyle yaşamak zorunda kalmıştı.

2

İngiltere’nin bu öngörüsünde bir doğruluk

payı yok değildi. Gerçekten de savaş so-

nunda tüm dünyada yeni bir düzen kuru-

lurken, Türkiye “yalnız kalma” korkusunu

derinden hissedecek, özellikle Sovyetler

Birliği’nin Boğazlar rejimini kendi lehine

değiştirmek için Türk hükümetine baskı

yapmaya başlaması ve Türkiye toprakla-

rı üzerinde hak talep etmesi karşısında

büyük bir tedirginlik yaşayacaktı. Çünkü

şurası çok açıktı ki, tarafsızlık politikası

nedeniyle dünya siyasetinde “yalnız ülke”

durumuna gelen Türkiye, bu tehdidi tek

başına göğüsleyebilecek durumda değildi.

İşte tüm bu koşullar, Türkiye’nin liberal-

leşme ve dünya siyaseti içerisindeki yerini

alma bakımından artık geri dönülemez bir

noktada olduğunu gösteriyordu.

Türkiye’nin alacağı yeni rolün belirlenme-

sinde ABD’nin Doğu Avrupa siyaseti çok

önemli bir rol oynadı. II. Dünya Savaşı sı-

rasında Almanya’ya karşı güç birliği yapan

ABD ve Sovyetler Birliği, savaştan sonra

iki karşıt kutup haline gelmişti. Avrupa iki

kampa bölünmüş, Sovyetler Birliği orta,

doğu ve güneydoğu Avrupa’da etki alanını

genişleterek bu bölgedeki ülkeleri büyük

oranda kendi şemsiyesi altına almıştı. Sov-

yet yayılmacılığının daha da genişleyerek

Türkiye ve Yunanistan’ı da içine almasın-

dan çekinen ABD genelkurmayı, bu ülke-

lerin Sovyet baskısına direnme isteğini

artırmak ve muhtemel bir Sovyet saldırısı

karşısında savunma güçlerini en üst se-

viyeye çıkarmak için askeri yardım yapıl-

masını tavsiye eden bir rapor hazırlamış-

tı. Bu raporda, Rusya’nın Türkiye’yi barış

döneminde “emip yutmasını” önlemenin

önemine dikkat çekiliyor, aksi takdirde

ABD’nin Ortadoğu’yu savunma yeteneği-

nin tümüyle yok olacağı belirtiliyordu.

3

ABD ordu komutanlarının bu görüşü-

nü olumlu karşılayan Başkan Truman,

1947’de ünlü Truman Doktrini’ni açıkla-

4 Mayıs 1950 seçimleriyle

iktidara gelen Adnan Menderes

başkanlığındaki DP hükümeti-

nin 10 yıl boyunca bayındırlık

faaliyetlerine verdiği önem, aynı

dönemdeki NATO yatırımlarıyla

birlikte Türkiye’deki inşaat sek-

törüne büyük canlılık getirmişti.

Menderes, Meclis’te okuduğu

hükümet programında, bayın-

dırlık ve imar işlerine verdiği

önemi şöyle dile getiriyordu:

Ulaştırma ve bayındırlık işlerimize

evvela ziraat ve milli ekonomi ile çok

yakından alakalı mevzular olarak

kıymet vermekteyiz. Ulaştırma ve

bayındırlık sahalarındaki faaliyet-

leri memlekette iktisadi ve manevi

bütünlüğü temin edecek mevzular

olarak görmekteyiz. Ulaştırmada

motorun süratli, kolay ve ucuz nakli-

yatı temin ettiği bu devirde bilhassa

karayollarına ehemmiyet vereceğiz.

1