196
Yüksek Nokta Terminali kendi başına
önemli bir iş olmanın yanı sıra, çok büyük
ve bakir bir pazar olan Suudi Arabistan’ın
kapılarını Tekfen’e açması bakımından da
çok önemliydi. Nitekim Tekfen sonraki 10
yıl boyunca neredeyse Suudi Arabistan’a
kamp kuracak, bir projeyi diğeri takip
edecekti. Burada gerçekleştirilen işlerin
hemen hepsi de suyla ilgili projelerdi. Arı-
tılmış deniz suyunu yerleşim yerlerine ta-
şıyan boru hatları, dev rezervuarlar ve alt-
yapı işleri hem firma için önemli bir gelir
kaynağı yaratacak, hem de diğer yurtdışı
işleri için iyi bir referans listesi oluştura-
caktı.
Kuveyt’te gerçekleştirilen projeler, bir ba-
kıma Tekfen için yeni bir dönemin haber-
cisi ve onun bu döneme ısınmasını sağla-
yan bir egzersiz niteliğindeydi. Ama esas
süreç, hem Tekfen’in, hem de Türkiye’nin
yüzünü tümüyle yurtdışına döndüğü 1980
sonrasında başlamış, Suudi Arabistan’daki
işler de beklenmedik bir hızla yükselmişti.
Bu, aslında önceden öngörülmeyen bir ge-
lişme değildi. Belçika Büyükelçiliği Ticaret
Müşaviri Bülent Akarcalı, Ortadoğu’nun
Türk inşaat şirketleri için yarattığı potan-
siyele yönelik olarak 1979 yılında hazırla-
dığı bir raporda, petrol zengini Ortadoğu
ülkelerinde yaklaşık 200 milyar dolarlık
bir inşaat pazarı bulunduğuna dikkat çe-
kiyor ve konuya ülke çapında öncelik ta-
nınıp gerekli ağırlık verilebildiği takdirde,
Türk müteahhitleri açısından 15-20 milyar
dolarlık bir hedefin hiç de abartılı sayılma-
ması gerektiğini belirtiyordu.
3
Akarcalı’ya göre Ortadoğu’da inşaat sektö-
rü bakımından en parlak ülkelerin başın-
da Suudi Arabistan geliyordu. Kalkınma
Planlaması Teşkilatı’na göre 1983-1984
yıllarında bu ülkede 50 milyon metrekare
tutarında inşaat yapılması hedefleniyordu
ve bölgedeki mühendislik projelerinin ço-
ğunu ABD ve İngiliz firmaları kazanıyordu.
Ülkede ABD şirketlerinin gerçekleştirmek-
te olduğu projelerin toplam değeri 20-25
milyar dolara ulaşıyordu. Amerikan inşaat
firmalarının kazandığı her 10 doların 1’i
Suudi Arabistan’dan geliyordu.
Suudi Arabistan dışındaki diğer Ortadoğu
ülkeleri de müteahhitler için büyük bir po-
tansiyel oluşturuyordu ve ABD’nin dışında
Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollan-
da, Yunanistan, Japonya, Pakistan, Endo-
nezya, Çin ve Kore gibi ülkeler bu pazardan
hiç de küçümsenmeyecek paylar alıyorlar-
dı. Öte yandan bu coğrafyada iş yapmanın
zorlukları da yok değildi. Öncelikle bölgede
iş yapmak finansal yönden oldukça zordu,
çünkü yapılan anlaşmalara fiyat artışı ya
da değişken fiyat gibi maddeler eklemek
mümkün olamıyordu. Bu nedenle uzun
süreli projelere fiyat teklifi vermek güç ve
riskliydi. Ayrıca gecikmeler için ağır para
cezaları uygulanıyordu ve gecikmenin mü-
teahhidin ihmalinden doğup doğmadığına
pek bakılmıyordu. Sözleşmeler hangi dilde
hazırlanırsa hazırlansın, yerel mahkemeler
sadece Arapça metni esas alıyordu ve bu da
bazı yanlış anlaşılmalara ve beklenmedik
ihtilaflara yol açabiliyordu.
Bölgede yeterli yedek parça ve avadanlık-
lara sahip onarım garajları olmadığı gibi,
yetenekli teknisyenler de yoktu. Yerel kay-
naklardan nitelikli ve niteliksiz işçi ve me-
mur temin etmek de çoğu zaman mümkün
olmadığından, tüm personeli dışarıdan
getirmek gerekiyordu. Türk müteahhitleri-
nin avantajı bu noktada ortaya çıkıyordu.
Türk inşaat firmalarının Batılı meslektaş-
larıyla müşterek çalışma olanaklarına sa-
hip olması, taşıma avantajları bakımından
zellikle 1976’dan sonra, Ne-
cati Bey’in IPLOCA’da başkan
olmasından itibaren yurtdışına
açılma perspektifimiz vardı. O
zamanlar daktilo ile tek tek bro-
şürler hazırladık. Tecrübelerimizi,
personelimizi, ekipmanımızı anlatıp
idarelere müracaat ettik. Yurtdışı
firmalarına ve özellikle Suudi Ara-
bistan, Kuveyt gibi Ortadoğu ülke-
lerine kendimizi tanıtmaya çalıştık.
Ama ilk işimiz 80’de oldu bence.
Çünkü içinde Tekfen ismi olan,
idareye karşı sorumlu olduğumuz
bir işti bu. Hoş, o da bir taşeron-
luktu esasında, yani direkt alınmış
bir iş değildi. Mannesmann’ın bir
taşeronuyduk, ama çok büyük bir
taşeronduk. Mannesmann’ın o
işinde dört tane pompa istasyonu
vardı ve en büyüğü High Point
Terminal idi; onun için iyi, ciddi
bir taşeronduk. İşin mühendisliği
de dahildi; yani hem malzemesiyle,
hem mühendisliği ile, tam bir EPC
işiydi. Dolayısıyla hakikaten önemli
bir işti. Ondan sonra zaten yurtdışı
işleri hızlandı. Ama bu gelişme hiç
de kolay olmadı. Çünkü 80’de me-
sela, Mannesmann’la görüşmeye
gideceksek, üç günlük bir seyahat
için sadece 300 dolar alıp çıkabili-
yorduk. Kredi kartı imkânı da yok-
tu o zaman. Avrupa’da aç kalıp, en
ucuz şey olduğu için sırf muz, çi-
kolata yediğimiz zaman çok olmuş-
tur. High Point Terminal için temi-
nat mektubunu bulmakta bile çok
zorlanmıştık. Kolay yıllar değildi.
Ö
Mehmet Kösebay
Proje
Tarihleri
Proje bedeli USD
Riyad Yüksek Nokta Terminali
1980-1983
48.227.000
Asir Su İletim Sistemi
1982-1988
140.233.000
Taif Su, Kanalizasyon ve Yağmur Suyu Sistemleri
1984-1991
124.207.000
Cubail-Riyad Su İletim Sistemi
1985-1989
55.985.000
Aramco Hawiyah Bölgesi Doğalgaz Boru Hattı
1992-1993
9.600.000
Toplam
378.252.000
Tekfen tarafından Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen ilk projeler
Avrupa’da aç kalıp, en ucuz şey olduğu için sırf muz,
çikolata yediğimiz zaman çok olmuştur.