Previous Page  39 / 162 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 39 / 162 Next Page
Page Background

39

ÜMİT ÖZDEMİR

Tekfen İnşaat Genel Müdürü

Toros fabrikasının dizaynında, proje mühendisi olarak görevlendirildiğimde proje grubu-

nun başında Ülkü (Tatlıdil) Bey vardı. Daha sonra Yüksel Kök geldi. O da tecrübeli bir

mühendisti. Erbil Olgunsoy da ekipteydi. Oturduk, A’dan Z’ye Toros’un bütün tesisini pro-

jelendirdik. Eski ampul fabrikasında oturuyorduk o zamanlar. Oturduğumuz yerin adı da

“akvaryum”du. Binanın ortasında bahçe gibi bir boşluk vardı. Sonradan üstü çelik çatıy-

la kapatılmış, onun üstüne de cam yerleştirilmiş. Küçücük bir mekânda, bölümler halin-

de orada oturuyorduk. Dördü ressam on iki kişi çalışıyorduk. Haluk Bulucu, Bülent Ergin,

Cabir Özkazanç, ressam Akadur Töleğen, Mehmet Kösebay, Osman Ortaç, Hilal isminde

bir teknik ressam, bir de ismini şimdi hatırlayamadığım bir başka ressam arkadaş daha

vardı. Böyle bir ekiple biz orada Toros’un projelerini yapıyorduk.

dı. Toplam 8-10 kişiden oluşan bir

ekip kurduk. Proje o ekibin elin-

de şekillendi. Bugün bu kadar bü-

yük bir projeyi 10 kişiyle yapmak

mümkün değil tabii ki. Üstelik o

zaman bugünün imkânları yok-

tu. Bilgisayar yoktu. En iyi teknik

enstrümanımız hesap makinesiy-

di. Bugün, belki aynı proje için üç

katı insana ihtiyaç var.

26

Ülkü Tatlıdil’e göre yapılması gere-

ken ilk iş, öncelikle toprak ve beton

işleri gibi konularda Toros’un şartna-

melerini hazırlamaktı. Bu arada Fi-

sons işin prosesini ve temel mühen-

dislik kısımlarını tamamlamış, tek-

nik grup da hazırlanan bu prensiple-

re göre uygulama projesini yapmıştı.

Bu aşamada elemanlarını İstanbul’a

gönderen Fisons’la karşılıklı ola-

rak verimli bir işbirliği gerçekleşti-

rilmişti. Fisons’ın konuya son dere-

ce hâkim ve zaten gübre endüstrisi-

nin içinden gelen bir firma olması,

teknik problemlerin kolaylıkla aşıl-

masını sağlamıştı. Bu arada sahada

bir şantiye tesis edilmiş, Servet Eğil-

mez de şantiye şefliğine atanmıştı.

Bu aşama ile birlikte, Ülkü Tatlıdil’e

göre İstanbul ile Ceyhan arasında

yoğun bir trafik başlamıştı:

Devamlı şantiyeye gidiliyor gelini-

yordu. Uzaktan kumandayla ol-

saydı bu iş bitmezdi. Çünkü bir

yerde karar verecek, yönetecek

kişinin birebir o noktada olması

çok önemli. Zaman zaman ben de

şantiyede kaldım. Şantiyeyle mer-

kez çok iç içeydi. Mesela, bir şey ol-

duğu zaman hemen toparlanıp gi-

dilir, gerekiyorsa kalınır, problem

çözülür, ancak ondan sonra dö-

nülürdü.

27

Ceyhan’da şantiyenin kuruldu-

ğu arazi, inşaat başlamadan önce-

ki görüntüsüyle herkesin anıların-

da “bomboş” izler bırakmış bir yer-

İlk dönemde Toros Gübre

projesinde yer alan ekibin

neredeyse tamamı Tekfen

İnşaat mensubuydu. Ekibin

çalışabilmesi için bugün

Tekfen Tower’ın yerinde

bulunan ampul fabrikasında

iç bahçe olarak kullanılan

kısım kapatılarak bir ofis

oluşturulmuştu.

Ümit Özdemir’e (sol başta)

göre proje, çalışanların

“akvaryum” adını taktığı

küçücük bir ofiste, oldukça

küçük bir ekibin özverili

çalışmasıyla ortaya çıkmıştı.

di. Gerçekten de Ceyhan’a 28 km

mesafede, Sarımazı köyü yakınla-

rında seçilen arazi, belki birkaç keçi

ve inek, birkaç tane yörük çadırı ve

bolca yılan dışında hiçbir şeyin ol-

madığı, unutulmuş bir köşe görünü-

mündeydi. Esin Mete’ye göre yolu

dahi olmayan bu yerde dev bir fabri-

kanın yükselmesi hiç de kolay olma-

yacak, çevredeki tek sanayi kurulu-

şu olmanın yarattığı sıkıntılar yıllar

boyunca sürecekti.

Şantiyeye alınan ilk işçiler, 1975-76

yılları arasında Tekfen İnşaat tara-

fından inşa edilen Irak-Türkiye Ham

Petrol Boru Hattı’nda çalışmış, ora-