

12
nişleme yavaşlayarak da olsa Üçün-
cü Plan döneminde de (1973-1977)
sürdü. 1978 yılında Gübre Fabrikala-
rı A.Ş. tarafından kurulan kompoze
gübre üretim tesisinin devreye gir-
mesiyle birlikte, Türkiye’deki üre-
tim kapasitesi 3,6 milyon tona ulaş-
tı. Bunun %51’ini azotlu gübreler,
%49’unu ise fosfatlı gübreler oluş-
turmaktaydı.
9
Ne var ki üretim kapasitesindeki bu
hızlı gelişme, o günlerde gübre sa-
nayiinde yaşanan kronik sorunları
azaltmadığı gibi, tam tersine artırdı.
Gerçekten de gübre sektörü, 1970’li
yıllarda kapasite kullanım oranları
açısından Türkiye’nin en verimsiz
sanayi kollarından biri durumunday-
dı. Örneğin 1978 yılında Türkiye’de
3,6 milyon tonluk kurulu kapasite
ve 3,9 milyon tonluk tüketim olma-
sına karşın 2,3 milyon ton gübre it-
hal edilmesi, kapasiteyi üretime çe-
virme noktasında sektörde ciddi sı-
kıntılar olduğunu gösteriyordu.
10
Söz konusu tarihte kapasite kullanı-
mının %38 gibi çok düşük bir düzey-
de gerçekleşmesi, birbiri ardına yeni
fabrikaların açılmasına rağmen bun-
1970’li yıllarda büyük
ölçüde devlet işletmelerinin
egemen olduğu gübre
sektörü Türkiye’nin en
verimsiz sanayi kollarından
biriydi. Planlı dönemde çok
sayıda yeni gübre fabrikası
yapılmış olmasına rağmen bu
fabrikaların verimli bir şekilde
kullanılamaması, Türkiye’yi
gübre ithal eden bir ülke
haline getiriyordu.
Toros Gübre’nin işletmeye
alındığı yıllarda Türkiye, son
derece zor şartlara rağmen
gübre ithal etmek için her
yıl en az 100 milyon dolar
fazladan döviz ödüyordu.
Petrolden sonra en büyük
ithalat gübrede yapılıyordu
(karşı sayfa).
ların işletilmesinde ciddi güçlükler
yaşandığına delalet ediyordu.
Artan gübre talebinin yurtiçinden
karşılanamaması çoğu zaman dev-
leti gübre ithal etmek zorunda bı-
rakıyordu. Planlı dönemin başladı-
ğı 1963 yılında 150 bin ton civarın-
da olan gübre ithalatı, yıllar içinde
talep açığının büyümesi nedeniyle
hızla artarak beş yıl içinde 1,8 mil-
yon tona, 1978 sonunda ise 2,3 mil-
yon tona ulaştı. Gübre ithalatı 1977
yılında toplam arzın %57’sini, 1978
yılında ise %65’ini oluşturuyordu.
Dönemin Sanayi ve Teknoloji Ba-
kanlığı Müsteşarı Mehmet Gölhan,
petrolden sonra en büyük ithalatın
gübrede yapıldığını belirtiyordu.
11
Nitekim 1977 yılında, Dördüncü
Beş Yıllık Plan çalışmaları çerçe-
vesinde Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği ile Kimya Mühendis-
leri Odası’nın gübre sanayiine iliş-
kin aşağıdaki tespitleri, sektör hak-
kında hiç de iyimser bir tablo ortaya
koymuyordu:
Özellikle planlı dönemde ya-
pılan yatırımlarla kurulu ka-
pasitesi bir hayli artmış bulu-
nan “gübre sanayii” bugün ge-
rek nitelik, gerekse nicelik ola-
rak ülke tarımının gereksini-
mine cevap verecek düzeyden
çok uzakta bulunmaktadır.
Ülke sanayiinin genel yapısın-
dan soyutlanmadan ele alındı-
ğında görünen odur ki, gübre
sanayii de hammaddesi ve tek-
nolojisi ile dışa bağımlı, devle-
tin özel koruyuculuğu ve kâr
garantisi altında çalışan bir
montaj sanayiidir.
Öyle bir sanayi dalı ki, ürettiği
ürünler Bakanlar Kurulu ka-
rarı ile “temel mal” olarak ka-
bul ediliyor ve özel düzenleme-
ler getiriliyorken, o sanayi dalı
%27-60 kapasite kullanımı ile
çalışabiliyor.
12