

30
g
HAYRETTİN DİNÇ (Proje Müdür Danışmanı)
Unutulmaz bir deneyim: Yumurtalık-Kırıkkale Petrol Boru Hattı
1971’den bu yana 40 yılı aşkın süredir Tekfen’de çalışan Hay-
rettin Dinç, şirketin demirbaşlarından biri. Belleğinde Tekfen’e
ilişkin sayısız öykü olan Dinç, 1983 yılında inşasına başlanan
Yumurtalık-Kırıkkale Boru Hattı’yla bizi eski günlere götürdü:
Pozantı bölgesinde 50 kilometrelik özel bir bölüm var. Boru
hattı oradan geçecek, fakat haritada gösterilen yerde gidilecek
bir yer yok. Orada büyük bir mücadele verdik. Dağlara çıkılmı-
yor, orman geçilmiyor. Önce bir ciple güzergâhı bulmaya ça-
lıştık, koordinatlara bakarak. Arada bir devriliyoruz, çıkıyoruz
içinden, aracı kaldırıyoruz. Sinirlerimiz bozuldu tabii, dedik ki
“Güzergâhı böyle bulamayacağız. En iyisi yürüyelim.”
Sonunda adım adım belirledik, boruyu geçireceğimiz yerleri.
Güzergâhı aştık, işe başladık. Fakat öyle dik yerler var ki, oralara
mümkün değil makinelerin çıkması. O sırada Avusturya’da tele-
ferikle kereste taşıma işi yapmış bir arkadaş geldi; çok da çalışkan
biri. Elinde halatı, kafası, bir de etrafta orman var. Ağaçları keser,
çatal yapar, onu oraya bağlar, bunu buraya bağlar. Velhasıl bir
teleferik teşkilatı kurdu güzergâha. Makinelerin girmediği yerlere
borular teleferikle taşındı. Fakat öyle yerler vardı ki, 4 kilometreyi
ancak 2,5 saatte aşabiliyorsunuz. Yani yemek bile gidemiyor. O
şartlar altında işçilere çadırlar kurup, kasap verdik yanlarına.
Bir gün Adana’ya kar yağdı! Naim (Özkazanç) Bey de geldi o
gün. Bende bir heyecan! Cep telsizlerimiz vardı o zaman; 5 kilo-
metreyle zor görüşür. Bütün telsizleri açtık, bağırıyoruz sağa sola.
Herkesten haber bekliyoruz. Naim Bey’e dedim ki, “Bir helikopter
kiralayalım. Şu vatandaşları kurtaralım.” O sırada yağış birazcık
durdu, fakat dağlar kötü. Kar yağdığı zaman yolu bulamıyorsu-
nuz. Hava biraz açıldı, telsizden küçücük bir ses çıktı. Ah! Nuri
Vargun’un sesi bu! Teleferikçi. Nasıl olur! “Alo Nuri! Ne haber na-
sılsın?” “Vallahi hava çok güzel. Güneş çıkmıştıııır! Helva yiyirik,”
diye başladı anlatmaya. Karslı bir arkadaş. Ah bir rahatladım, bir
moralim düzeldi! İnsanların sorumluluğu var. Üç gün ulaşamaz-
san ne yapacak? Bir yere gitmeye kalksa kurda kuşa yem olur!
DOSYA
g
ŞEVKET SÜMER (İNŞAAT İŞLERİ ŞEFİ)
Her şehri ayrı güzel
Şevket Sümer, Fas’ın umduğundan çok farklı çıktığını söy-
lüyor. “Fas, gerek ülkenin güzelliği, gerek insanların farklılığı,
gerekse de iklim olarak beklentimden çok daha iyi” diyen Sü-
mer, yoğun iş temposundan fırsat buldukça farklı şehirleri zi-
yaret etmekten zevk aldığını belirtiyor:
Fas gerçekten değişik bir ülke. Her şehrinde ayrı bir hava
var. Egzotik bir hava arıyorsanız öyle şehirler var, tarihi bir yer
görmek istiyorsanız öyle şehirler var, modern bir kent arıyor-
sanız o da var. Mesela, kışın İfrane diye bir şehre gittim, ken-
dimi bir İskandinav ülkesinde zannettim. Marakeş’e giderseniz
kendinizi bir Afrika şehrinde hissedersiniz. Oysa Kazablanka
bir Avrupa şehridir. Agadir, bizim Antalya gibidir. Gerçekten
her şehri farklı güzellikte ve farklı özellikler barındırıyor.
Uyum konusunda tek sıkıntı yemek. Daha önce çalıştığımız
ülkelerde Türk restoranları bulabiliyorduk. Ama burada yok.
O yüzden değişik tatlar tatmak zorunda kalabiliyoruz. “Müslü-
man mahallesinde salyangoz satmak” tabirinin burada gerçek
olduğunu gördüm. Çünkü, özellikle seyyar satıcılar salyangoz
pişirip satıyor. Sağlıklı ve lezzetli bir yiyecek olduğunu söylü-
yorlar, henüz tatmaya cesaret edemesem de. Fas’ta damak
tadı bizden hayli farklı. Mesela, tatlıyla tuzluyu bir arada yi-
yebiliyorlar. Pastilla diye meşhur, böreğe benzer geleneksel bir
yemekleri var. İçinde tavuk eti var. Bununla beraber tarçın ve
şeker de var. İkisi karışınca bizim damak tadımıza pek uymu-
yor.