88
reğli Demir-Çelik Fabrikası
kurulurken ilk ihalelerden drenaj
sistemi üzerimizde kaldı; yani ye-
raltı, su, kanalizasyon sistemleri vs.
Müzakereleri yapıyoruz, iş bizim
üzerimizde kaldı gibi, ama daha
kesinleşmemiş. Bütün teçhizatı
hazırladık. Boyadık, tamir ettik,
elden geçirdik, ilave teçhizatın
tedarikine geçtik. Aynı zamanda
şantiye şefi ve kadrosu tespit edil-
di. Bir gün öğleden sonra muka-
vele imzalanır imzalanmaz makine
ve teçhizat konvoy halinde yola
çıkarıldı Ankara’dan. Bütün geceyi
yolda geçirerek ertesi sabah şan-
tiye şefimiz ve personeli fabrika
sahasına vasıl oldu. Ertesi sabah
bizim makineler ulaşınca oradaki
kontrol mühendisi sordu: “Ki-
min bu makineler?”; “Tekfen’in”;
“Hangi iş acaba bu?”; “Şu iş; dün
imzalanmış.” Mühendis dedi ki,
“Herhalde başka bir iş olması la-
zım, bizim haberimiz yok daha!”
Bu kadar çabuk bir şantiye kuru-
labileceğini tahmin etmiyorlardı.
11
E
Nihat Gökyiğit
Mukavele imzalanır imzalanmaz makine ve teçhizat konvoy halinde yola
çıkarıldı. Bu kadar çabuk bir şantiye kurulabileceğini tahmin etmiyorlardı.
reğli Demir-Çelik tesislerinin
soğutma ve kullanma suyu ihtiya-
cını karşılamak üzere 1963 yılında
yapımına başlanan Gülüç Barajı,
Tekfen’in bu alanda gerçekleştirdi-
ği ilk ve tek çalışmaydı. Baraj inşa-
atının henüz tamamlanmadığı bir
sırada gelen sel sularının şantiye
alanını basması projeyi büyük sek-
teye uğratmış, ancak üstün bir ça-
bayla barajın 1966 yılında zamanlı
bir şekilde tamamlanması mümkün
olmuştu. Günümüzde kapasite ye-
tersizliği nedeniyle devre dışı bıra-
kılan Gülüç Barajı’nın görevini, yi-
ne aynı yörede inşa edilen Kızılca-
pınar Barajı üstlenmiş bulunuyor.
E
milyon metreküp su tutma kapasitesine
sahipti. Proje başlangıçta her bakımdan
yolunda görünüyordu. Bu, Tekfen’in ilk
baraj tecrübesiydi ve “barajlar kralı” Süley-
man Demirel’in 1965 seçimlerinde iktidara
gelmesiyle daha da önem kazanan su yatı-
rımları bakımından önemli bir referanstı.
Ancak beklenmedik bir gelişme, projeyi
büyük bir sıkıntıya soktu.
Gülüç Barajı’nın o günlerde şantiye şefliği-
ni yapan Haldun Erktin’in notlarına göre,
11 Temmuz 1965 günü başlayan ve ertesi
gün de kesintisiz bir şekilde devam eden
yağmur, yapılan beton hazırlıklarını sek-
teye uğratmış ve su seviyesinin tehlikeli
bir biçimde yükselmesine neden olmuştu.
Buna karşı geçici kapaklar tümüyle açıldığı
halde, bir süre sonra derivasyon kanalın-
daki su yükselerek duvardan taşmaya ve
batardoları
12
zorlamaya başlamıştı. Şan-
tiye alanındaki işçiler, bulabildikleri her
malzemeyle bentleri desteklemeye çalıştı-
larsa da, sonunda şiddetli akıntı nedeniy-
le batardolar yıkılmış ve inşaat alanını su
basmıştı. İnşaat alanındaki malzemelerin
bir kısmı kule vinci ile daha yüksek yerlere
taşınmıştı, ama o sırada vince giden elekt-
rik hattının da kesilmesiyle tümüyle çare-
siz kalınmıştı. İki gün aralıksız devam eden
yağmur nedeniyle iyice kabaran sel suları,
malzemelerin çoğunun su altında kalma-
sına neden olmuştu. Haldun Erktin, firma
merkezine yazdığı raporda üzüntülerini
dile getirirken, “Yegâne teselli noktam can
zayiatının olmayışıdır” diyordu.
Nihat Gökyiğit’e göre bu olay, Tekfen’in ilk
günden beri projelere gösterdiği titizlik ve
her ihtimali göz önünde bulunduran ted-
birci yaklaşımı sayesinde hafif atlatılmış,
selin doğurduğu sonuçları telafi etmek
mümkün olabilmişti.
20 sene evvel Gülüç Barajı inşaatımızda,
çok şiddetli bir yağışı takiben ancak 60-70
senede bir beklenen sel baskınına uğradık.
Derivasyon su seviyesinin 6-7 metre altın-
da, gövde temellerinde beton dökerken,
pompalar dahil iş makineleri ve teçhizatın
önemli bir kısmı su ve teressubat (tortu)
altında kaldı. Ama biz, bazı aksaklıklar çı-
kabileceğini düşünerek işe başlarken aşa-
ğıdaki tedbirleri almıştık:
İnşası çok daha müşkül olmakla beraber,
muhtemel bir sel karşısında emniyetli ola-
cağı için derivasyon kanalını sağ sahilde-