Table of Contents Table of Contents
Previous Page  228 / 285 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 228 / 285 Next Page
Page Background

227

dı. Erhan Öner’e göre Tekfen, özellikle

Ortadoğu’da kazandığı tecrübeden ötürü

bu coğrafyadaki riskleri analiz etmeyi çok

iyi öğrenmişti. Ancak tümüyle farklı olan

Alman mevzuatı, çalışanlara sağlanan hak-

lar ve işten eleman çıkartılması gibi konu-

larda çok katı kurallarla Tekfen’in elini

kolunu bağlamıştı. Toplu işten çıkarmalar

için idareye önceden verilen sosyal plan-

larda değişiklik yapılması ve bu değişiklik-

lerin işçi sendikaları tarafından onaylan-

ması gerekiyordu. Acil durumlarda işçilere

fazla mesai yaptırmak ya da izinlerini kal-

dırmak çok güçtü. Ayrıca verimli çalışma

disiplinine sahip olmayan ve maliyeti çok

yüksek olan kalabalık Alman işçilerinin sa-

yıca azaltılması yönündeki her girişim, ka-

tı bir direnişle karşılaşıyordu. Daha önceki

sistemde işten çıkarma diye bir kavram

olmadığından, Ülkü Tatlıdil’e göre işten

çıkarılan insanlara bunu anlatmakta dahi

büyük zorluk çekiliyordu:

Doğu Almanya’yı Almanya olarak gördü

Tekfen. Aslında Doğu Almanya, bizim bil-

diğimiz Almanya değildi. Tekfen’in bunu

bilme şansı yoktu, çünkü daha önce hiç-

bir komünist ülkede çalışmamıştı. Belki

daha önce böyle bir tecrübemiz olsaydı,

bu kafanın ne olduğunu anlayabilirdik.

Dediğim gibi, işten çıkartma mefhumu

bile yoktu. Adama “İşten çıkartıldın, taz-

minatın burada” diyorsunuz, anlamıyor.

Ertesi sabah yine işe geliyor.

HMB bünyesindeki işçi ve mühendisler,

bilgi ve tecrübe bakımından beklenen dü-

zeyin çok altındaydı. Mevzuat Türkiye’den

eleman getirilmesine izin vermediğinden

Tekfen’in yetişmiş işgücünü kullanma

imkânı da yoktu. Tekfen yönetimi, bu han-

dikapın çözümünü Alman işçi ve mühen-

dis gruplarını yetiştirmek üzere Türkiye’ye

getirmekte bulmuştu. Örneğin 1993 Ağus-

tos’unda getirilen 155 kişilik bir ekip staj

yapmak üzere otoyol, konut ve metro şan-

tiyelerine dağıtılmış ve ağır sanayi, sanayi

yapıları ve mühendislik konularında eğiti-

me tabi tutulmuştu.

6

Osman Birgili’ye göre Almanya, iki ülkenin

birleşmesi nedeniyle büyük bir imar hare-

keti ve inşaat patlaması bekleyen Tekfen’in

bu konudaki tahminlerini de yanıltmakta

gecikmemişti:

HMB satın alındığında, rotasını Tek-

fen prensiplerine göre değiştirmek üzere

Almanya’ya yollanan ilk ekibin içindey-

dim. Tek kelime Almanca bilmeden, yüz-

me bilmeyen çocuğu denize atıp yüzme

öğretir gibi o ülkeye gittik. Gider gitmez

de nasıl büyük bir denizin içine düşmüş

olduğumuzu anladık. Birleşme ile Doğu

oğu Almanya’da gizli işsizlik

vardı. Yani on kişi, bir kişinin ya-

pacağı işi yapıyor. Çünkü sosyalist

devlet anlayışı içinde herkesin bir

işi var. Bu burada çalışıyor, o şu-

rada çalışıyor ama adam geliyor,

sabahtan akşama kadar hiçbir şey

yapmadan oturup parasını alıyor.

HMB’de yaşadığımız olaylarda bizi

o kadar şaşırtan şeyler olmuştu

ki! Örneğin ilk başta şirketin ba-

şındaki Alman genel müdür ile

şoförünün konuşması beni çok

şaşırtmıştı. Şoför, müdüre “Sen”

diye hitap ediyor ki, Almancada bu

çok önemlidir. Ben tabii şaşırdım,

dedim ki şoföre “Sen genel mü-

düre niye böyle hitap ediyorsun?”

“Ne var, o benim kapı komşum”

dedi. “Biz aynı apartmanda yan

yana oturuyoruz.” Sosyalist sistem

içinde herkes dümdüz. İster genel

müdür ol, ister şoför ol, aldığın

mesuliyete göre insanlar arasında

bir ayrım yok. İkiniz de 60 metre-

kare evde oturacaksınız. Bir ayrım

yapmadan, insanları tekdüze raflar

içerisine yerleştirmeye çalışmışlar.

Bu bizi çok etkilemişti. Bu düşünce

yapısı ve bu şekilde bir muameleye

tabi olmak kabul edebileceğiniz bir

şey değil. Dolayısıyla ne biz onlara

adapte olabildik, ne de onlar bize.

Bu şekilde büyük kayıplara uğradık.

D

Ahmet İpekçi

HMB’de yaşadığımız olaylarda bizi o kadar şaşırtan şeyler oldu ki!

Dolayısıyla ne biz onlara adapte olabildik, ne de onlar bize.

ekfen yöneticilerinin deneyim-

leri sayesinde kısa zamanda yoluna

konulacağı düşünülen HMB şirketi,

katı kanunlar, sosyalist rejimden

kalma verimsiz çalışma düzeni ve

kültürel uyumsuzluk gibi nedenler-

le beklenenden çok daha fazla

zaman ve emek gerektirmişti.

Solda, HMB’de büyük emeği geçen

yöneticilerden Cahit Oklap.

T