Table of Contents Table of Contents
Previous Page  150 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 150 / 285 Next Page
Page Background

149

nüz, bir çözüm bulun şu meseleye” diye.

Ben Arap ortaklara gidip, “Sizin hisseleri-

nizi biz alalım, çünkü burada bir arsa var,

başka bir şey yok” dedim. Nihayetinde biz

Arapların hisselerini aldık.

Mevcut hisselere ek olarak Arap ortakların

hisselerinin satın alınması ve 1989 yılında

Akdeniz Gübre üzerinden bazı hisselerin

de katılmasıyla Toros Gübre, 1990’lı yılla-

rın başında faal olmayan bu şirketin yüz-

de 80’ine sahip oldu. Geri kalan yüzde 20

hisse ise bugün itibariyle halen Tügsaş’ın

elinde bulunuyor.

AKDENİZ GÜBRE’NİN ALINMASI

TAGAŞ girişimi kısa vadede Toros’a bekle-

nen faydaları sağlamamış görünse de, Arap

sermaye grubunun başını çeken Abdülbaki

el-Nuri ile kurulan iyi ilişkiler yoluyla bazı

fırsatlar yarattı. Bunların ilki, el-Nuri’nin

önerisiyle Erhan Öner’in 1989’da Uluslara-

rası Gübre Birliği’nin (IFA) Ortadoğu’dan

sorumlu başkan yardımcılığına seçilmesi

–ki bu gelişme Erhan Öner’in 1993-1995

yılları arasındaki IFA başkanlığının önünü

açacaktır–, ikincisi ise yüzde 49,5 oranın-

daki hissesi Kuveytlilere ait olan Akdeniz

Gübre’nin satın alınmasıydı.

Toros, tesis olarak kompoze gübreler ve

DAP (diamonyum fosfat) üretmek üzere

dizayn edilmiş bir fabrikaydı. Üretimi ara-

sında nitratlı gübreler bulunmuyordu ve o

yıllarda Türkiye’de nitratlı gübre üretimi

sadece Mersin’deki Akdeniz Gübre Sanayii

A.Ş. ya da kısa adıyla Akgübre tarafından

yapılıyordu. 1986 yılında gübre sektörü-

nün liberalleştirilmesinden sonra Toros,

bayilerinden gelen her türdeki gübre ta-

lebine cevap verebilmek için üretim yap-

madığı alanlarda ithalata başladı. Tarımda

çok yaygın olarak kullanılan üre esas ola-

rak Libya’dan, CAN (kalsiyum amonyum

nitrat) ise Romanya’dan temin ediliyordu.

Toros’un dağıtım ve satış alanında sağladı-

ğı başarı, ithal ürünlerde de kısa zamanda

büyük tonajlara ulaşılmasını sağlamıştı.

Libya’dan getirilen gübre miktarı yılda 100

bin tona, Romanya’dan getirilen miktar ise

yılda 400-500 bin tona ulaşmıştı.

Ancak Esin Mete’ye göre, özellikle Ro-

manya ile yapılan ticarette mal bulmak,

kalite standardını ve teslimatların zama-

nında yapılmasını sağlamak büyük sorun-

du. Bu nedenle 1989 Mayıs’ında IFA’nın

Budapeşte’de düzenlenen genel kurul top-

lantısında Abdülbaki el-Nuri’nin Erhan

Öner’e Akgübre’deki hisselerini satmak

istediğini söylemesi, Toros yönetimi tara-

fından ilginç bir teklif olarak değerlendi-

rildi. Akgübre ile Toros Gübre’nin birbirini

tamamlayan karakterleri, bu iki kuruluşu

aynı çatı altında birleştirme düşüncesini

çok cazip bir hale getiriyordu.

1972 yılında hizmete giren ve 1984-1987

yılları arasında revize edilerek büyük öl-

çüde yenilenen Akgübre’nin ikinci önemli

ortağı, bir devlet kuruluşu olan ve Kuveyt-

lilerle aynı oranda hisseye sahip bulunan

Tügsaş idi. Şirketin geri kalan hisseleri ise

Şekerbank, Türkiye İş Bankası ve özel bir

şahsın vârisleri arasında paylaşılmaktaydı.

Kuveytli sermaye grubu ile Toros arasında

hisse devri için yapılan görüşmeler büyük

bir gizlilik içinde sürdürüldü. 1989 Ağus-

tos’unda başlayan görüşmeler yıl sonuna

doğru olumlu bir şekilde sonuçlandı. He-

men ardından, Şekerbank ve İş Bankası’nın

hisseleri satın alınarak çoğunluk elde edil-

di. Hisselerin kalan kısmı da yıllar içinde

parça parça toplanarak 2004’te yüzde

100’üne yakın bir kısmı Toros’un sahipli-

ğine geçti.