Table of Contents Table of Contents
Previous Page  1 / 24 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 1 / 24 Next Page
Page Background

Bağcılıkta Dengeli Gübreleme

1. Giriş

Ülkemiz topraklarında binlerce yıldır bağcılık yapılmakta ve bağ kültürünün geliştiği bir ekolojiye sahip

bulunmaktayız.Çekirdekli, çekirdeksiz, sofralık, şaraplık, kurutmalık gibi ürünlerin yanında yöresel olarak

pekmez,sirke ve pestil gibi çok çeşitli ürünler üzümden

üretilmektedir.Bu

ürünler insan beslenmesi ve

sağlığı bakımından büyük önem taşımaktadır. Bünyesinde bulunan zengin mineral besin elementlerinin

(Ca, K, P, Fe vd.) yanında vitaminler (A, B1,B2ve C) bakımından da zengin bir yapıya sahiptir. Besin

değeri bakımından çeşitten çeşide değişmekle birlikte 100 gr kuru üzümde 250-290 kalori, 100 gram

taze üzümde ise 60-70 kalori bulunmaktadır.

Ülkemizin çok farklı ekolojilerinde yapılan bağ yetiştiriciliğinde toprağın verimlilik özellikleri ve buna bağlı

olarak yapılacak dengeli gübreleme verim ve kalite üzerine önemli derecede etki edecektir. Bağcılıkta

gübreleme iki devre için incelenecektir.Bunlardan birincisi bağ tesisi öncesi TESİS GÜBRELEMESİ

(DEPO GÜBRELEME), diğeri ise fidan, verime yatma ve tam verim çağı gübrelemesidir.

Ülkemiz ekonomisinde büyük önemi olan bağ yetiştiriciliğinde yüksek ve kaliteli ürün elde etmek için diğer kültürel uygulamaların yanında toprağın verimlilik durumunun (toprağın

fiziksel ve kimyasal özelliklerinin) bilinmesi ve bunlara ilave olarak o ekolojik şartlar altında asmanın yapraklarında ve yaprak saplarında beslenme kontrolünün yapılması

gerekmektedir. Bunun en doğru yolu, bağın kılcal kök derinliği dikkate alınarak toprak örneği almak, yaprak örneği alma zamanı ve yaprak konumuna göre örnek alıp analiz

yaptırmaktır. Toprak ve yaprak analizlere Tarım ve Köy işleri Bakanlığına bağlı laboratuarlarda ve Araştırma Enstitülerinde yapılabilmektedir.

2. İklim ve Toprak Özellikleri ile Gübreleme Arasında İlişkiler

2.1. Bağcılıkta İklim İstekleri İle Gübreleme İlişkisi

İklim faktörlerinden önem sırasına göre sıcaklık (aşırı soğuk, don kırağı, aşırı sıcaklık), yağış (yağmur, dolu, kar) güneş intensitesi, rüzgar ve bağıl nem bağ yetiştiriciliğinde

önem taşımaktadır.

2.1.1. Sıcaklık faktörü ile gübreleme ilişkileri

Bağ alanlarında kış donları, ilkbahar geç donları, sonbahar erken donları ve yaz aylarındaki yüksek sıcaklıkların zarar derecesi hatalı gübrelemelerle daha fazla

olmaktadır.Dengesiz bir şekilde veya sadece azotlu gübrelerle gübrelenen bağlarda asmanın dal ve sürgünleri ile yaprakları kaba yapılı ve gevrek dokulu olarak oluşurlar. Bu gibi

yapıya sahip omcalar kış soğuklarından zarar görürler veya iklim şartları nedeni ile ilkbaharda erken uyanan gözler ilkbahar geç donlarından oldukça zarar görebilmektedir.

Bu olay sonbahar erken donlarında da meydana gelebilmekte ve bazı yörelerde hasat henüz tamamlanmamış iken gelen sonbahar erken donlarından hem omca ve hem de

ürün zarar görebilmektedir. Bunun nedeni, azotlu gübrelerin sadece bitki dokularının gevşek yapılı olmasını sağlamakla kalmayıp bitki bünyesinde (hücrelerinde) fazla miktarda

su bulunmasındandır. Bitkinin gerek yaprak ve gerekse diğer dokularında fazla su bulunması buna karşılık kuru madde miktarının az olmasının nedeni gerek yaprakta ve gerekse

diğer dokularda bulunan azotlu bileşiklerin (özellikle amino asitlerin) su tutma özelliğinden ileri gelmektedir.Bir bitkinin bünyesinde % su miktarı artması ile kuru madde oranı

azalır ve bu dönemde meydana gelebilecek aşırı soğuklardan bitki daha çok zarar görür.Bağcılıkta aşırı soğuklardan omcaların zarar görmesi sadece çeşidin ve anacın iyi

seçilmemesinden değil, hatalı bir şekilde azotlu gübre kullanılmasından da bitki zarar görebilmektedir.Özellikle erken sonbahar donlarından zarar gören yörelerde fazla azotlu

gübre kullanımı veya sadece azotlu gübre kullanımı renk dönümünü ve hasadı geciktirerek bitkinin zarar görmesine neden olur.Benzer durum ilk gübre uygulama zamanında

azotlu gübrenin tamamının bir defada verilmesi veya sadece azotlu gübre kullanılması sürgünlerdeki gözlerin erken uyanmasına ve geç ilkbahar donlarından bitkinin zarar

görmesine neden olabilir. Yaz aylarında ise fazla sıcaklardan bazı yörelerde bitkiler zarar görebilmektedir.Tek yanlı veya aşırı azotlu gübre kullanımı sürgünlerdeki yaprakların

daha iri yapılı ve daha gevşek(kaba) yapılı olmasına neden olmaktadır.Yaprak sayısında bir artış olmasa bile yaprak alanı genişleyeceği için bitkinin su sarfiyatı artar, buna ilave

olarak yaprak dokusu daha gevşek yapılı olunca su kaybı daha da fazla olmaktadır.

Bitki besini olarak dengesiz ve aşırı azotlu gübrenin bu olumsuz etkilerine rağmen verim miktarını en çok etkileyen azottur.Azotun bu olumsuz etkisi sadece soğuk ve sıcaklarla

sınırlı kalmayıp bağlarda önemli derecede zararı görülen külleme ve mildiyö gibi hastalıkların da zarar oranını arttırmaktadır. Bu olumsuzluklara, asmanın azotlu gübrelerle hatalı

bir şekilde gübrelenmesi ile olur.Özellikle potasyumlu gübreler, bitki bünyesinde fotosentez olayı sonucunda kuru madde oluşumunu arttırarak bitkinin soğuk ve sıcaklardan daha

az zarar görmesini, bitki dokularının daha sıkı ve sağlam yapılı olmasını sağlayarak hastalık ve zararlıların zarar derecesini azaltmaktadır.Özellikle yaz aylarında aşırı sıcaklardan

dolayı bitkinin su sarfiyatı artmaktadır.Bitkini su sarfiyatının fazla olması yaprakların alt ve üst yüzeylerinde bulunan gözeneklerin (stomaların) gündüz saatlerinde açık kalma

süresi ile doğrudan ilişkilidir.Potasyumla iyi beslenen bitkilerde stomaların açık kalma süresi daha az olduğu için bitkinin su sarfiyatı daha az olur ve omcaların su tüketimi

azalır.Bitkiden bitkiye değişmekle birlikte yaprakların alt ve üst yüzeylerinde bulunan gözeneklerin adedi çok yıllık bitkilerde mm2 de 200-800 arasında

değişmektedir.Bu

durum

şekil-1 de yaprak yüzeyinde bulunan stoma şeklinden görülmektedir.Şekil-2 de ise potasyumla beslenme durumuna göre terleme yolu ile bitkinin su sarfiyatına ait su tüketimi

görülmektedir.Özet olarak belirtmek gerekirse potasyumlu gübreler sadece azotlu gübre uygulamasından meydana gelebilecek olumsuzlukların zarar derecesini azaltmakla