83
taş Rafinerisi’nin inşası sıra-
sında proje müdürü bir gün bana
mozaik işlerini ayrı bir müteahhide
verdiklerini, ancak başarılı oluna-
madığını söyledi ve bu işi bizim
yapmamızı teklif etti. Bunun bizim
işimiz olmadığını söyledimse de,
“Olsun, yaparsınız” dedi. Gittim,
Ankara’da mozaikçilerin kahvesini
arayıp buldum. Silme makinesi
yapan adama gittim, bütün maki-
nelerin siparişlerini verdim. Öyle
bir neticeye getirdik ki işi, proje
müdürü beni çağırdı ve “Bravo,
siz bu işi istemediniz ama en gü-
zelini yaptınız” dedi. Bize yüzde
10 genel masraf üstüne yüzde 15
müteahhit kârı verdi. Ha bire bir
iş teklif ediyor, “İstediğiniz gibi
alın, getirin, yapın” diyordu. Yine
bir gün beni çağırdı, bir peyzaj
işi önerdi. “Biz onu hiç bilmeyiz,
burada mahcup edebiliriz” dedim.
Israrla, “Siz bir bileni getirirsiniz”
dedi, kabul ettim. Ankara’ya gel-
dim, Almanya’da peyzaj okumuş
ve İmar Bakanlığı’nda çalışan biri
olduğunu söylediler. Çağırdım, işi
önerdim, haftanın iki günü, hafta
sonu Mersin’de olacağını söyledim.
Birlikte çalıştık, tüm fidanları çı-
kardık. Sonra iki araba farklı isti-
kametlere gitti, bu fidanları topla-
dılar. Her şey süratle yapılıyordu.
Orada bir fidanlık yaptık. O kadar
iyi oldu ki, bütün okullardan oraya
bitki cinslerini görmeye gelmeye
başladılar. Böylece hiç bilmedi-
ğimiz bir işi de yapmış olduk.
Biz Mersin Rafinerisi’nde epey
itibar kazandık. Oranın Ameri-
kalı ana müteahhidi daha sonra
Ereğli’nin de müteahhitliğini aldı.
Bizi çağırdılar, iş vereceklerini
söylediler. 12 tane tek kişilik, 24
tane üç-dört kişilik ev, 500 kişilik
yatakhane, 1200 kişilik yemekha-
ne, vs. Dedim ya, en iyisini yapma-
ya çalış, muhakkak fark edilirsin.
Nihat Gökyiğit
A
Biz Mersin Rafinerisi’nde epey itibar kazandık. Dedim ya,
en iyisini yapmaya çalış, muhakkak fark edilirsin.
yonların yapımını Kadri Veziroğlu firması
almıştı ve FNN ile bu şirket arasında daha
önceden gelen bir müşavirlik anlaşması
bulunuyordu. Bu durumda, işi denetleye-
cek olan kontrol firmasının, aynı zamanda
müteahhidin iş ortağı olması gibi bir du-
rum ortaya çıkıyordu ki, bu durum huku-
ken mümkün değildi. FNN, ihaleden men
edilmemek için hemen Veziroğlu ile olan
anlaşmasını iptal ettiyse de, bu koşullar-
da işi alması mümkün olmadı. Bu örnek,
FNN’nin bir yandan devlete, diğer taraftan
müteahhitlere müşavirlik hizmeti vermesi-
nin doğurduğu çelişkiyi ve getirdiği kısıtla-
maları ortaya koyuyordu.
Necati Akçağlılar’a göre, aynı işte yaşanan
bir başka sorun da, söz konusu boru hat-
tının projeleri FNN tarafından yapıldığı
için, Tekfen’in inşaat ihalesine katılmasına
izin verilmemesiydi. Yaşanan bu sıkıntı,
ortakların bundan sonra dikkatlerini da-
ha çok bütçe açısından daha tatmin edici
olan inşaat işlerine yönlendirmesinde ve
Tekfen İnşaat’ın FNN karşısında daha öne
çıkmasında önemli bir rol oynayacaktı. Da-
ha sonraki yıllarda da FNN giderek eriye-
cek ve Tekfen İnşaat’ın bir parçası haline
gelecekti.
İlk aldığımız devlet işi, mühendislik firma-
sı olarak yaptığımız Erzincan-Erzurum
boru hattının projeleriydi. O projelerle
sonra ihaleye çıkıldı, ama projelerini yap-
tığımız için bizim ihaleye girmemize mü-
saade etmediler; o bakımdan da şirketi
ayırmak zorunda kaldık. Eğer onu müs-
takil bir vaziyete bırakmak imkânını elde
etmezsek, inşaat şirketiyle de artık fazla iş
yapamayız, diye düşündük. Ondan sonra
ağırlık inşaata geçti. Bir boru hattı veya
tank tesisi inşaatı on-yirmi milyon dolar
gibi rakamlarla giderken, mühendislikte
onun onda biri olurdu. Bu bizi hem tat-
min etmiyor, hem de ilerlememize imkân
vermiyordu. Bu yüzden mühendisliği şube
olarak kullandık ve her iki şapkayı da giy-
me imkânını elde ettik.
1960’ların başında Feyyaz Berker, Nihat
Gökyiğit, Necati Akçağlılar üçlüsü faaliyet
alanlarını daha çok inşaat alanına yön-
lendirmeye karar verdiğinde, Türkiye’de
sıkıntılı günler yaşanıyordu. Siyasi bakım-
dan, iktidarla muhalefet arasında büyük
gerginliklere sahne olan 1959 yılından son-
ra siyasi çekişmeler 1960’ta daha da art-
mış, DP’nin muhalefete karşı gerek Mec-
lis içinde, gerek Meclis dışında neredeyse
totaliter boyutlara ulaşan uygulama ve
yaptırımlarına karşı halk arasında büyük
bir tepki oluşmuştu. Özellikle üniversite
öğrencileri, DP’ye karşı örgütlü ve büyük
çaplı bir hareket içine girmişti. Protesto
eylemleri, mitingler, gösteriler birbirini iz-
lerken, ordu içinde de DP iktidarına karşı
alttan alta büyüyen muhalefet açığa çıkma-
ya başlamıştı. Artık iktidara karşı bir aske-