173
eleman, önce onun zorlu sınavından geçiri-
lirdi. Ümit Özdemir’e göre Erktin, çok zor
ve enteresan akademik sorularla genç mü-
hendisleri epeyce terletir, ayrıca adayların
İngilizce ve Fransızca bilgileri de onun süz-
gecinden geçerdi.
Erhan Öner’e göre Erktin idealist bir mü-
hendisti ve onun için en öncelikli konu, en
iyi mühendisliği yapmaktı:
Haldun Bey asla bir tüccar gibi hareket
etmezdi. Bir işten şirketin zarara uğra-
yacağını bilse bile, yine de en iyisini yap-
maya çalışırdı. Çok sevilen bir insandı.
Patronlarımız da onun engin bilgisinin
yanına bizim gibi biraz daha ticarete aklı
yatan birkaç kişiyi koyarak bunu dengele-
meye çalışırlardı. Ama müthiş bir mühen-
disti. Hepimizde çok emeği vardır, çok şey
öğrenmişizdir kendisinden.
Gelişmiş sorumluluk duygusu, onun kişi-
liğinin en öne çıkan taraflarından biriydi.
Yaptığı işe tutkuyla bağlıydı. Erhan Öner’e
göre Haldun Erktin’in unutulmayan anıla-
rından biri, gece geç saatlerde kendisini al-
maya gelen eşi Elçin Hanım’ı aşağıda ara-
bada beklerken unutup, saatlerce işe dal-
masıydı. Erktin, kendisinden istenen şeyi
yoktan var etmekte gerçek bir sihirbazdı.
Onun bu pozitif ruh hali, Tekfen kültürü-
nün adeta bir parçası gibiydi.
Murat Gigin’e göre, her Tekfen çalışanının
mutlaka Erktin’in mühendisliğinden ve
beyefendiliğinden öğrendiği bir şey vardı:
Haldun Bey inanılmaz müşfik bir hocaydı.
Yanıma oturur, neler yapmam gerektiği-
ni söyler, ama bunu rencide etmeden, şevk
vererek ifade ederdi. Onunla bir teklif için
hazırlanırken tanıştım ve inanılmaz kişi-
liğine hayran oldum. Ben kapıdan girene
kadar Günay Bey’e “Günay” der, ben içe-
ride olduğum zaman “Günay Bey” diye
hitap ederdi. Günay Bey genel müdür ol-
duğu zaman Haldun Bey’in önünü ilikle-
diğini, kapısının önünde saçını taradığını
ve içeriye öyle girdiğini hep hatırlarım.
Can ciğer dost, sınıf arkadaşıydılar, ama
biz gençlere, kurumsal ciddiyet ve mesa-
feye dair yol yordam gösteriyorlardı. O
koridorun sonunda bazen elimden tutup
götürürdü yukarı, “Bir dakika Muratçı-
ğım” derdi, önce benim kravatımı, sonra
kendi ceketini düzeltir, ardından Günay
Bey’in kapısını çalar ve “Gel” sesini duy-
madan girmezdi içeri. Haldun Bey böyle
bir beyefendiydi.
Haldun Erktin, aynı zamanda son derece
hoş ve eğlenceli kişiliğiyle de bir ekoldü.
Bugün, onu tanıma şansını elde etmiş her
Tekfen çalışanı, onun anısını, tıpkı Erhan
Öner gibi, gülümseyerek anlatacağı bir öy-
küyle birlikte hatırlıyor:
Yine böyle bir gün, yağmurlu bir havada,
ben İpraş’ta şantiyenin içinde bir yerden
bir yere yürüyordum. Bir jip hızla yanıma
yanaştı. Jipin içinde bizim Haldun Bey,
kapıyı açtı, “Nivoyla mirayı gördün mü?”
dedi. Ben ne “nivo”nun ne olduğunu, ne
“mira”nın ne olduğunu biliyorum. Yollar-
da ölçüm yapılırken gördüğünüz, kamera
ayağı gibi, üzerinde dürbünü olan alet
“nivo”, onun karşısında tutulan tahta da
“mira”dır. Ama ben o zamanlar bilmiyo-
rum. Haldun Bey de o zaman Fransızlarla
çalışıyordu orada. Böyle söyleyince, ben
iki Fransızın ismi zannettim, “Zaten ta-
nımıyorum ağabey” dedim. O da kapadı
arabanın kapısını, gitti.
ekfen’in iştiraklerinden biri olarak
MKE Kurumu, İsveç Nitro Nobel AB
ve Altay Grubu ortaklığıyla kurulan Nit-
romak, Türkiye’de inşaat ve madencilik
sektörüne yönelik sivil amaçlı patlayıcı
madde üretimi yapan ilk özel kuruluş.
Firmanın kuruluş öyküsü ise Irak-Türkiye
Petrol Boru Hattı’na kadar uzanıyor.
Boru hattının Fırat geçişini sağlamak üzere,
nehrin yatağını değiştirmeden, özel patla-
yıcılarla dipten bir kanal açılması için İsveç
kökenli Nitro Nobel firmasının geliştirdiği
yeni bir teknolojinin uygulanmasına karar
verilmişti. Yapılan deneme, nehir zemini-
nin uygun olmaması nedeniyle başarısızlığa
uğramış, fakat bu sayede iki firma arasında
oluşan tanışıklık daha sonra bir ortaklık iliş-
kisine dönüşerek 1988 yılında Nitromak’ın
kuruluşu gerçekleştirilmişti. Ancak Tekfen,
sonraki yıllarda şirketteki hisselerini Murat
Gigin’e devretmiş ve ortaklıktan çıkmıştı.
Irak-Türkiye Boru Hattı’ndan
filizlenen bir girişim: Nitromak
T