51
“İşte zihnimi hep meşgul eden konular bunlar. Sulama kanalları yapılsa, dev
barajlar inşa edilse, elektrik santralleri her yere ışık saçsa... Büyük limanlar,
havaalanları, üniversiteler, hastaneler faaliyete geçse... Fabrika bacalarından
tüten dumanlar zenginliğin, bereketin ve refahın müjdecisi olsa...”
Adnan Menderes’in günlüğünden
ekfen’in temelleri 1956 yılında, Feyyaz Ber-
ker ve Nihat Gökyiğit’in bir araya gelerek,
mühendislik danışmanlık alanında hizmet
vermek üzere, kısaca FN harfleriyle anılan
“Feyyaz-Nihat Müşavir Mühendislik” şir-
ketini kurmasıyla atıldı.
O günlerde Feyyaz Berker, askerlikten
sonra mühendis olarak çalışmaya başla-
dığı Esenboğa Hava Meydanı şantiyesin-
deki görevini tamamlamış, aynı sıralarda
yeniden organize edilen Hava Meydanları
ve Akaryakıt Tesisleri İnşaatı Reisliği’nde
laboratuvar ve araştırma bölümü başkan-
lığına getirilmişti. Nihat Gökyiğit ise aynı
daire bünyesinde, Konya Havaalanı inşa-
atında kontrol amiri olarak görev yapıyor-
du. Dolayısıyla Robert Kolej’den bu yana
neredeyse kesintisiz olarak kader birliği
yapan iki arkadaş, kariyerlerinde de aynı
organizasyon bünyesinde, benzer işlerle
uğraşarak bu paralelliği sürdürüyorlardı.
Öte taraftan Necati Akçağlılar, onlarla li-
se ve Amerika günlerine uzanan bir arka-
daşlık ilişkisine sahip olmamakla birlikte,
benzer bir çizgide ilerlemiş ve yüksek inşa-
at mühendisi olarak yurda döndükten son-
ra kendini –diğerleri gibi– devlet görevlisi
olarak NATO projelerinin içinde bulmuş-
tu. Feyyaz Berker ve Nihat Gökyiğit’in gö-
revlerinden ayrılıp kendi firmalarını kur-
duğu tarihte, o da aynı dairede, akaryakıt
tesislerinden sorumlu daire başkanı olarak
çalışıyordu. Ortak iş yaşamları sırasında
üçü arasında iyi bir arkadaşlık ortamı doğ-
muş, birbirleriyle ailece görüşmeye başla-
mışlardı. Dolayısıyla Hava Meydanları ve
Akaryakıt Tesisleri İnşaatı Reisliği, daha
sonra Tekfen’i kurarak 50 yıl boyunca çok
başarılı bir ortaklığı yönetecek olan Feyyaz
Berker, Nihat Gökyiğit ve Necati Akçağlılar
üçlüsünün birleşmesi için bir kavşak nok-
tası olmuş, bir bakıma Tekfen’in doğuşuna
zemin hazırlamıştı.
Hepsi de yaklaşık aynı dönemlerde
Amerika’da inşaat mühendisliği okumuş
ve Türkiye’ye dönerek çalışma hayatına
atılmış bu üç gencin yolunun aynı kuruluş
bünyesinde ve belki de ilk bakışta tesadüfi
görünecek şekilde havaalanı projelerinde
kesişmesi, aslında Türkiye’nin o günlerde
yaşadığı gündemin doğal sayılabilecek bir
sonucuydu. Çünkü birçok yönden deği-
şim rüzgârlarının yaşandığı 1950’li yıllar,
Türkiye’nin mühendislerin omuzları üze-
rinde yükseldiği bir dönemdi; yurt çapında
girişilen imar faaliyetlerinin ve NATO te-
sislerinin başını tutan Bayındırlık Bakan-
lığı ise, bu mühendislerin çoğunun meslek
yaşamlarındaki ana duraklardan biriydi.
Bu dönemin koşullarını daha iyi anlayabil-
mek için biraz geriye, II. Dünya Savaşı’nın
bittiği günlere gitmekte yarar vardır.
T