Previous Page  13 / 162 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 13 / 162 Next Page
Page Background

13

Aynı rapora göre fabrikaların bu ka-

dar düşük kapasiteyle çalışması yü-

zünden her yıl milyonlarca dolarlık

gübre ithal edildiği halde, yine de

gerekli gübre zamanında sağlanamı-

yor, gübrelerin bölgelere ve işletme-

lere göre dağılım ve kullanımında

adaletsizlikler baş gösteriyordu.

Bu çarpıklığın nedeni olarak çeşitli

raporlarda ve kimi zaman da en yet-

kili ağızlardan açıklanan gerekçeler,

aslında sektörün en zayıf yönlerini

ortaya çıkarıyordu. Bunların başın-

da da, Türk gübre sektörünün hem

teknoloji hem de hammadde yönün-

den büyük ölçüde dışa bağımlı ol-

ması geliyordu. Dışa bağımlılık do-

ğal olarak döviz ihtiyacını doğuru-

yor, döviz temininde ve yurtdışına

para transferinde yaşanan güçlükler

ise hammadde, yedek parça ve işlet-

me malzemelerinin ithalinde ciddi

tıkanıklıklara yol açıyordu.

Örneğin 1980 yılına ait bir gazete

haberinde, ilkbahar mevsimi için

gerekli gübrenin çiftçiye dağıtılabil-

mesi için en az 3,3 milyon ton üre-

tim yapılması gerektiği, buna karşın

hammadde, yakıt, yedek parça ve

para yokluğu nedeniyle gübre fab-

rikalarının üretim yapamaz halde

olduğu belirtiliyordu. Habere göre

hammadde yokluğu nedeniyle ka-

muya ait Azot Sanayii fabrikaları sa-

dece %30 ve Akdeniz Gübre %25 ka-

pasiteyle çalışabilirken, Ege Gübre

ve BAGFAŞ üretimi durdurmak zo-

runda kalmıştı.

Aynı haberin devamında, Devlet Ba-

kanı Ekrem Ceyhun’un başkanlığın-

da kurulan bir komitenin acil güb-

re ithalatı için bağlantılar kurduğu

ve yabancı bankalardan temin edi-

len 101 milyon dolarlık kredinin en

az 50 milyon dolarının bu işe ayrıl-

masının kararlaştırıldığı belirtiliyor-

du.

13

Bir yandan döviz bulunamadığı için

fabrikaları üretim yapamaz hale ge-

tiren, ama piyasada darlık baş gös-

terince çözüm olarak dış borçla ale-

lacele gübre ithal etmenin yollarını

arayan mevcut sistem, en hafif deyi-

miyle “büyük bir düzen bozukluğu-

nu ve organizasyon eksikliğini” or-

taya koyuyordu. Devlet, çoğu ken-

disine ait olan gübre fabrikalarının

çarklarını döndüremediği için tesis-

ler atıl duruyor, aynı tesiste üretile-

bilecek olan gübre döviz darboğazı-

na rağmen dışarıdan getiriliyordu.

Hesaplamalara göre ithal edilen ma-

mul gübre nedeniyle Türkiye her yıl

en az 100 milyon dolar fazladan dö-

viz ödüyordu. Oysa Türkiye’ye geti-

rilen her 1 dolarlık gübre hammad-

desiyle yurtiçinde 3 dolarlık gübre

üretmek mümkündü.

14

1980 başında sektöre ilişkin görüş-

lerini dile getiren Tekfen’in kurucu

ortaklarından Necati Akçağlılar, dö-

viz yokluğu yüzünden hammadde

temininde yaşanan bu sıkıntıyı, faa-

liyete geçtiği zaman Toros Gübre’yi

de etkileyecek önemli bir risk ola-

rak değerlendiriyordu.

15

Aynı dönemde sektörün karşı kar-

şıya olduğu bir diğer büyük sorun,

zaten yeterli özkaynağa sahip ol-

mayan gübre üreticilerinin devlet-

ten alacaklarını ancak çok uzun va-

delerde tahsil edebildikleri için cid-

di finansman güçlükleriyle karşılaş-

malarıydı. Necati Akçağlılar’a göre

gübre üreticilerinin uygun bir fiyat

ve ödeme mekanizması ile özkay-

nak yaratır hale gelmesi bir zorun-

luluktu. Özkaynakların artırılması,

Devlet, gübre fabrikalarının çarklarını

döndüremediği için tesisler atıl duruyor,

aynı gübre dışarıdan getiriliyordu.