135
Elimizin altında ne malzeme varsa onu
kullanıyorduk. Açılış yapıldıktan sonra
ben ziyarete gelen misafirleri gezdiriyor-
dum fabrikada. İskele üzerinde bir korku-
luk vardı, bir kısmı boru, bir yerden son-
ra L şeklinde köşebent demirden. Birisi,
“Sayın genel müdür, bu korkuluğun bir
dizayn özelliği mi var ki bunu böyle yap-
tınız?” diye sordu. “Hayır” dedim, “hiçbir
dizayn özelliği yok. Elimizde buraya ka-
dar boru vardı, boruyla yaptık, burada
boru bitti, elimizde köşebent vardı, köşe-
bentle devam ettik.”
Fabrikanın yapımında karşılaşılan sıkıntı-
lar bunlarla bitmemiş, bazı şanssızlıklar da
işin peşini bırakmamıştı. Yaşanan şanssız-
lıkların şüphesiz en önemlisi, inşaatın ta-
mamlanıp makinelerin montaj aşamasına
başlanacağı sırada, torbalama tesisini taşı-
yan geminin batmasıydı.
1980 senesinin sonu gibi açmamız lazım-
dı fabrikayı. Necati Bey Belçika’da bir
firmayla paketleme anlaşması yapmak
üzere gitmişti; çünkü o zaman Türkiye’ye
dökme gübre gelir, tesislerde paketlenir,
iç piyasaya verilirdi. Bu arada bana bir
haber geldi Hollanda’dan, bizim makine
teçhizatının yüklü olduğu yepyeni Nor-
veç gemisi Biscay Körfezi’nde bir fırtına-
ya yakalanmış ve batmış. Dönüp Necati
Bey’e dedim ki, “Efendim, kötü bir haber
var, bizim torbalama fabrikası battı.” Bu
haberi duyunca o perişan oldu, “Ben sava-
şa girmişim, savaşı kazanmak üzereyim,
dönüyorum bakıyorum arkamda ordu
yok!” dedi. Tesisin parasını sigortadan
alabilmek için Hollanda’ya gittik, birkaç
görüşmeden sonra sigorta ödeme yapma-
yı kabul etti. Oradan çıktık ve bize bu sis-
temi temin eden firmayla tekrar masaya
oturup aynısından bir tane daha yapma-
sını istedik. Böylece rekor sürede bu maki-
neleri yeniden yaptırtıp sahaya getirttik,
1980 Eylül’ünde de paketleme tesisini ha-
zır hale getirdik.
oros Gübre bünyesinde inşa
edilen iskele, küçük bir terminal
olarak gübre dışında likit kimyasal
ürünlerin boşaltılmasına ve depo-
lanmasına uygun bir şekilde inşa
edilmişti. Ancak ilerleyen yıllarda
terminalin özellikle petrol ürünle-
rinin depolanmasına yönelik olarak
geliştirilmesiyle tesis, bulunduğu
coğrafyanın en önemli limanların-
dan biri haline geldi. Bugün Toros
Terminali, İskenderun limanından
daha fazla iş yapıyor.
Yanda, fabrikanın inşası sırasında
terminalin yapımını üstlenen Ümit
Özdemir öğle molasında.
T
oros Gübre Fabrikası’nın in-
şaatı başladı; hepimiz Erhan Bey’le
oraya gittik. Yaklaşık bir sene son-
ra, 1979’a doğru fabrikanın birinci
iskelesini bitirdik. Malum, İsken-
derun Körfezi karidesleriyle ünlü
bir bölge. Karides avı yapan balıkçı
tekneleri İskenderun’dan çıkıp
Ceyhan’a, Yumurtalık taraflarına
geldikleri zaman, limandan epey
uzaklaşmış oluyorlardı. Herhangi
bir fırtına anında da sığınacakları
bir yer yoktu; dolayısıyla çok sı-
kıntı çekiyorlardı. Toros limanını
yapmaya başladıktan sonra acil du-
rumlarda ya da gecelemek için bu
tekneleri kabul etmeye başladık,
balıkçılarla ahbap olduk. Hatta tek-
ne kaptanlarından biri, benim ha-
nımın Trabzon’dan akrabası çıktı.
Bunu da öğrendikten sonra bütün
şantiyeyi karidese ve balığa boğdu-
lar. Her akşam, “Eniştecuğum sana
karides geturduk!” diye koca bir
kasa veriyorlardı, biz de götürüp
paylaştırıyorduk. Limanı yaparken
bir sene boyunca yediğimiz balığın,
karidesin haddi hesabı yoktur.
T
Ümit Özdemir
Balıkçılar bütün şantiyeyi karidese ve balığa boğdular. Her akşam,
“Eniştecuğum sana karides geturduk!” diye koca bir kasa veriyorlardı.