156
tı. Ancak Erhan Öner’e göre Ceyhan’daki
tesislerle benzer bir ürün yapısına sahip
olan Samsun fabrikasının Toros’a yap-
tığı asıl katkı üretim artışı değil, grubun
Karadeniz’e açılmasını sağlamasıydı:
Samsun bir aşamadır. Ama Akdeniz ka-
dar önemli değildir bence. Onun önemi
başka açıdandır. Samsun, Karadeniz’de
bizim için bir sıçrama tahtasıdır. İleride
Karadeniz Bölgesi’nde oluşacak aktivi-
teler için bir limandır, bir terminaldir.
1989’da Akdeniz Gübre’yi aldıktan sonra
neredeyse 97’ye kadar pek bir şey yap-
madık. Çünkü, sektör bu sırada büyük bir
değişimden geçti. Sübvansiyonlar kalktı,
yeni regülasyonlar geldi, bu şartlara sek-
törün ayak uydurması vakit aldı. Fakat,
97’den sonra başlayan süreçte, tarımın
diğer alanlarına yönelmek suretiyle, bir
zaman dilimine yayılmış, bant şeklinde
bir büyüme vardır. Ve de bunlar bugün
küçük, fakat kârlılığı ileriki tarihlerde da-
ha fazla olacak aktivitelerdir.
Ardından Samsun Gübre geldi. Samsun
Gübre, ürettiği mal itibariyle Ceyhan’a
benzer. Fakat, Ceyhan’dan farklı olarak
orada asit fabrikaları vardır. İkinci fark
ise lokasyondur. O bölgede Karadeniz’e
açılmak için benzer bir liman yoktur.
Karadeniz’den ithalatı kendi limanımız-
dan yapabilmek önemlidir, çünkü biz
Ukrayna’dan ve Rusya’dan önemli mik-
tarda ithalat yapıyoruz. Eğer mal güneye
lazımsa, güneydeki limanlarımıza getiri-
yoruz. Eğer, malın kuzeyden girmesi ge-
rekiyorsa, Samsun’dan sokuyoruz.
iz Samsun fabrikasını almadan
evvel Toros’un Akdeniz Gübre ve
Ceyhan’daki tesislerle yüzde 20-25
gibi bir pazar payı vardı. Bunların
üzerine bir şey almaya kalktığınız
anda, “Siz çok büyüyorsunuz”
diyorlar. Türkiye’de üre üreten
tek tesis İgsaş. Bunu kim alırsa
alsın, o işte monopol haline gelir,
ikincisi yoktur çünkü. CAN tesisi
iki tane vardır, bir tanesi bizde,
bir tanesi Gemlik’te. Ama bu
gübrenin ithalatı serbesttir; bugün
Romanya’dan, Bulgaristan’dan,
Rusya’dan gelmektedir. Dolayısıy-
la eskiden olduğu gibi, sanayinin
korunması, dolayısıyla haksız
rekabetin oluşması, yahut mono-
pol olma durumunun tüketicinin
aleyhine kullanılması diye bir şey
yok. Kanunun ismi zaten açık:
“Haksız Rekabeti Önleme Kanu-
nu”. Dolayısıyla ilk önce bir haksız
rekabet olsun, siz tedbirinizi alın.
Biz hem Gemlik’teki tesisin iha-
lesinde, hem İgsaş’taki ihalede en
iyi fiyatı verdik. Gemlik’teki fiyatı
beğenmeyerek iptal ettiler, dola-
yısıyla Rekabet Kurulu’na gitmedi.
İgsaş’ta fiyat beğenildi, ama Reka-
bet Kurulu “Hayır, olmaz!” dedi.
Orada da şunu anlatamadık: Ben
bir teşvik belgesi alıp Türkiye’nin
herhangi bir yerinde üre tesisi
kurabilir miyim? “Kurabilirsin.”
Peki, gidip Romanya’da bir üre
fabrikası alabilir miyim? “Alabi-
lirsin.” Peki o zaman buradakini
niye alamıyorum? “Hayır, çünkü
o zaman haksız rekabet oluyor!”
B
Erhan Öner
ürkiye’de son y›llar›n en
gözde yat›r›m alanlar›ndan biri
de tar›msal sanayi.
Infomag
der-
gisinde yayımlanan bir araştır-
mada, yatırımcıların bu yönelişi
şu şekilde kaleme alınıyor:
“AB sürecinde Türkiye’nin en fazla
başını ağrıtacak başlıklardan biri
sayılan tarım sektörü, son yıllarda
ilginç bir gelişmeye sahne oluyor.
Farklı sektörlerde başarılı olmuş
birçok işadamı yeni ve cazip bir
yatırım aracı olarak tarıma yöneli-
yor. Kimisi arazi alıp sektöre yeni
dahil olurken, kimisi de yıllar önce
yaptıkları tarım yatırımlarına son
dönemdeki hareketlilikle birlikte
yenilerini ekliyor. Hepsi dünyada
tarım alanında yaşanan gelişmeleri
izliyor, uzmanlardan yardım alıyor,
son teknolojiyi kullanıyor. Ayrıca
iş dünyası, tarımı sadece bir ya-
tırım aracı olarak değil, aynı za-
manda bir sosyal sorumluluk alanı
olarak görüyor. Yatırım yaptıkları
bölgelerin kalkınmasına önemli
faydalar sağlayan işadamları, yeni
tarım yöntemlerini bölgedeki hal-
ka da öğreterek model oluşturma
misyonunu da yerine getiriyor.”
28
T
Gemlik’teki fiyatı beğenmeyerek iptal ettiler, Rekabet Kurulu’na gitmedi.
İgsaş’ta fiyat beğenildi, ama Rekabet Kurulu “Hayır, olmaz!” dedi.