Previous Page  33 / 52 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 33 / 52 Next Page
Page Background

33

g

İZZET MELİH GÜVEN (Kalite Kontrol Müdürü)

Urfa’da kaynakçı krizi

İlk kez Kasım 1978’de Tekfen ailesine katılan İzzet Melih Gü-

ven, bu süre zarfında kâh merkezlerde kâh şantiyelerde çalışmış.

İlk şantiye deneyimini 1979 yılında Ceyhan’da Toros Gübre fab-

rikasıyla yaşayan Güven, 2011 başından bu yana Fas’ta bulunu-

yor. Eski zamanlardan söz açılınca İzzet Bey, Necati Akçağlılar’la

ilgili bir anısını şöyle yad ediyor:

Şirketimiz otomatik kaynağı ilk kez Yumurtalık-Kırıkkale

Boru Hattı’nda kullanacak. Amerikan CRC firmasıyla kaynak

testleri yapılacak. Acil test yapılması lazım. Makinelerin gelmesi

vakit alacağı için testler Amerika’da yapılacak. Ben bu görevle

Houston’a gittim. Testleri yaptık, geldik. Ben oradayken kızım

doğru. Geldiğimde 8 günlüktü.

Neyse o proje bitti, ardından İkinci Irak-Türkiye Boru Hattı

başladı. Orada da otomatik kaynak kullanılacak. Necati Bey’in

önerisiyle, Fatih Bey’in liderliğinde 12 kişilik bir grup arkadaş

üretici firmanın Amerika’daki merkezine eğitime gitti. Plana

göre orada eğitim görenler gelecek, şantiyelerin başında dura-

cak.

Nitekim öyle başladı işler. Fakat tam bayram arifesinde, Bo-

zova tarafında işler durdu. Kaynak yapılamıyor. Öyle bir durum

oldu ki Günay Bey, Necati Bey ve Naim Bey, hepsi birlikte şan-

tiyeyi görme ihtiyacı hissettiler. Bayram arifesi olduğu için çalı-

şanların kimi paydos etmiş, kimi evine gitmiş. Tabii Necati Bey

oraya gidince “Kardeşim,” diyor, “12 kişi gönderdik Amerika’ya,

bu iş için. Nerede bu adamlar?” Ortalığı kasıp kavuruyor. Sonuç-

ta onun rüzgârı İstanbul’a kadar geldi. Bir önceki projede bu iş-

lerle ilgilendik diye hemen bizi buldular, “Necati Bey, sizi acele

g

ESİN GÜVEN (İzzet Melih Güven’in eşi)

Evden eve nakliyat

Eşinin peşinden kızlarıyla birlikte Fas’a taşınan Esin Gü-

ven, bir yıl içinde 3 kez ev değiştirdikten sonra nihayet yerle-

şik bir düzen kurabilmiş:

Yaklaşık bir senedir Fas’tayım. Bir sene içerisinde taşın-

dığımız üçüncü evimizdeyiz. Biz gelmeden önce İzzet bir da-

ire kiralamıştı. Girdikten sonra fark ettik ki dairenin bütün

boruları patlak. Korkunçtu. İkinci çıktığımız evde de alt ka-

tımızdaki komşu en küçük sesten rahatsız oluyordu. Şimdi

üçüncü evimizdeyiz. Bu ev hem konum itibariyle daha iyi,

hem de daha rahat ettik.

Ben, küçük kızımla Kazablanka’da kalıyorum. George

Washington Akademisi’ne gidiyor. Tabii buraya gelince eski

okulunu, arkadaşlarını aradı. Ama fazla uyum sorunu ya-

şadığını da söyleyemem açıkçası. Derslerinde çok başarılı.

Uluslararası bir okul olduğu için pek çok ülkeden arkadaşı

var. O açıdan çok iyi oldu. İngilizcesine de çok faydası oldu.

Çok akıcı bir şekilde konuşmaya başladı. Türkiye’de okurken

ikinci dili zaten Fransızcaydı. Zamanla onu da burada gelişti-

recektir diye umuyorum. Biz anne kız orada kalıyoruz. Hafta

sonları eşimle, Tekfen’de çalışan büyük kızım da geliyorlar.

Mümkün olduğu kadar çıkıp dolaşıyoruz. Etrafta güzel

restoranlar var. Ben açıkçası pek arkadaş çevresi edineme-

dim, fakat çok da sıkıldığımı söyleyemem. Oturduğumuz yer

gayet güzel. Cafeler var. Yeni bir alışveriş merkezi açıldı. Yü-

rüyüş yapmak için bir sürü yer var. Güzel sinema salonla-

rı var. Fakat seanslar Fransızca. Bizim anlayabilmemiz için

daha uygun olan İngilizce seanslar sadece perşembe günleri

oluyor.

şantiyeye istiyor!” dediler. İki gün sonra bayram. Biz de Erdek’e

gideceğiz, yerimizi ayarlamışız. Ama yapacak bir şey yok. Bir

mühendis arkadaşla Pendik’e geldik. O dönemde iki kabinli yeni

pikaplar alınmıştı. Oradan bir şoför aldık. Akşam saat 6’da yola

çıktık. Kırşehir civarına geldik, şoför artık yoruldu. Benim de eh-

liyetim yeni. Bırakın geceyi, gündüz bile arabayı zor kullanıyo-

rum. Mecburen ben geçtim direksiyona. 60’la gidiyoruz.

Sabaha karşı Urfa’ya vardık. Hiç durmadan sahaya yöneldik.

Herkes orada. Necati Bey, “Arkadaşlar, burada işler çok kritik.

Bayramdan sonra lütfen hepimiz buraya gelelim,” dedi. Sadece

üç dakika sürdü bu lafı. “Peki, efendim,” dedik, Urfa’ya döndük.

Otele zor attık kendimizi. Bütün gün uyumuşuz. Ertesi sabah

aynı yoldan, aynı pikapla İstanbul’a döndük. Arife sabahı eve

geldim, akşama kadar yattım. Ertesi sabah da kendi arabamla

Erdek’e gittim.