Table of Contents Table of Contents
Previous Page  201 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 201 / 285 Next Page
Page Background

200

pazara yakın olması, Türk işçisinin sert

iklim koşullarına alışık olması ve Türkiye

menşeli mal ve hizmetlerin ucuz olması gi-

bi faktörler önemli avantaj sağlıyordu.

Bülent Akarcalı’nın dikkat çektiği Ortado-

ğu pazarı, elbette Tekfen yönetimi tarafın-

dan da yakından takip ediliyordu. Necati

Akçağlılar, bu yeni pazara girme çabala-

rının 1980’lerin ortalarına doğru aldığı

emeklilik kararını nasıl geçersiz hale ge-

tirdiğini, Tekfen’in 30. yılı münasebetiyle

kurum çalışanlarına yazdığı mesajda şöyle

dile getiriyordu:

Son defa takriben beş altı yıl evvel, böyle

bir teşebbüs ile, emekliliğimi ilan etmiştim.

Fakat onu takip eden günlerin memleketi-

mizdeki güç ve tehlikeli politik ve ekono-

mik şartları karşısında Ortadoğu’ya bü-

yük çapta bir çıkış yapmamız gerektiğine

inanarak, açıldığımız bu petrolcü ülke-

lerin mali nimetlerinin yanında taahhüt

altına girdiğimiz risk ve mesuliyetlerin

idraki içinde, emeklilik bir tarafa, kendi-

mize pek vakit ayıramaz olduk.

7

Gerçekten de Tekfen’in yurtdışına açılma-

sı, bir seferberlik havası içinde gerçekleş-

miş, birbiri ardına gelen projeler firmada

büyük bir yoğunluğa yol açmıştı. Her ba-

kımdan bambaşka bir karaktere sahip olan

yurtdışı işlerinin henüz bu alanda yeterli

bilgi ve tecrübeye sahip olmayan Tek-

fen yönetimince kotarılabilmesi, Osman

Birgili’ye göre ancak amatör bir ruh hali ve

bu işlerin verdiği tatlı heyecan sayesinde

mümkün olabiliyordu:

Çok iyi hatırlıyorum, o zaman su boru

hatları ve bu tip tesisler peşi sıra geliyor

ve ihale grubunun kapasitesi tek başına

bunları toparlamaya yetmiyordu. Bilgi-

sayar yoktu, her şey hesap makinesiyle

hesaplanmak zorundaydı. Fiyat yazmak,

dosyalamak, fotokopi çekmek için diğer

bölümlerden arkadaşları çağırır ve bir-

likte sabahlardık. İki gün, üç gün sabah-

ladığımı hatırlıyorum. Böyle bir emekten

sonra işin alınması hakikaten çok büyük

bir keyif yaratırdı. Bütün şirket heyecan-

lanırdık, çünkü bütün şirket çalışırdı. Ha-

zırladığımız dosyaları alır, dışarı götü-

rürdük. 180-200 kiloluk bavullar çıkışta

aranırdı. “Açmayın, ihale götürüyoruz”

desek de polis kabul etmezdi. Kollarımız

kopar, uçağı bekletmek için telefon eder-

dik. İhale süreci böyle bir şey; zamana

karşı yarışıyorsunuz. Uçağı kaçırdığınız

zaman bütün hayaller suya düşecek. Ko-

şarız kan ter içinde, cepte para yok, gider

teslim ederiz. Sonra teklif açılır, eğer en

düşük çıkmışsanız o anki heyecanınız, o

anki mutluluğunuz bambaşka olur.

Ne var ki bu heyecan ve enerji her zaman

arzu edilen sonuçları almaya yetmiyor-

du. Bazen deneyim eksikliğinden, bazen

yabancı mevzuat ve uygulamaları bilme-

mekten, kimi zaman da iş yapılan ülkelerin

değişken koşulları nedeniyle, her projeden

beklenen fayda sağlanamıyordu. Örneğin

1984 yılında başlanan Taif Su ve Kanali-

zasyon Sistemi projesi, Tekfen’in yüküm-

lülüklerini tam olarak yerine getirmesine

rağmen yeterli bütçenin zamanında tahsis

edilmemesi, ara ödemelerin geciktirilmesi,

gümrük vergilerinin artırılması, yabancı

malzemeye kısıtlama getirilmesi ve Körfez

Savaşı gibi nedenlerden ötürü 34,4 milyon

dolar zarara yol açmıştı. Tekfen yönetimi

bu durum karşısında söz konusu zararın

karşılanması amacıyla Kraliyet Divanı’na

başvurmuş, ayrıca Başbakan Süleyman

Demirel’den de yardım talep etmişti.

8

Tüm risklerine ve zorluklarına rağmen

Ortadoğu, hiç kuşku yok ki Tekfen’in dış

dünyaya açılmasındaki en önemli basa-

maktı. Suudi Arabistan dışındaki Kuveyt,