Previous Page  7 / 56 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 7 / 56 Next Page
Page Background

7

Nihat Gökyiğit, 1940 yılının Eylül

ayında İstanbul’a gelerek Robert

Kolej’e kaydını yaptırdı. Hayatında

ilk kez yatılı olan Nihat Gökyiğit için

bu heyecan verici bir deneyimdi. O

dönemde Robert Kolej, bugünkü

Boğaziçi Üniversitesi kampüsünün

bulunduğu yerde eğitim veriyordu.

Öğrenciler bir sene hazırlık okuyor,

tarih ve coğrafya hariç, derslerin ta-

mamını İngilizce görüyordu. Robert

Kolej, öğrencilerine kaliteli eğitim

veren, disiplinli bir okuldu; yatılı ol-

manın da sıkı kuralları vardı.

İyi bir öğrenci olan Nihat Gökyiğit,

tatilde Artvin’e gittiğinde, okuldan

babasına gönderilen ve derslerinde

çok başarılı olduğunu bildiren mek-

tuptan büyük keyif aldığını belirti-

yor. Bu başarısını sonraki yıllarda da

sürdüren Gökyiğit, liseyi tamamla-

dıktan sonra Robert Kolej’in yüksek

kısmına geçerken mühendisliği ter-

cih etti.

Robert Kolej’de geçirdiği altı yıllık

eğitim boyunca okul yönetiminin öz-

güven geliştirme, sorumluluk alma,

sosyal, kültürel ve sportif faaliyetle-

re katılma konularına verdiği önemi

hep hissettiğini söyleyen Nihat Gök-

yiğit, ders dışı faaliyetler arasında

özellikle “debate” - münazara etkin-

liklerine ilgi duyuyordu. En çok vakit

geçirdiği yer ise, kütüphanenin oku-

ma salonuydu. Gökyiğit, o sırada bü-

tün şiddetiyle devam etmekte olan

II. Dünya Savaşı’nın hayatını nasıl

etkilediğini şöyle anlatıyor:

Robert Kolej’e 1940 yılı sonbaharında

başladığımda, İkinci Dünya Harbi bü-

tün şiddeti ile devam ediyordu. Ülke-

mizin harbe girme endişesinin devam

ettiği, böyle bir zamanda İstanbul’a

gelmiştim. Almanlar, Yunanistan ve

Bulgaristan’ı işgal etmiş, Trakya sını-

rımıza dayanmıştı. Her an hava taar-

ruzuna maruz kalma endişesi yaşanı-

yordu. Hafta sonları eve gidince,

camları kâğıtlanmış olan oturma

odasında, geceleri mavi ışıklı bir lam-

ba altında toplanıyorduk. Muhtemel

hava taarruzuna karşı şehir karartı-

lıyordu.

Artvin’e gazete 10-15 günde bir gel-

diği için, günlük gazete okumak bana

büyük heyecan veriyordu. Harp olay-

larını merakla takip ediyordum. Ko-

lejde kütüphanenin okuma odasına

çok sık giderdim. Aradıkları zaman,

beni orada bulurlardı. Harp mahru-

miyeti giderek artıyordu. İstanbul’da

gıda sorunu başlamıştı. Her şey kar-

neyle veriliyordu. Şeker yerine, üzüm

kurusuna muhtaç olmuştuk. Okuldaki

yemeklerde, çeyrek somun ekmek ve-

rilirdi. Artarsa odaya götürüp dolaba

koyar, sonraki yemekte tekrar geri

getirirdik.

ROBERT KOLEJ YILLARI

Robert Kolej “1946 Yıllığı”nda Nihat Gökyiğit

Nihat çok sessiz bir çocuktur. Onu hiddetli veya bağırırken göre-

mezsiniz. Sınıfta nadiren söz alır ama konuşursa, biliniz ki çok

önemli bir konu görüşülmektedir. Nihat çok dakiktir; ev ödevleri ve

projelerini tam zamanında verir. O, herkese yardımcı olmaya hazır-

dır. Sessiz ve çekingen olması, onun sınıfın başarılı saymanı olma-

sını engellememiştir. Zira öğrencilerden sadece 75’er kuruş alarak

sınıf bütçesini denkleştirmeyi becermiştir. Hayatta çok başarılı ola-

cağına inanıyoruz.

Sevdikleri:

Siyaset

Sevmedikleri:

Sigara ve içki

Gözde cümlesi:

“Seyfi, ben gazete odasındayım!”

Felsefesi:

“Dünya, Sultan Süleyman’a bile kalmadı!”

Robert Kolej’de okuyan öğrencilerin

çoğunun hayali, okul bittikten sonra

master yapmak için Amerika’ya git-

mekti. Mühendislikte en çok tercih

edilen okullar, Illinois ve Michigan

Üniversiteleriydi. Mezuniyetten sonra

belgelerini gönderen Nihat Gökyiğit,

bu iki üniversiteden henüz cevap gel-

meden Nebraska Üniversitesi tarafın-

dan kabul edilince, beklemeden yola

çıkmaya karar verdi. Nasıl olsa diğer

üniversitelerden de olumlu cevap ge-

lirse, orada naklini yaptırabilirdi.

O zamanlar, Amerika’ya gitmenin en

hesaplı yolu, sınırlı sayıda yolcu da

alan yük gemilerine binmekti. Nihat

Gökyiğit de böyle bir şileple, nere-

deyse bir ay süren maceralı bir yol-

culuk sonucunda Amerika’ya ulaştı.

Bu yolculukla ilgili olarak, özellikle

okyanusta yakalandıkları fırtına, Ni-

hat Gökyiğit’in aklından hiçbir za-

man çıkmayacaktı:

Otuz günlük seyahatimizin, takriben

yirmi günü, Okyanus’ta bu dalgaların

arasında geçti. Herhalde bizim artık

sonumuz geldi diye düşünüyorduk.

Çünkü, gemi bir beşik gibi sallanıyor-

du. Gemide, on kişilik yolcu grubu için

ayrılmış olan birkaç kamaradaki ran-

zalarda yatılıyor; ben alt ranzaday-

dım. Bir sicime bağladığım ağırlığı,

üstümdeki ranzanın altına asmıştım.

Gemi sallanırken, astığım bu çeküle

bakıyor, geminin kaç derece ve ne ka-

dar yattığını anlamaya çalışıyordum.

Bir yandan da endişeyle geminin

Okyanus’u nasıl aşacağını düşünü-

yordum.

Böylesine zor bir yolculuktan sonra,

nihayet Amerika’ya ulaştık. Gemi,

New York’un güneyinde bulunan New

Port News adlı limanına yanaştı. He-

pimiz şükrederek karaya çıktık, yap-

tığımız ilk iş yeri öpmek oldu.

AMERİKA’YA GİDİŞ

En üstte:

Robert Kolej’de hazırlık sınıfı.

Soldan sağa Mustafa Ersin, Nihat

Gökyiğit, Ahmet İplikçi, Mehmet İsvan,

Tahir Sur, Semih Durgunoğlu. (1941)

Üstte:

Robert Kolej’de; “Boğaza nazır,

diploma hazır!..” Solda Ziya Sağmanlı,

sağda Nejdet Molay ile birlikte. (1945)

Sol altta:

Nebraska Üniversitesi’nde,

Robert Kolej’den arkadaşı Haris Akıncı

ve Nihat Gökyiğit. (1947)