102
beklenen neticeyi vermemiş ve tam bir ha-
yal kırıklığına dönüşmüştü. FabrikaMüdü-
rü Steve Diehl, 1951 yılının son günlerinde
gazetecilere verdiği demeçte, ampullerin
üzerindeki “yerli malı” damgası müşteri-
lerce olumsuz bir özellik olarak algılandığı
sürece fazla devam şanslarının olmadığını
ifade etmişti. Diehl, 1952’de tahmin edilen
zararın 330 bin lira olduğunu belirtiyor ve
durumu kurtarmak için beklentilerini şu
şekilde dile getiriyordu:
Bugünkü istihsalle (üretimle) bu fabrika
yaşayamaz. Biz bu fabrikayı kurarken hü-
kümet bir himayeye taraftar olabileceğini
ifade etmişti. Fakat bugüne kadar hiçbir
himaye görmüş değiliz. Hükümet, mem-
leketin ihtiyacı olan ampullerin memleket
dahilinde imalini sağladığı takdirde, se-
nede 1 milyon liralık döviz kazanacaktır.
“Yerli malı” ampul, seri bir himaye ve yar-
dım beklemektedir.
8
Ama beklenen yardım kolay gelmedi. Ge-
neral Electric’in, ithal malları engelini aşıp
piyasada yer tutması epeyce sancılı oldu.
Bu zorluklar, yerli sanayinin gelişmesini
desteklemek için ithal ikamesine dayalı bir
ekonomi politikasının benimsendiği 60’lı
yıllarda bir ölçüye kadar giderildi ise de,
döviz sıkıntısına bağlı olarak dışa bağımlı
ara maddelerin temininde yaşanan güçlük-
ler hep devam etti.
Görüldüğü gibi, Türkiye’de yeni oluşma-
ya başlayan ampul sektörü, aslında diğer
üretim alanlarından çok da farklı olmayan
sıkıntılar içinde bunalmaktaydı ve kararlı
olmayan ekonomik yapı içinde üretimin
devamlılığını sağlamak kolay değildi. Ama
bu durum, onun kesinlikle gelecek vaat
eden bir sektör olduğu gerçeğini değiştir-
miyordu. İnsanlar artık gecelerinin daha
aydınlık olmasını istiyordu ve bunun için
de ampule ihtiyaç vardı. Tekfen’in üç or-
Üç deli genç ampul
işinde
Nihat Gökyiğit:
Vehbi Koç, “Üç tane deli genç ampul işine giriyor”
diye duymuş. Kendisi de ampul işine girmişti. Veh-
bi Bey evvela bir malı satıp pazarı anlamış, sonra
üretmiş; en iyi pazar araştırmasının fiilen satmak
olduğunu düşünen biri. Satıyor, o malın hangi cin-
sinin hangi bölgelerde iyi gittiğini görüyor, ondan
sonra imalata geçiyor. Ampul işi imalata ilk giriş-
tiği iş olduğundan, bunu yaparken epey tereddüt
geçirmiş; hatta hâlâ tereddütü devam ediyordu.
Bizim de bu alana gireceğimizi duyunca, “Ne yap-
tıklarının farkındalar mı?” düşüncesiyle bizimle
görüşmek, bizi tanımak istemiş. Ankara’da Sürey-
ya restoranında bizi yemeğe davet etti.
Feyyaz Berker:
Vehbi Koç ampul işine ilk giren insan. Kâmuran
gelip bize, “Burada teknoloji kolay, bu kadar bü-
yütmeyin gözünüzde. Bu işi kurarız,” dediği za-
man, biz de kendi aramızda “Vehbi Bey kızarsa kı-
zar” diye düşündük. O günlerde Vehbi Bey ile dost-
luğumuz da vardı. Halen de dostuz Koç ailesi ile.
Fakat Vehbi Bey çok ilginç bir insandı, fazla rakip
istemezdi. Ampul işinde İş Bankası ile işbirliği var-
dı. Neticede “Peki” dedik, “kuralım”. Önce bir arsa
almak gerekiyordu, arsayı aldık. Sonra makine si-
parişi verdik, fabrikayı kurduk.
Hürriyet, 26 Temmuz 1964
Hürriyet, 20 Eylül 1967