Table of Contents Table of Contents
Previous Page  265 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 265 / 285 Next Page
Page Background

264

birçok teklif vermemizi ve bu tekliflerin

bir kısmını da başarıyla almamızı temin

etti. Normalde bakiye kalan iş miktarımız

hep 600-650 milyon dolar seviyesinde

iken, bir anda geçtiğimiz senenin sonunda

baktık ki biz 1,8-2 milyar dolar seviyesin-

de bir iş hacmine ulaşmışız. Bence geçen

sene yaz başlarında Hazar’daki platfor-

mun ve Ceyhan’daki terminalin teslimi

ile başlayan, sonra da hem Sangaçal’da,

hem de Türkiye’de yeni işlerin alınmasıy-

la devam eden bu güzel gelişmeler, bence

Tekfen tarihindeki en büyük aşamadır. Bu

büyüklükteki bir aşamayı hiç bir zaman

yaşamadık diyebilirim.

Erhan Öner’e göre bu büyüme trendi, bir-

çok yeni sorumluluk ve zorluğu da berabe-

rinde getiriyordu:

2005 yılının altıncı ayından sene sonu-

na kadar olan gelişmeler –ki o tempo şu

anda da devam etmekte– bizi bambaşka

bir lige taşıdı. Tabii o noktaya geldikten

sonra, geri gidişi yok bu işin. Şimdi bütün

gücümüzle o seviyeyi korumaya, yeni iş-

ler almaya uğraşıyoruz. Tabii işi almak

bir zorluk, işi yapmak başka bir zorluk.

Hele böyle büyük işlerin organizasyonu

çok vakit alan ve zorlayan işler. Bu tür iş-

lerde, diyelim sermayeniz yoksa, kredi ile

sorununuzu halledebilirsiniz. Bilgi? Evet,

bu şirkette bilgi birikimi var; bu bilgiyi

dağıtabilirsiniz. İş dönüyor, dolaşıyor so-

nunda adam gücüne kilitleniyor. İşte esas

güçlükler burada çıkıyor. Ne yapıyorsu-

nuz? Elinizin altındaki kadroyu yeni baş-

tan değerlendiriyorsunuz. İkinci sırada-

kileri birinci sıraya, üçüncü sıradakileri

ikinci sıraya, dördüncü sıradakileri üçün-

cü sıraya terfi ettiriyorsunuz. Bunun da

geri dönüşü yok, çünkü birini genel mü-

dür muavini yaptıktan sonra, “Arkadaş,

şirketi küçültüyoruz, artık genel müdür

muavinine gerek yok, seni proje müdürü

yapıyoruz” diyemezsiniz.

en başından beri hep Türk

cumhuriyetlerine verilecek en

etkili desteğin, en önemli doğal

kaynakları olan gaz ve petrolün

serbestçe Türkiye üzerinden dün-

yaya sevki olduğunu vurgulamış-

tım. Bunun için en uygun güzergâh,

petrol için hiç şüphesiz Bakû-Cey-

han hattı, gaz için ise Türkmen ve

Azeri gazının yine Türkiye üzerin-

den Güney Avrupa’ya ulaştırılma-

sıydı. Bu iki projeyi, Türk cumhu-

riyetlerinin ekonomik bağımsızlığa

ve refaha ulaşmasını ve Türkiye

ile ekonomik ilişkilerin büyük bir

ivme kazanmasını sağlayacak pro-

jeler olarak görmeye ve her plat-

formda savunmaya devam ettik. Bu

konuda, 50’den fazla uluslararası

konferansa konuşmacı olarak ka-

tıldım. Örneğin Kırgızistan’daki bir

resepsiyonda şunları söylemiştim:

“Biz kardeşleriniz buradan

Anadolu’ya at üzerinde fazla bir

şey götüremezdik, ama götürmesi

çok kolay, çok değerli olan iki şey

taşıdık. Birincisi, bize sevgi, paylaş-

ma, uzlaşma ve hoşgörü hasletini

veren Orta Asya genleridir. İkinci-

si, kavak ağacının çubuklarıdır. On-

ları geçtiğimiz yollara yeşermeleri

için saplayarak bizden sonra gele-

ceklere, bizi bulmaları için iz ola-

rak bıraktık ve bu suretle mübarek

kavak ağacı neslini Anadolu’ya

taşıdık. Bin yıl sonra, bu kavak

izleri boyunca, bu defa boru hat-

ları döşeyerek Orta Asya’nın gaz

ve petrolünü Anadolu’ya taşımak

boynumuzun borcu olmuştur.”

B

Nihat Gökyiğit

Ben hep Türk cumhuriyetlerine verilecek en etkili desteğin, gaz ve petrolün

serbestçe Türkiye üzerinden dünyaya sevki olduğunu vurgulamıştım.