Previous Page  11 / 56 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 11 / 56 Next Page
Page Background

11

Nihat Gökyiğit, iş hayatının özellikle

ilk on yılında, gece gündüz durma-

dan çok yoğun çalıştığından sosyal

sorumluluk projelerine fazla vakit

ayıramamıştı. Fakat 1969 yılında da-

vet edildiği bir görev, bu alanda da

hayatında yeni bir pencere açtı.

Farklı kültürlerden gelen gençlerin,

birbirini tanıyarak ve anlayarak

dostluk şuuru içinde yetişmelerini

sağlamayı amaçlayan AIESEC, bu ta-

rihten sonra 35 yıl boyunca

Gökyiğit’in hayatında önemli bir yer

edindi.

Ülkemizin iki duayen işadamı, Nejat

Eczacıbaşı ve o tarihlerde İstanbul Ti-

caret Odası Başkanı olan Behçet Os-

manağaoğlu, bir gün beni Nejat

Bey’in ofisinde görüşmeye davet etti.

Konu, öğrenci teşkilatı AIESEC idi.

“Biz bu hayırlı çalışmaya öncülük

ederek, 1965 yılında teşkilatın Türki-

ye kanadını kurduk. Şimdi bunu sana

emanet etmeyi düşünüyoruz. Çünkü,

halihazırda sürdürdüğümüz çeşitli

faaliyetlerin yoğunluğu arasında, bu

konunun ihmal edilmesini istemiyo-

ruz,” dediler.

Teşkilatın Türkiye’deki hamisi olan,

“Danışmanlar Yüksek Kurulu”nun

başkanlığını da benim yapmamı iste-

diler. Ben de kabul ettim. Sonraki yıl-

larda, sosyal sorumluluk alanında

herhangi bir kuruluşta, on seneden

fazla hizmet yapmamayı prensip

edinmiştim. Ancak, AIESEC’te bana

emanet edilen bu görevi, 1969 yılın-

dan itibaren, 35 yıl gibi uzun zaman

boyunca severek üstlenmem benim

için istisna oldu.

AIESEC

Nihat Gökyiğit’in ortağı Feyyaz Ber-

ker ile birlikte kuruluşunda yer aldığı

TÜSİAD, 1970’li yılların başında gide-

rek yükselen devletçilik anlayışına

karşı iş dünyasının verdiği bir tepkiy-

di. O dönemde işçi hareketleri gide-

rek şiddetlenmiş, grevler nedeniyle

ekonomi neredeyse durma noktasına

gelmişti. Nihat Gökyiğit, TÜSİAD’ın

kuruluş sürecini şöyle aktarıyor:

Ekonomide, devlet ve özel sektörün

bir arada yaşadığı karma ekonomiyi

bir aşama olarak kabul etmiştik. Li-

beral ekonomi, o tarihte söz konusu

bile değildi. Hür teşebbüsün büyük

gayret ve fedakârlıkla meydana ge-

tirdiği özel sektörün, tehlike altında

olduğunu görmeye başlamıştık. Özel

sektörün örgütlendiği “Sanayi Odala-

rı”, “Ticaret Odaları” gibi kuruluşlar

vardı. Ancak, o derece geniş üyelik

içindeydiler ki süratli karar vermeleri

kolay olmuyordu. Ayrıca, yarı resmi

kuruluş olduklarından idareye karşı

tavır almaları beklenemezdi. Siyasi

ve ekonomik istikrarın bu derece bo-

zulduğu, işçi-işveren ilişkilerinin böy-

le endişe verici hal aldığı bir dönem-

de, özel sektörü savunmak için,

Türkiye Sanayiciler ve İşadamları

Derneği (TÜSİAD) adıyla yeni bir yapı

oluşturma ihtiyacı doğmuştu. Yakla-

şık on beş büyük firmanın patronları,

hazırlıklara başladı. Feyyaz’ın öncü-

lük ettiği bu sürecin sonunda, 20 Ma-

yıs 1971’de TÜSİAD kuruldu.

Derneğin yönetim kurulunda da gö-

rev yapan Gökyiğit, TÜSİAD’ın öncü-

lük ettiği “Hür Teşebbüs Konseyi”nin

kuruluşunda da yer aldı.

TÜSİAD

Ekonomideki dalgalanmalara bağlı

olarak inşaat sektörü sert iniş çıkış-

lara maruz kaldığından, Tekfen,

1960’lı yılların başında daha istik-

rarlı bir sanayi koluna yatırım yap-

mak için arayışa girmişti. Tam o gün-

lerde, Nihat Gökyiğit ve Feyyaz

Berker’in Robert Kolej’den arkadaşı,

General Electric’in Türk müdürü

Kamran Sertel, üç ortağı Ankara’da

ziyaret ederek, onlara ampul işine

girmeyi önerdi. Nihat Gökyiğit, Tek-

fen Ampul’ün kuruluşuyla sonuçla-

nacak olan bu teklife niçin ilgi duy-

duklarını şöyle anlatıyor:

Amerika’ya ilk gittiğim zaman, Türki-

ye’deki aydınlatma yoğunluğunun ne

kadar düşük olduğunu, ne kadar ka-

ranlık içinde bulunduğumuzu anla-

yıp çok etkilenmiştim. Bir taraftan

ülkemizde, elektrik üretimi süratle

artıyordu. Aydınlanmanın da buna

bağlı artacağını düşünerek, işi kabul

etmekte çok zorlanmadık.

İstanbul’da kurulan Tekfen Ampul,

grubun ilk sanayi yatırımıydı. Önem-

li bir iş hacmi yaratan bu girişim,

hem şirketin İstanbul’a taşınmasına

vesile olması, hem de Tekfen adının

bir marka olarak geniş kitlelerce ta-

nınması açısından da gruba büyük

fayda sağlayacaktı:

Ampul satışında reklam için kullandı-

ğımız, Kamran’ın bulduğu slogan çok

tutmuştu: “Güneş Batar, Tekfen Do-

ğar!” O zamanlar, tabi televizyon yok-

tu. Reklam radyoda duyuluyordu ve

çocukların diline düşmüştü. O kadar

ki “Tekfen” deyince herkesin aklına

ampul geliyordu. Onca inşaat işimizi

bilen çok azdı. Bayramoğlu’nda yaz-

lıkta çocuklar bana “Tekfen Amca!”

diye hitap ediyordu. Ampul sayesinde

reklam ile tanışmış ve reklamın öne-

mini anlamıştık.

SANAYİYE İLK ADIM

1970’li yılların ortalarında, ampul

işindeki rakip firmaların bakkallara

ampul yanında dayanıklı süt verme-

ye başlaması, paketlenmiş sütün pa-

zarlamada önem kazanmasına yol

açmıştı. Bu nedenle ampul piyasa-

sında edindiği yeri korumak ve ge-

liştirmek düşüncesiyle, Tekfen de

süt işiyle ilgilenmeye başlamıştı.

Mis Süt, 1976 yılında kuruldu. Fabri-

ka için, Gönen yakınlarında geniş bir

arazi satın alındı. “Mis Süt” ismi, çok

sayıda öneri arasından Feyyaz Ber-

ker, Kamran Sertel ve Nihat Gökyiğit

tarafından seçildi.

Firma, Türkiye ekonomisinin büyük

bir darboğazdan geçtiği, çok zor bir

dönemde kurulmuştu. Özellikle Ni-

hat Gökyiğit, bu işe hem gönül, hem

de yoğun emek vermişti. Ne var ki

Mis Süt’ün beğenilen ve yükselen bir

marka olmasına rağmen finansman

sorunları bir türlü aşılamıyordu. Bu

nedenle Tekfen, önce hisselerinin bir

kısmını Nestlé’ye satarak, 2000 yı-

lında ise şirketin tamamını devrede-

rek süt işinden çıkmaya karar verdi.

AMPULDEN SÜTE

En üstte solda:

Nihat Gökyiğit’in 35 yıl

boyunca başkanlık ettiği öğrenci

teşkilatı AIESEC’in afişi.

En üstte sağda:

Bugünkü Tekfen

Tower’ın yerinde bulunan Tekfen Ampul

Fabrikası.

Üstte sağda:

Mis Süt ekibi toplu halde.

Sağda:

TÜSİAD kurucuları, Başbakan

Süleyman Demirel ile toplantıda; sol

başta Nihat Gökyiğit.