Table of Contents Table of Contents
Previous Page  227 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 227 / 285 Next Page
Page Background

226

le ne alakası var ki?” dedi. Çünkü eskiden

her şey devletin olduğu için banka bütün

parayı ödüyor ve dönüp bunun parasını

bile tahsil etmiyor. “Bu kadar ödedim” de-

yip defter kaydına yazıyor. Zaten bir süre

sonra şirketlerin nasıl idare edildiğini de

öğrendik. O zaman şirketler devletin ver-

miş olduğu işleri yapıyorlar. İşi yaparken

tuğla mı lazım oldu, arıyor tuğla fabrika-

sından istiyor. Tuğla fabrikası, “Ben şu

kadar tuğla gönderdim” diye yazıyor; ay-

nı şekilde çimento fabrikası yazıyor; diye-

lim 30 kişi çalışıyor, yazıyor. Sonra sene

sonunda bir hesap çıkıyor, “Biz bu kadar

iş yaptık, şu kadar açık var” diye. Merkez

de o kadar parayı gönderiyor. El elde, baş

başta, kâr zarar yok. O yüzden HMB’deki

bu farklı yaklaşım çok yordu bizi.

Ahmet İpekçi’ye göre şirket personelinde

kârlılık ve verimlilik nosyonlarının olma-

ması, HMB tarafından gerçekleştirilen iş-

lerin büyük çoğunluğunun zararla sonuç-

lanmasına yol açmıştı.

Almanya’da bir otoyol projesi aldık, fakat

projenin başına koyduğumuz Almanlar

kâr nosyonundan mahrum oldukları için

o işleri kârlı bir şekilde bitirmekten çok

bröve almaya çalıştılar. Sonunda, “Bunu

niye zarar ettirdin, bizim bundan kâr et-

memiz gerekiyordu?” dediğimiz zaman,

bize Otoyol İdaresi’nin taktığı bröveyi

gösterdiler, “Bak bana bröve verdiler” di-

ye. “Biz buraya bröve almaya gelmedik,

biz buraya para kazanmaya geldik” de-

diysek de, hiçbir zaman anlatamadık.

Tekfen’in dezavantajlarından bir diğeri

de, Alman mevzuatına yabancı olmasıy-

Aysun Özkan

Ocak 1993

Eşimin çalıştığı Tekfen, Halle’de eski Doğu Alman inşaat firmasını satın

almış. Almanya’ya şeflerin biri gidip, biri dönüyormuş. Üstelik Rusya’da,

Samara bölgesinde bir konut inşaatı projesi bu firma ile ortak üstlenilmiş.

Bakalım Burak bu projede görev alacak mı? Ya ben ne yapacağım?

5 Ocak 1993

Burak ve benim için bir dönüm noktası. Burak Rusya’da görevlendirildi.

Henüz 6 aylık evli olduğumuz için birbirimizden ayrılmak istemiyoruz.

Hem benim için de yeni bir kültürü tanımak açısından iyi bir fırsat. Sonuç-

ta beraber gitmeye karar verdik.

27 Ocak 1993

Alınan ani bir kararla Burak yeni satın alınan HMB’de 3-4 gün kadar yar-

dımcı olması amacıyla Almanya’ya çağrıldı. “3-4 gün canım, bir iki göm-

lekle idare ederim” diyen eşimin bavuluna 3. gömleği kavga-dövüş nasıl

koyduğumu ben bilirim.

30 Ocak 1993

Burak geri dönemiyor. Murat Bey, “Eşin de gelip yardım etse! Buradan da

10 gün kadar sonra Rusya’ya geçersiniz” diyormuş. N’apsak?

1 Şubat 1993

Tekfen’de iş görüşmesi. Artık ben de Tekfen’ciyim!

12 Şubat 1993

Vizem son dakikada yetişti. Yanımda üç bavul. Toplam 120 kilo. Tamamı

Rusya’daki sert hava koşulları için düşünülmüş kışlık giysiler. İstanbul’dan

Halle’ye uçuyorum. Burak telefonda: “Senin bildiğin Almanya’ya benzemi-

yor. Kendini hazırla” diyor.

14 Şubat 1993

Aman Tanrım, burasının Batı Almanya ile uzaktan yakından alakası yok.

Yıkık, dökük binalar, terk edilmiş fabrikalar... Burası daha çok Romanya

veyahut da başka bir Doğu Bloğu ülkesi... Hele şu prefabrik alışveriş mer-

kezi! İçerde sadece 2. kalite mal var. Burada yapılacak çok iş var.

Ekim 1996

Bu ay bittiğinde 10 günlüğüne geldiğimiz Halle’de 4. seneyi tamamlama-

mıza sadece 3,5 ay kalmış olacak. Çernoreçe projesi için Rusya’ya gitme-

dik. Şu anda 40 çalışan ve ailelerinden oluşan 52 kişilik bir Türk topluluğu-

yuz... Benim de aralarında olduğum “sonradan olma Tekfen’ciler” çoğun-

lukla telefondaki bir ses veyahut da tatillerinde İstanbul’a geldiklerinde

merkeze şöyle bir uğrayan Tekfen çalışanları olarak tanınıyoruz.

5

Bir Tekfen çalışanının

günlüğünden Halle anıları