228
Almanya’da bir sürü inşaat olacak, inşa-
at sektörü canlanacak, büyüyecek derken
tam tersi oldu ve bu ülkedeki inşaat sektö-
rü küçülmeye başladı. Büyük Alman mü-
teahhitleri bile kredi imkânlarını kullanıp
Alman teknolojisini alarak başka ülkelere
gidiyorlar, orada kazandıkları ile kendi
ülkelerindeki zararlarını finanse ediyor-
lardı.
Güçlü Alman inşaat sektörünün 1990’ların
başında içine girdiği durgunluk sonraki
yıllarda da devam edecek ve Almanya’da
2000’lerin ilk yıllarında başlayan resesyon
sırasında en büyük darbeyi yiyen sektör-
lerden biri de inşaat olacaktı. 2001 yılında
yüzde 7 oranında küçülen sektör, Mannes-
mann ve Holzmann gibi dev inşaat şirket-
lerinin iflas noktasına sürüklenmesi ve el
değiştirmesiyle büyük bir çalkantı yaşaya-
caktı.
7
Tekfen’in Almanya’daki başarısızlığının ar-
dındaki nedenler arasında en can sıkıcı ola-
nı, hiç şüphesiz bir Türk firması olarak ay-
rımcı yaklaşımlara maruz kalması ve yük-
selen milliyetçi akımlardan fazlasıyla et-
kilenmesiydi. Ahmet İpekçi’ye göre devlet
güdümünde haksız rekabete kadar uzanan
uygulamalar, sadece HMB’nin değil, baş-
ka hiçbir Türk müteahhidinin Avrupa’da
kolay kolay başarı sağlama şansına sahip
olamayacağını ortaya koyuyordu:
Biz HMB’yi satın aldığımız zaman her ne
kadar kâğıt üzerinde bir Alman şirketi ol-
sak da, ne Deutsche Bank, ne de Commerz-
bank bizi bir Alman şirketi olarak kabul
etti. Pasif bir direnişle karşılaştık orada.
Hiçbir Alman bankası bizim oradaki gay-
rimenkullerimizi ipotek ederek kredi ver-
meye yanaşmadı; bir teminat mektubu
limiti açmadı. Biz hep Türkiye’den gelen
kontrgarantilerle ve Türk bankalarının
Almanya’daki şubeleriyle iş yapabildik.
Çok enteresandır mesela, biz HMB’yi
satın alırken Özelleştirme İdaresi, Yapı
Kredi Bankası’nın Düsseldorf’taki şube-
sinden ve İş Bankası’ndan götürdüğümüz
teminat mektuplarını bile ilk başta kabul
etmedi.
Bu direnç özellikle yeni projelerde ken-
disini fazlasıyla göstermişti. Ancak buna
rağmen HMB, aralarında başbakanlık bi-
nası, çeşitli otoyollar, tüneller ve Leuna
Rafinerisi’nin de bulunduğu çok sayıda
projeyi almayı başarmıştı. Ama hiç kuşku-
suz bu projeler arasında Tekfen’de en fazla
iz bırakanı, Rusya’nın Samara kenti yakın-
larında çok zor koşullar altında gerçekleş-
tirilen Çernoreçe Askeri Konut Projesi idi.
1990’da Doğu ve Batı Almanya’nın birleş-
mesi sırasında, Doğu Almanya’da konuş-
lanmış olan 100 bine yakın Sovyet askeri-
nin de görevi sona ermişti. Sovyet ve Alman
ürklerle Almanların çalışma
anlayışları çok farklıydı. Örneğin
izinleri kaldırdık, şantiye gecikiyor
dediğimizde herkes ayaklanıyor-
du; tüm ciddi kararların sendika
kurulundan geçmesi gerekiyordu.
Adamların izin hakları olduğu gibi,
fazla mesai yapmama hakları da
vardı. Bu bizde görülmüş bir şey
değil; bizde işçiler para kazanmak
için fazla mesaiye kalır. Orada
ücretler o kadar yüksek ki, fazla
mesai istemiyor adam. Daha gü-
neş tepede, inşaat yapacak çok
vakit var, adam evine gidiyor.
T
Mehmet Kösebay
Orada ücretler o kadar yüksek ki, fazla mesai istemiyor adam. Daha
güneş tepede, inşaat yapacak çok vakit var, adam evine gidiyor.
ekfen’in Doğu Almanya’da
satın aldığı HMB şirketiyle birlikte
inşasını üstlendiği Çernoreçe As-
keri Konutları, her bakımdan zor
koşullar altında gerçekleştirilmiş
bir projeydi. Rusya’da malzeme ve
nitelikli eleman temininde yaşanan
sıkıntılar bir yana, Ural bölgesinin
sert doğa koşulları çalışmaların kış
mevsiminde zorlukla yürütülme-
sine neden oluyordu. Eksi 40 de-
receye kadar düşen hava sıcaklığı
yüzünden özel kıyafetler giymeden
çalışmanın mümkün olmadığı
Çernoreçe’de, donan toprağı
kazmak için bile özel kesici maki-
nelerin kullanılması gerekiyordu.
T