Previous Page  28 / 162 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 28 / 162 Next Page
Page Background

28

müsteşarlıktan ötekine bürokrasi

koridorlarında çıktığı uzun yolcu-

luk, gün geçtikçe içinden çıkılmaz

bir hal alacaktı. Silifke’de satın alı-

nan araziye ait dosyanın akıbeti, 31

Mart 1975 tarihinde Toros Genel

Kurulu’na sunulan bir faaliyet rapo-

runda şöyle özetleniyordu:

Çukurova Bölgesi’nde kurulacak

kompoze gübre tesisleri için Silif-

ke civarında gerekli kuruluş arsa-

ları 1974 yılı içinde alınmıştır. Bu-

raya tesis kurulması için gerekli

müracaat yapılmış, fakat birçok

formalitelerden ötürü bu müsaa-

de sağlanamamıştır.

Turizm, İmar ve İskân, Köyişleri,

Maliye, Gıda Tarım ve Hayvancılık,

İçişleri Bakanlıkları ile Genelkur-

may Başkanlığı ve Toprak Reformu

Müsteşarlığı arasında dolaşan dos-

yamızın bugünlerde nihai karara

bağlanacağı ümit edilmektedir.

11

Söz konusu rapora göre şirketin ya-

pılanması henüz tamamlanmadığın-

dan, tüm faaliyetler Tekfen Holding

A.Ş. ve Tekfen İnşaat ve Tesisat A.Ş.

tarafından yürütülmekteydi. İler-

leyen günler, gerekli iznin yakında

alınacağına dair beklentinin ne ya-

zık ki sadece bir temenniden ibaret

olduğunu gösterecekti. Satın alınan

yerde bir endüstriyel tesis kurula-

cak olması ve arsa ile deniz arasında

kalan Hazine arazisinden geçiş hak-

kının Toros’a verilmesi, ilgili bakan-

lıklar arasında uzun müzakerelere

neden olmuştu.

Turizm Bakanlığı, kuruluş yerinin

turizm için ayrılan bölgeye girme-

si nedeniyle bu bölgeye sanayi tesisi

kurulmasına müsaade etmeyeceği-

ni bildirmiş, buna karşın Çevre Ko-

ordinasyon Kurulu şartlı olarak olur

vermişti. Ne var ki bu kararın yürür-

lüğe girebilmesi, öncelikle Maliye

Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdür-

lüğü ve Tarım Reformu Müsteşarlığı

tarafından da onaylanmasına bağlıy-

dı. Diğer taraftan, bu karar çıkma-

dıkça proses ve dış tedarik için ya-

bancı firmalar arasında yapılan iha-

le sonuçlandırılamıyor, nihai proje

tutarı tespit edilemediği için de iç

ve dış kredi temini için gerekli çalış-

malar başlatılamıyordu.

12

Yani süreç tam bir çıkmaza girmişti.

Gerekli izinlerin alınması uzadıkça

teşvikin geçerlilik süresinin sonuna

gelinmiş, bu nedenle Tekfen Holding

tarafından Sanayi Bakanlığı’ndan

önce 30 Haziran 1975 tarihine kadar,

ardından da “son defa olmak üzere”

31 Aralık 1975 tarihine kadar süre

uzatım izni alınmıştı. Projenin bürok-

rasinin çarkları arasında sıkışıp kaldı-

ğı bu süre zarfında dünyada petrol

buhranını takiben gübre ham ve yarı

hammaddeleri piyasasında da büyük

spekülatif dalgalanmalar olmuş, fi-

yatlar 2 ila 10 misli yükselirken teda-

rik güçlükleri baş göstermişti.

Bu güçlüğü gidermek üzere, bilhas-

sa hammadde piyasasındaki bloklaş-

malar dikkate alınarak, projeye güç-

lü bir yabancı ortak alınmasının iş-

letmeye istikrar kazandıracağı dü-

şünülmüş ve ABD gübre piyasasının

%40’ını kontrol eden Agrico Chemi-

cal Co. firmasının %33 ile Toros’a iş-

tirak etmesi için Devlet Planlama

Teşkilatı’na izin başvurusunda bulu-

nulmuştu. Ne var ki DPT, altı aylık

bir beklemeden sonra Mayıs 1975’te,

a) Türkiye’de gübre üretimine yö-

nelik teknik bilgi birikimi vardır; b)

ÜMİT ÖZDEMİR

Tekfen İnşaat Genel Müdürü

1975 yılının Kasım ayında bana dediler ki “Toros Gübre Fabrikası yapılacak. Silifke’de, Al-

tınkum denilen yerde bir arsa var. Gideceksin, orada sondaj yaptıracaksın.” Kalktım gittim

Silifke, Çadır Otel’e. İbrahim Erözen’le beraber yerleştik. Bir de Nihat isminde, Amerika’dan

gelmiş bir mühendis arkadaş vardı bizimle. Sondajları yaptırmaya başladık. Sonuçlar bir fe-

laketti. 40 metreye kadar iniyorduk ve zemin hâlâ batıyordu. Daha sonra oranın tamamen

batak bir delta olduğu, herhangi bir sanayi tesisinin yapılamayacağı ortaya çıktı. Orayla il-

gili enteresan anılarım var. Bir tanesi; sondaj çalışmaları esnasında yerin aşağı yukarı 8

metre dibinden eski, ahşap bir deniz çapası çıkardık. Yani orası eskiden denizmiş. Böyle-

ce niye bataklık olduğunu da anlamış olduk. İkincisi, tam o işi yaparken, 18 Kasım’da kı-

zım doğdu. Allah’tan ben İstanbul’daydım o sırada. Fakat kızım doğduktan 3-4 gün sonra

tekrar kalktım gittim Silifke’ye. Kızımın biberon vs. eksiklerinin hepsini rahmetli kardeşim,

Haldun tamamladı. Hep söylerler, “Sen yoktun, gittin,” diye. Ne yapayım? İşimizdi, gittik!