109
şünüyor. Tekfen’in iki ortağının fikir birliği
içinde olduğu bir diğer konu ise, Turgut
Özal ile serbest piyasa ekonomisine ge-
çişin, iş âlemini muazzam bir değişiklik
içine sokmuş olması. Nihat Gökyiğit, Özal
öncesinin ve sonrasının Türkiye’sini şöyle
karşılaştırıyor:
O devirde buraya eski Sovyet Cumhuri-
yetleri’nden gelen delegeler muazzam bir
hareket gördüler. Oteller, fabrikalar tıkır
tıkır çalışıyor. “Bu nasıl oldu?” diye merak
ettiler. Çünkü, orada da sistem tamamen
köhneleşmişti. Bizim cevabımız, “Liberal
ekonomiye geçtik” oldu. Yasaklarla, kont-
rollerle, denetimlerle hiçbir yere varıla-
maz. Varamadık zaten.
9
Türkiye’nin 24 Ocak 1980 kararlarından
başlayarak içine girdiği ekonomik dönü-
şüm, o güne kadar yaşadığı tüm sorunlara
rağmen, ithal malları karşısında korun-
manın avantajı içinde hareket eden Türk
sanayicisinin bir an durup, konumunu ve
hedeflerini yeniden gözden geçirmesini ge-
rektirdi. Liberal ekonominin diğer pek çok
gereğinin yanında ithalatın büyük oranda
serbest bırakılması, yerli üretim üzerinde
hem fiyat, hem de kalite bakımından re-
kabet baskısı yarattı. 1996’da Türkiye’nin
sanayi ürünlerinde AB ile gümrük birliğine
girmesi de bu süreci pekiştirdi. Şimdi pi-
yasada var olabilmek sadece bir iç rekabet
konusu değil, aynı zamanda dış rekabet
konusu haline gelmişti. Dünya markalarıy-
la mücadele edebilmek için daha verimli
çalışmak, ürünü daha ucuza ve daha kali-
teli imal etmek, daha iyi dağıtmak, kısacası
düne kadar belirli bir ölçüde tolere edile-
bilen her kusuru yok edip mükemmel hale
getirmek gerekiyordu.
Türkiye’deki ampul sektörü, bu bakımdan,
yeni koşullara uyum sağlamakta en çok
zorlanan sektörlerden biri oldu. Türkiye’de
üretim yapan Tekfen, General Electric ve
Philips fabrikalarının hepsi de eski tekno-
lojiye sahipti. Bu tesislerin daha verimli
çalışması için yeni makine yatırımı yap-
maları gerekiyordu. Ancak Türkiye pazarı,
tüm gelişme potansiyeline rağmen, ampul
tüketimi açısından halen doyurucu bir bü-
yüklüğe ulaşmış değildi. Örneğin ABD, kişi
başına yılda 13 euro ile en fazla ampul har-
caması yaparken, Türkiye’den daha sonra
gelişmeye başlayan Polonya’da bu rakam
1,7 euro civarındaydı. Türkiye ise kişi başı-
na 0,8 euroluk ampul harcaması ile en alt
sıralarda yer alıyordu.
10
Üstelik sektörden büyüme beklenirken,
2001’de tam tersi olmuş ve krizden sonra
sanayi üretiminde yaşanan gerilemeden
ötürü aydınlatma sektörü yüzde 30 oranın-
da küçülmüştü.
11
Tüm bunlar, Türkiye’nin
ampul üretimi bakımından artık cazip bir
ülke konumunda olmadığını gösteriyordu.
Nitekimdünya ampul piyasasına yön veren
büyük firmalar, Avrupa’daki ampul üretim
tesislerini maliyet açısından avantaj sağla-
yacak şekilde bir merkezde toplarken, ter-
cihlerini Türkiye’den yana değil, yabancı
sermayeye yüksek teşvik uygulayan ve işçi-
lik maliyetlerinin daha düşük olduğu Doğu
Bloku ülkeleri lehine kullanmışlardı.
12