104
paranın en etkili şekilde kullanılması ge-
rekiyordu. İşte bu noktada “Güneş Batar,
Tekfen Doğar” sloganı ortaya çıktı. Bu slo-
gan öylesine tuttu ki, Türk reklam tarihi-
nin en başarılı örneklerinden biri olarak,
bir kuşağın zihninde derin izler bıraktı.
Hatta bu slogan sayesinde Tekfen ismi in-
şaatla değil, daha çok ampulle özdeşleşti.
Nihat Gökyiğit, sloganın yediden yetmişe
herkesin aklında nasıl yer ettiğini, şu ör-
nekle anlatıyor:
Bizi kimse inşaatçı olarak bilmezdi, am-
pulcü olarak bilinirdik. “Güneş Batar
Tekfen Doğar” sloganı çocukların ağzın-
da dolaşırdı. Ben yazlığa gittiğim zaman,
hatırlarım, çocuklar “Tekfen bey amca
geldi” derlerdi. O zaman televizyon rekla-
mı da yoktu, radyo reklamı ile tutmuştu
o reklam.
Güçlü dağıtım ağı ve başarılı tanıtım, Tek-
fen ampulünün kısa zamanda piyasaya
yerleşmesini sağlamıştı. Firma, ampul pi-
yasasının üçte birine hâkim olmuş, Nihat
Gökyiğit’e göre ilk çıktığında esprilere ko-
nu olan Tekfen ampulü, pazarın en önemli
oyuncularından biri haline gelmişti. Tek-
fen, aydınlatma konusunu sadece ampul
üretimiyle sınırlı ticari bir faaliyet olarak
değil, aynı zamanda bir mühendislik ve
kamusal eğitim konusu olarak ele alıyor-
Uluslararası markalara karşı en önemli
adımlardan biri, güçlü bir satış ağı kurmak-
tı. Diğer ampul üreticileri, mallarını bayiler
kanalıyla dağıtıyorlardı. Oysa Tekfen’in or-
takları en uç noktadaki perakendeciye dahi
ulaşabilecek bir dağıtım kanalı oluşturma-
yı düşündüler. Pazarlamacılar bunun çok
pahalı bir çözüm olacağını söylüyorlardı.
Ama piyasaya hızlı girebilmenin başka bir
yolu görünmüyordu. Bu nedenle, öncelikle
şirket bünyesinde bir dağıtım birimi kurul-
du. Bu birim, çalışmalarını daha ekonomik
hale getirmek ve dağıtım giderlerini azalt-
mak için, ampul dışında, başka firmaların
ürettiği kibrit gibi bazı temel ihtiyaç mad-
delerinin de satışını üstlendi. Bu doğrultu-
da Malazlar firmasıyla bir sözleşme imza-
landı. Ayrıca o dönemde Pepsi, Yedigün ve
Fruko gibi meşrubat markalarının dağıtı-
mını yapan Mekta Ticaret A.Ş. üzerinden
çok sayıda taşeronla anlaşma yapıldı ve bu
sayede en ücra yerlerdeki bakkallara dahi
ulaşmak mümkün oldu. Bu dağıtım birimi,
daha sonraki bölümlerde anlatacağımız
gibi, 1976’da Mis Süt’ün doğmasına vesile
olacak, ardından 1979’da Tekfen Gıda ve
Tüketim Maddeleri Pazarlama A.Ş. adıyla
bağımsız bir şirkete dönüşecekti.
Tekfen markasını kitlelere duyurmak ise
başka bir çaba gerektiriyordu. Büyük bir
reklam bütçesi mevcut değildi ve mevcut
Tekfen Ayd›nlatma
Enstitüsü
Tekfen’in 1960’lı yıllarda yayımladığı bir broşürde Tekfen
Aydınlatma Enstitüsü’nün amacı şöyle açıklanıyordu:
Büyük emek ve para sarfıyla ve iki yıl süren çalışma-
lar sonunda kurulması tamamlanan Tekfen Aydınlatma
Enstitüsü, Türkiye ve Ortadoğu’da bu alanda atılmış ilk
ve ileri bir adımdır. Enstitünün amacı aydınlatma tek-
niğinin değişik kademelerini Türkiye’deki değişik ihti-
yaçlara göre tanıtmaya ve yaymaya çalışmak, ortaya
çıkacak aydınlatma problemlerinin çözümü yolunda
çaba harcamak ve bu yolda başka kuruluşlara yardımcı
olarak randıman ve başarı artışına katkıda bulunabil-
mektir.
Cumhuriyet, 11 Eylül 1967