Table of Contents Table of Contents
Previous Page  106 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 106 / 285 Next Page
Page Background

105

du. Bu nedenle fabrikanın giriş katında bir

“aydınlatma enstitüsü” kurulmuştu. Bu-

rada ziyaretçilere ve okullardan getirilen

öğrencilere hem ışık ve aydınlatma konu-

sunda yararlı bilgiler sunuluyor, hem de

uygulamalı deneyler yaptırılıyordu.

Böyle bir enstitü kurulması fikrini

Kâmuran Sertel ortaya atmıştı. Diğer or-

taklar da “teknoloji ve fen” konusundaki

duyarlılıklarına hitap eden bu projeyi çok

beğenmişler, ışığın ne olduğunu kitlelere

anlatmayı hedefleyen bu girişimi aynı za-

manda sosyal bir sorumluluk olarak ele

almışlardı. Nihat Gökyiğit’e göre enstitüyü

kurarken akıllarında çokamaçlı bir mo-

del şekillenmişti. Halka hizmet, tanıtım

yapmak, bir ilk olmak... Hepsi de söz ko-

nusuydu. Ayrıca Türkiye’de ilk kez kurula-

cak böyle bir enstitü yoluyla, çeşitli gazete

ilanlarında da görülebileceği gibi, kitlelere

şu mesajı vermek istiyorlardı: “Aydınlatma

ihtisas ister. Bu Tekfen’in işidir!”

Kâmuran fabrikanın girişinde doğru ışı-

ğı ve yanlış ışığı göstermek için bir ay-

dınlatma enstitüsü yapmayı önerdi. Çok

beğendik bu fikri, kime yaptıracağımızı

sorduk. Yıldız Teknik’te öğretim görevlisi

Şazi (Sirel) Bey adlı birinin olduğundan

söz etti. Aslında mimar olmakla birlikte

Almanya’da aydınlatma üzerine ihtisas

yapıp gelmiş; onu çağırıp ne yapmak is-

tediğimizi anlattık. “Çok iyi, ben de böyle

bir şey yapmak istiyordum, çok hevesim

vardı” dedi. Ne yapacağız? “Şu şu şu alet-

ler, tezgâhlar lazım” dedi. Fabrikanın gi-

rişinde öyle bir yer yaptık ki, dolaşarak

görüyorsun ışığı.

Tezgâhın bir tanesi ışığın şiddetini gös-

teriyordu; ışık çok şiddetli gelirse siyahı

beyaz gibi görüyorsunuz. Bir gün, zenci

bir çavuş o tezgâhın başında uzun uzun

durmuş, öyle bakıyor. Sonunda bizden bi-

ri gidip, “Bir şey mi istiyorsunuz, bir şey

mi soracaksınız?” dediğinde, “Yok” demiş,

“Ben fark ettim ki bizim bütün meselemiz

burada halledilmiş, ona bakıyorum!”

Tekfen’in ampul konusuna bu çokyönlü

bakışı, Philips ile ortak olarak 1966 yılın-

da ampul için cam kavanoz ve flüoresan

lamba imal etmek üzere İzmit’te Birleşik

Aydınlatma Sanayi ve Ticaret A.Ş.’yi kur-

masıyla daha da zenginleşti. Tekfen’in cam

kavanoz ihtiyacını başından beri Paşa-

bahçe karşılamaktaydı. Ancak Paşabahçe,

flüoresan lamba camını yapmak için ge-

rekli donanıma sahip değildi. Bu nedenle

Tekfen, bir süreden beri yurtdışından flü-

oresan lamba camı getirmenin yollarını

araştırmaktaydı. Diğer yandan Türkiye’de

ampul sektörünün önemli oyuncularından

bir diğeri olan Philips, üretimini General

Electric’ten ayırmak istiyordu. Bu nedenle

iki firma temsilcileri bir araya gelerek sa-

dece kendi ihtiyaçları için üretim yapacak

ortak bir tesis kurma fikrini ortaya atmış-

lar, oldukça uzun bir süreç sonunda da an-

laşmaya varmışlardı.

Nihat Gökyiğit bu süreci şöyle anlatıyor:

Philips ile görüşmelerimiz sonucunda ko-

nu döndü dolaştı, bu işi beraber yapmaya

geldi. Yüzde 50-50 ortaklıkla kurulacak

Cumhuriyet, 11 Temmuz 1965

Hürriyet, 16 Eylül 1967

Cumhuriyet, 5 Eylül 1967

Cumhuriyet, 24 Ekim 1967