Previous Page  33 / 36 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 33 / 36 Next Page
Page Background

Liszt’in, hiç hoşlanmamasına rağmen, varo-

luşunda sansasyonun her zaman yeri vardı.

Gençliğinde hayranlarını çılgına çeviren ve

birer zafer havasına bürünen sahne perfor-

mansları, kadınları büyülemesi ve önde ge-

len adamların eşleriyle kaçarak skandallara

yol açması, Katolik Kilisesi’ne katılması, hep

hakkında çok konuşulan konular oldu. Bü-

tün bunlar ve özellikle de “müzik dışı” ünü,

Liszt’in büyük bir besteci olarak hak ettiği bi-

çimde tanınmasının önünde büyük bir engel

oluşturdu. Bugün bile entelektüel ve müzik-

sel merak eksikliği, 19. yüzyılda yazılmış mü-

ziğin en ilginç kısımlarından bazılarının keş-

fedilmesini engelliyor.

Liszt, genç bir adam olarak Kontes Marie

d’Agoult’ya 1834’te, “İnançlarımın sayısı çok

değil. Biraz yüreğime, çokça da Tanrı’ya ve

özgürlüğe güveniyorum,” diye yazmıştı. Kişi-

nin karakterine yönelik ne kadar ileri görüş-

lü bir analiz... Belki de bu sözler, Liszt’in keş-

fedilmeyi bekleyen yapıtlarını bulmamızı ko-

laylaştıracak vizyonu bize sağlayabilir.

Tekfen Filarmoni ile konserinize nasıl ha-

zırlandınız?

Her zaman olduğu gibi çalışarak, okuyarak,

eserler hakkında düşünerek hazırlandım.

Konser piyanistleri her zaman hazır olmak

zorundadırlar. Daha iyiye erişmek için sü-

rekli çalışmak gerekir. Benim çaldığım

Liszt’in 2. Konçertosu bir senfonik şiir ka-

rakterinde. Romantizmin bütün sembolleri-

ni bu eserde bulabiliriz. Keyifli, güzel bir

konser oldu.

Türkiye’de şu anda klasik müziğe olan il-

giyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Klasik çoksesli müzik neredeyse iki yüz sene-

dir bu memleketin kültürünün bir parçası-

dır. Bir çok kıtayı birleştiren bir imparatorlu-

ğun zenginliği, insanlarda ve yeteneklerinde

kendini gösteriyor. Çoksesli müzik eskiye

nazaran Türkiye’nin sathına daha geniş şe-

kilde yayıldı. Bugün İstanbul, Ankara ve

İzmir’e ilaveten Anadolu’nun pek çok şehrin-

de kaliteli konservatuvarlar, orkestralar, hat-

ta opera ve bale var.

Bu gelişmeler sevindirici fakat yeterli değil.

Çok daha genç yaşta çocuklara müziğin okul-

larda tanıtılması gerekir. Bunun için enstrü-

mana ihtiyaç yok. İyi eğitilmiş koro şefleri

yeterli olur. Koroların her yerde kurulması

gerekli. Çoksesliliği “yaşayarak” anlamak çok

önemlidir. Müzik dersleri, her şeyden evvel

iyi dinleyici yetiştirmeyi amaçlamalı.

Şu anda dinleyici azlığından, genç müzisyen-

lerin konser verme imkânları son derece kı-

sıtlı. İstek ihtiyaçtan doğar. İstenilmeyen,

yabancı gözüyle bakılan bir sanatı icra etmek

akıntıya karşı kürek çekmeye benzetilebilir.

Çoksesli müziğe “Bizim müziğimiz değil” di-

yenlere, “Uzakdoğulular (Japonya, Çin, Kore

vb.) kültürleri bakımından bizden daha mı

yakın?” diye soruyorum bazen. Sadece Çin’de

milyonlarca piyanist ve 50 milyonun üstün-

de piyano olduğu söyleniyor.

Liszt, bu kentte şef olarak Wagner, Donizetti ve

Verdi’nin operalarını yönetti. Ayrıca kendi bestele-

diği hemen tüm orkestra yapıtları burada doğdu.

İki ünlü piyano konçertosu, Ölülerle Dans, Dante

ve Faust Senfonileri ile toplam 13 senfonik şiirin-

den on biri Weimar yıllarının ürünü oldu.

1858’de Weimar’dan ayrılan Liszt, 1859 yılında

Prenses Carolyn Sayn-Wittgenstein ile evlenmek

üzere Roma’ya yerleşti. Ancak Prenses’in eski eşin-

den boşanmasına ilişkin ortaya çıkan sorunlar ve

Papa’nın evlenmelerine izin vermemesi, Liszt’in

büyük bir aşk acısına düşmesine ve dine yönelme-

sine neden oldu. 1860-1870 yılları arasında ken-

dini tümüyle dine adayan Liszt, bu dönemde ora-

toryo ve missa türünde pek çok eser verdi. Roman-

tik Dönem’in yenilikçi ismi Liszt, zamanının en bü-

yük piyanistleri ve orkestra şefleri arasında göste-

riliyordu.

Yoğun duygular içeren Macar halk ezgilerinin ve ateşli

Çingene müziğinin etkilerini, Paris’in aydın çevrelerin-

den edindiği birikimi ve İtalyan kültürünün verdiği ilha-

mı baş döndürücü bir piyano tekniğiyle birleştiren Liszt,

müzik felsefesine de çok önem veren bir besteciydi.

Karamsar ruhlu sanatçı imgesini yansıtış şekli ve ope-

ra jestlerini piyano ustalığına ekleyiş biçimi, Liszt’in en

dikkat çekici yönleri arasındaydı.

Liszt, orkestra şefi ve opera yöneticisi olarak romantik

bestecilerin daha önce hiç çalınmamış yapıtlarını tanıt-

mış, bu akımı ölümsüzleştiren isim olmuştu. Jestleriyle

besteleri yaşatan ve piyano ile adeta oynayan Liszt, ar-

moni, biçim ve piyano yazısına getirdiği yeniliklerle 19.

yüzyılın en etkili bestecilerin-

den biriydi.

1869 yılında Weimar’a dönen ve seminerler vermeye başlayan Liszt,

aynı zamanda Macaristan krallık danışmanı oldu. Ömrünün sonu-

na kadar öğretmenlik ve piyanistliğini sürdüren sanatçı, 1871 yılında

Budapeşte’de Ulusal Müzik Akademisi’ni kurarak ilk başkanı oldu.

Liszt, 1886 yılında gittiği Bayreuth’ta, kronik bronşitinin zatürreeye

çevirmesi neticesinde 31 Temmuz günü 75 yaşında hayatını kaybetti.

700’den fazla yapıt besteleyen ve “senfonik şiir”in babası olarak ka-

bul edilen Liszt’in en tanınmış eserleri arasında Faust Senfonisi ve

Macar Rapsodileri bulunmaktadır.

Turneler sayesinde büyük bir tanı-

nırlık kazanan Liszt, 1844 yılında

Weimar’a müzik yönetmeni olarak

atandı. Aynı yıl evliliğini sona erdi-

ren Liszt, 1847’de Rusya’da katıl-

dığı bir konserde Prenses Carolyn

Sayn-Wittgenstein ile tanıştı. Bü-

yük bir aşk yaşadığı prensesin de

etkisiyle yorucu turnelerden vaz-

geçen Liszt için Weimar, hayatı-

nın en verimli dönemine açılan bir

kapı oldu.