108
Tatsız bir tanıklık:
15-16 Haziran olayları
1970 yılının 15-16 Haziran günleri, sonra-
ki on yıl boyunca çalışma hayatına hâkim
olacak işçi eylemlerinin ve toplumsal
düzensizliğin haberciliğini yaparcasına,
İstanbul’da ve İzmit’te büyük protesto
gösterilerine sahne oldu. Bu gösterilerin
polisle işçiler arasında şiddetli çatışmalara
dönüştüğü en büyük olaylarsa, Levent’te,
Tekfen fabrikasının önünde gerçekleşti. Bu
olaylar, şirket kayıtlarına tatsız bir tanıklık
olarak kaydedildi.
Protestolara yol açan olaylar zinciri, Sen-
dikalar Kanunu’nda CHP ve AP tarafın-
dan desteklenen bazı değişikliklerin 11
Haziran’da Meclis’te kabul edilmesiyle
başladı. Özellikle DİSK ve ona bağlı sen-
dikaların faaliyetlerini kısıtlamaya yönelik
bu değişiklikler, söz konusu işçi örgütleri
tarafından şiddetle protesto edildi ve bü-
yük bir işçi eylemi planlandı.
15 Haziran sabahı işçilerin işyerlerinden
yürüyüşe geçmeleriyle başlayan ilk gün-
kü eylemler, 70 bin kişinin İstanbul ve
İzmit’te belirli yolları kapatmasıyla fazla
büyük bir olaya yol açmadan, sakin bir
biçimde tamamlandı. 16 Haziran sabahı
işçiler, bu kez daha iyi örgütlenmiş ola-
rak, yine kollar halinde yürüyüşe başla-
dılar. Topkapı’dan Eminönü’ne, Anka-
ra Asfaltı’ndan Üsküdar’a ve Kartal’dan
Kadıköy’e birer insan seli oluşturan işçiler,
bu güzergâhlara kurulan barikatları aşmak
için polislerle yer yer çatışmaya girdiler.
Ama en büyük çatışma, İstinye’deki Kavel
fabrikasından çıkarak Levent’e yürüyen
büyük işçi grubu ile, onları engellemek için
Tekfen fabrikasının önünde barikat kuran
polisler arasında çıktı. Burada iki grubun
karşı karşıya gelmesinden sonra polis, iş-
çilere “Dağılın” uyarısı yaptı. Ancak işçiler
dağılmayıp barikatı yarmaya yöneldiler.
Çıkan arbede sırasında polis işçileri copla-
maya başladı; işçilerse taş, sopa ve demir
çubuklarla karşılık verdi. İki gün içinde pek
çok kişinin yaralandığı ve beş kişinin haya-
tını kaybettiği olaylar sonunda İstanbul’da
ve Kocaeli’nde sıkıyönetim ilan edildi.
Yaşanan olaylar, çatışmayı Tekfen’den bü-
yük bir endişeyle izleyenlerin zihninde kö-
tü bir anı olarak şöyle yer etmişti:
Feyyaz Berker:
O yıllar işçi hareketlerinin çok yoğun ol-
duğu yıllardı. Tekfen fabrikasının önün-
de, şimdi Tekfen Tower’ın bulunduğu
yerde muazzam bir işçi hareketi oldu.
Bize hücum edeceklerinden korktuk. Ama
bizim işçimiz, yakın ilişkimiz ve dostlu-
ğumuz sayesinde girmedi o işin içine. İlk
günden beri biz işçi-işveren ilişkilerine
birincil önemi verdik. Hiçbir zaman hak-
sızlık yapmadık. İlişkimizi dostluk seviye-
sinde tutmaya çalıştık. Hiç unutmuyorum
o olayı; polisler ve işçiler koşuyor, biz yu-
karıdan bakıyorduk.
Nihat Gökyiğit:
Bir defasında öyle büyük bir ayaklanma
oldu ki, özellikle DİSK fabrika fabrika gi-
derek, İstinye’den, fabrikalardan işçiyi
yanlarına alarak yürümeye başladı. Bi-
zim ampul fabrikasının önüne geldiler, biz
de yukarı katta camın önündeydik Necati
ve Feyyaz ile. Dedik ki “Bu fabrikaya bir
girerlerse bir daha iş düzeltilemez”, maki-
neler hassastı çünkü. Cam ile metali kay-
natıyorsunuz birbirine, içindeki hava boş-
luğunu alıyorsunuz, sonra belli bir miktar
hava veriyorsunuz; yani çok hassas bir iş.
Bir ayar için üç ay uğraşıyorsunuz. Bo-
zuldu mu parça da getiremeyiz bir daha.
Onun için, asker fabrikanın önünü kesti.
Karşımıza geçtiler. O zaman karşımız tar-
laydı hep; tarladan taşları topladılar ve
bizim camlara atmaya başladılar. Cam-
lar kırılıyor, biz geri çekiliyoruz, Necati
camın önünde. “Yahu çekil camın önün-
den” diyorum, “Bir canımız var, alsınlar
gitsinler” diyecek durumda.