198
O, çok titiz ve dikkatli bir denizciydi!..
Necati Zincirkıran
(Uluslararası Ege Yacht Rallisi Komodoru)
Necati kaptan benim adaşımdır. Onunla çok ortak yanımız var.
Benim eski bir denizci olduğumu yıllar öncesinden biliyordu. Aile-
ce görüşürdük. Tekfen’in üç değerli ortağını Ankara’dan tanırdım.
1957-1960 yılları arasında
Hürriyet
gazetesinin Ankara temsil-
cisiydim. İşte o zamanlar tanışmıştık. Desenize, neredeyse 50 yıl
olacak!..
Ankara’da çalışırken
Hürriyet
’in sahibi Haldun Simavi’ye 20 met-
re boyunda bir tekne yapılıyordu İstanbul’da.. O zamanın ünlü
yacht
yapımcısı mühendis Harun Ülman, Pendik’teki çimento
fabrikasının önündeki arazi üzerinde bulunan tekne imalathane-
sinde Burak yatını inşa ediyordu. Ben de her ay trenle İstanbul’a
gidiyor ve bu teknenin yapılışına nezaret ediyordum. Haldun Bey,
denize meraklı dostları Eşref Şefik, Kemal Başaran’la gelir, birkaç
saat bu tersanede çalıştıktan sonra hepimizi Pendik’te deniz kena-
rında bulunan ünlü bir balık lokantasına götürürdü.
O zamanlar Pendik’in barbunya ve pisi balığı, kılıcı çok ünlüydü..
Hatta istakozu bile vardı. Balıktan yana bolluk devriydi. Nerede o
günler!..
Bir gün yataklı vagon restoranında Necati Akçağlılar’ı gördüm.
Birlikte oturduk. Kendisine Haldun Simavi’nin teknesinin yapıl-
makta olduğu Pendik’te ineceğimi söyledim. Benden bilgi aldı.
Kendisinin de denize meraklı olduğunu, Amerikan
yacht
dergile-
rini izlediğini söyledi. Yelken merakından söz etti. Bazı İngilizce
kitaplar tavsiye ettim. Vakit bulursa ABD veya İngiltere’de kurslar
olduğunu, bunların çok ya-
rarlı olabileceğini söyledim.
Katıldığını zannediyorum.
Aradan epey bir zaman geçti.
Tekfenciler artık İstanbullu
olmuşlardı. Yanılmıyorsam
1960’lı yılların birinci yarısın-
da bir
“Chris-Craft”
motorları
vardı. İstanbul’un yalı davet-
lerine bu motorla gelip git-
tiklerini gördüm. Ben, Necati
Akçağlılar’ın denizciliğe böyle
başladığını tahmin ediyorum.
Doğaldır, ABD ve diğer bazı
yerlerde tekne kiralayıp yel-
ken yapmış, eğitim almış ola-
bilir. Çünkü gerçekten bilgi sahibi idi. Teknesinde ve evinde bir
hayli denizcilik kitapları ve çok sayıda dergi görmüştüm.
Denizlerde ve karada boru hattı yapan, bunlarla ilgili projeler üre-
ten bir mühendisin deniz bilgisinin olması ve bu bilgisini geliştir-
mesi kaçınılmazdı.
Ama Necati Akçağlılar’ın denizciliği “İmbat” yelkenlisiyle pekişti.
İmbat, Ege’de esen melteme İzmirlilerin verdiği addır. O da aslen
İzmirlidir.
“Meltem”, Ege’nin hakim rüzgârıdır. Kuzeybatıdan eser. Saat 11’de
deniz üzerinde hafif kıpırdanmalar görülür, öğleden sonra canla-
nır, akşamüzeri “frişka” olur. Yani, “kuzucuklar” (beyaz köpüklü
dalgalar) görülür. Evvela batıdan başlar, sonra Yıldız’a doğru di-
rise eder. Kuzeybatı, yani, karayelde kalır. Yunanlılar bu rüzgâra
“meltemi” derler. Her burun ve coğrafyada, ya batıya ya da yıldıza,
yani kuzeye yakın eser. Fakat, Ege’ye yazın nefes veren rüzgâr işte
bu imbattır.
Ege ve deniz âşığı olan adaşım Necati Akçağlılar, ilk yelkenlisi
İmbat’la gerçekten denizin tadını çıkarmıştı. İmbat, saç bir tekney-
di.
“Hull”
, yani gövdesi Hollanda’da yapılmıştı. 16 metre boyun-
daydı. İçini yapan, tekne inşaiyecisi Muharrem Usta Hollanda’ya
gidip orada nasıl yapılacağını birebir görüp öğrenmiş ve sonra
Salacak’taki tersanesinde tamamlamıştı. Bu teknenin
“hull”
olarak
gelişinde Necati Akçağlılar epey güçlükle karşılaşmıştı. Bürokratik
engelleri aşması tam üç yıl
sürmüştü.
İmbat, oturaklı ve gü-
venli bir tekneydi. 1970’li
yılların en güzel teknele-
rinden biriydi. Akçağlılar
Kızkulesi’ni dönüp Adalar
rotasına girdiğinde renkli
“
cenoa
”sını, ana yelken ve
bocrumunu açar,
full ar-
ma
seyrederdi. Bana, “İşte
o zaman bütün yorgunlu-
ğumu unutuyorum” derdi.
Yörükali veya Çam Lima-
nı’nda çok beraber olur-
Bir deniz kurdunun kaleminden Necati Akçağlılar