

37
ESİN METE
Toros Tarım Yönetim Kurulu Başkanı
Bizim İspanya’da olduğumuz sırada biz bir yandan tedarikçilerle projenin hazırlıkla-
rını yapıyorduk, ama bir yandan da kredinin nihai onayı için haber bekliyorduk. Çün-
kü onların kredi sigorta şirketi, Cesce’den henüz bir haber gelmemişti. Necati Bey,
Castañeda ile birlikte ona uğraşıyordu. Biz Erhan Bey’le ekipmanlara yoğunlaşıyoruz,
Necati Bey de onay çıktı mı çıkmadı mı, o işleri takip ediyor.
Günlerden çarşamba mıydı, perşembe miydi, tam hatırlamıyorum. Ritz Oteli’nin lobi-
sinde oturuyoruz, Jose Luis’den haber bekliyoruz. Lobide, “Mr. Necati” diye seslendi-
ler, telefon kulübesi gibi bir yere gitti Necati Bey. Cep telefonu yok tabii o zamanlar.
Normal telefonlar bile zar zor çalışıyor. Sonra geldi, dedi ki “Cesce’den izin çıktı.” Biz
bir sevindik! O gece bizi Necati Bey yemeğe davet etti. Böyle çok misafirperver bir ta-
rafı vardı. Orada hep beraber haberi kutladık. Bu gerçek bir başlangıç oldu; çünkü o
olmasaydı, hiçbir şey olamazdı.
8
İspanya’da siparişleri vereceğiz; ben, Erhan Bey ve Necati Bey, üçümüz beraberiz. Biz
Erhan Bey’le sabahtan akşama kadar Foster Wheeler’ın bir odasında oturuyoruz, ak-
şama kadar orada çalışıyoruz. İngilizce bilmeyen bir sürü İspanyol, elevatör imalatçı-
sı, konveyör imalatçısı, elektrikçisi... Bunlarla cebelleşiyoruz. Akşam otele gidiyoruz,
otelde de hiç mübalağa etmiyorum, üç valiz var evrak dolu. Akşam Erhan Bey’le çalı-
şıyoruz, ertesi sabaha hazırlık yapıyoruz.
O salı günü tatildi İspanya’da. Necati Bey dedi ki “Sabah 7:30’da aşağıda toplana-
lım, şu işleri bir konuşalım.” Biz de “Peki,” dedik, indik aşağıya. Daha çok erken oldu-
ğu için kahvaltı dahi etmemiştik. Patron da o gün pek keyifli bir gününde değildi. Biz
Erhan Bey’le diyoruz ki “Teşvik belgesi yine değişti, döviz yenilendi, Türk lirası değer
kaybetti. Sermayeyi artırmak lazım, teşvik belgesinin geçerliliğini korumak için. Bun-
ları bunları sipariş edeceğiz, ama kredi yetmiyor.” Tabii para istedikçe patronun yüzü
değişiyor. Sonunda, “Biz leblebi mi sayıyoruz burada?” dedi, kapattı defterleri, kızıp
gitti. Ama bizim bir suçumuz yoktu; o zaman hakikaten çok kötü zamanlardı Türkiye
için. O “Leblebi mi sayıyoruz?” sözü bizim dilimize dolandı sonra. Ne zaman bir ser-
maye artışı ihtiyacı olsa, derdik ki gideceğiz şimdi Necati Bey’e, “Kardeşim leblebi mi
sayıyoruz biz burada?” diyecek.
lik hizmetleri, iç ve dış finansman
temini, satın alma, inşaat ve mon-
taj hizmetlerini kapsayacak şekil-
de– Tekfen İnşaat üstlenmişti. Neca-
ti Akçağlılar’a göre bu şekilde, “Tek-
fen İnşaat’ın, sınai bir tesisin düşün-
ce aşamasından fiilen kurulup işlet-
meye geçmesine kadar olan tüm sü-
reçte sahip olduğu bilgi ve tecrübe-
leri kardeş kuruluşu olan Toros’a ak-
tarması” mümkün olmuştu.
24
Ancak gübre konusu, geçmişteki
kısmi tecrübesine rağmen, Tekfen
İnşaat için de bilinmezler ve yenilik-
lerle dolu bir alandı. Bu durum kimi
zaman ciddi zorluklara yol açmakla
birlikte, mücadeleci ve sorunlar kar-
şısında pes etmeyen bir yapıya sa-
hip olan Necati Akçağlılar’ın lider-
liğinde hareket eden ekip için aynı
zamanda önemli bir motivasyon un-
suruydu. Tekfen İnşaat içindeki güç-
lü mühendislik birikimi de, Erhan
Öner’e göre işi kolaylaştıran bir di-
ğer faktördü:
Tabii bir gübre fabrikası, müte-
ahhitliğin ötesinde çok büyük bir
proje. Ana projeyi Avrupa’dan al-
dık, bütün detay projelerini ise
bir ekip kurarak kendi bünyemiz-
de yaptık. Türkiye’de devletin yap-
Toros Gübre’nin kuruluşunda
çekirdek bir kadro özveriyle
çalıştı. Projenin lideri olan
Necati Akçağlılar, mesaisinin
büyük bölümünü dış
ilişkileri yürütmek ve gerekli
finansmanı sağlamak için
harcıyordu (üstte solda).
Proseslerden ve tedarikten
sorumlu olan Esin Mete,
Erhan Öner’in sağ kolu olarak
projenin koordinasyonunu
sağlıyordu (ortada). İnşaat
devam ederken Toros
Gübre’nin genel müdürlüğüne
atanan Erhan Öner ise
projenin yöneticisiydi (sağda).