38
DOSYA
G
ünümüzde Toros Tarım’ın “Akdeniz Bölgesi” olarak ta-
nımladığı alan, tarihi Kilikya ile hemen hemen aynı sınır-
ları paylaşıyor. Batıda Alanya’dan başlayarak doğuya
doğru Karaman, Mersin, Niğde, Adana, Osmaniye, An-
takya, Gaziantep ve Kahramanmaraş’a kadar uzanan bir bölgeyi kap-
sayan Kilikya, Anadolu’nun en önemli tarihi bölgeleri arasında yer
alıyor.
Kilikya adı, Helenistik dönemde kullanılmaya başladıysa da, bölgenin
tarihi çok daha eskilere gidiyor. Mersin’deki Yumuktepe ve Tarsus’ta-
ki Gözlükule Höyüklerinden elde edilen bilgiler, bu bölgedeki yerleşi-
min Neolitik Çağa (M.Ö. 8000-5500) kadar uzandığını ve burada ya-
şayan insanların o dönemde tarım yapıp keçi ve sığır yetiştirmeye
başladıklarını ortaya koyuyor. Binlerce yıl boyunca birçok yerleşime
sahne olan bölgede kurulan ilk siyasi varlık, Hitit İmparatorluğu’na
bağlı Kizzuwatna Krallığı idi. Hurrilerin kurduğu bu krallık, aynı za-
manda Hititlerin denizle bağlantısını kuruyordu. Orta Anadolu,
Doğu Akdeniz sahilleri, Kuzey Suriye, Mezopotamya, hatta Kıbrıs,
Mısır ve Ege Dünyası ile iletişimi olan Kizzuwatna, doğal kaynaklar
açısından da son derece zengindi. Toros Dağları’nda demir ve gümüş
çıkarıldığı gibi, yamaçlar ormanlarla kaplıydı. Ayrıca ülkenin nehir-
lerle sulanan düzlük kesimleri, tarıma uygun topraklarla kaplıydı.
Eski çağların ünlü coğrafyacısı Strabon’a göre Helenistik ve Roma dö-
nemlerindeki Kilikya iki kısma ayrılıyordu: Cilicia Aspera, yani Dağlık
Kilikya ile Cilicia Pedias, yani Ovalık Kilikya. Dağlık Kilikya, tarım
açısından fakir bir bölgeydi. Tarım güç koşullar altında yapılıyordu,
ama bu bölgedeki şehirler sıtmanın öldürücü etkisinden ve ikide bir
çıkan savaş tehlikesinden uzaktı. Ovalık Kilikya’da ise toprak bere-
ketliydi. Fakat bölgeyi yerleşime açmak için hem bataklıklarla, hem
sıtmayla, hem de istilacılarla mücadele etmek gerekiyordu.
Yine de Antik Çağ ekonomisinde tarımsal üretim önemli bir rol oyna-
dığından Kilikya’nın bereketli ovaları insanları kendine çekiyordu.
Bölgeden elde edilen buluntular, küçük çiftlik ve köy temelli bir eko-
nominin varlığına ilişkin çok sayıda arkeolojik kanıt sunmaktadır.
Tarihi çağlarda sırasıyla Hitit, Asur ve Pers egemenliğine giren bölge,
bir süre Büyük İskender’in yönetiminde kaldı ve Roma’nın ikiye bö-
lünmesinden sonra Bizans’ın hakimiyetine geçti. 7. yüzyılda Müslü-
manlar, 12. yüzyılda Haçlı orduları, sonra da Anadolu Selçukluları ve
Ramazanoğulları Beyliği’nin yönetimine giren bölge, Yavuz Sultan
Selim’in Çaldıran seferinden sonra Osmanlı yönetimine geçerek 19.
yüzyıla kadar devam eden uzun bir istikrar dönemi yaşadı. 1833’te
Mısır ordusu tarafından istila edilen Çukurova, tekrar Osmanlı yöne-
timine geçtikten sonra Halep Vilâyeti’ne bağlandı, 1867 yılında ise
Adana Vilayeti kuruldu.
ÇUKUROVAPAMUKLATANIŞIYOR
19. yüzyılın ikinci yarısı, tarımsal açıdan Çukurova için bir dönüm
noktası oldu. 1861’de ABD’deki iç savaş nedeniyle pamuk ihtiyacını
karşılayamayan İngiltere, Mısır ve Anadolu’da pamuk üretimini teş-
vik etmeye başladı. İngiltere’nin yoğun çabası sonucu 1862’de çıkarı-
lan bir fermanla pamuk üreticisine devlet arazisi verildiği gibi, vergi
muafiyeti ve ücretsiz tohumluk gibi kolaylıklar sağlandı. 1864’te Ti-
caret ve Ziraat Nezareti konuyla ilgili bir yönetmelik hazırladı ve iki
yıl içerisinde 140 ton pamuk tohumu getirildi.
Aynı yıllarda yine İngiltere tarafından bölge ile ilgili ulaşım projeleri
hazırlandı. Bölgenin İskenderun-Halep üzerinden Basra’ya; Antep-
Urfa üzerinden Diyarbakır’a ve Aksaray-Koçhisar üzerinden
Ankara’ya bağlanması için planlar yapıldı. 1886’da Adana-Mersin de-
miryolunun açılmasıyla, tarım makineleri ithalinde ve tarıma dayalı
sanayide hızlı bir gelişme yaşandı. Bölge halkı ilk buharlı biçerdöver,
pulluk ve harman makineleriyle bu dönemde tanıştı. Amerikan
McCormick şirketi Adana’da, Fiat traktörleri Adana ve Mersin’de,
Fordson şirketi Tarsus’ta temsilcilikler açtı. İngiliz girişimciler Ada-
na, Mersin ve Tarsus’ta ilk çırçır fabrikalarını kurdular. 1887’de
Tarsus’ta iplik fabrikası, 1890’da Adana’da askeri giysi fabrikası,
1904’te de dokuma fabrikası faaliyete geçti.
TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN ÖNCÜLERİ
19. yüzyılın ikinci yarısında yabancı sermayenin Çukurova’da
kurmaya başladığı çırçır, iplik ve dokuma fabrikaları, Türkiye’deki
tekstil sanayisinin öncüleriydi. Ancak bu tesislerin çoğu, izleyen
yıllardaki savaş ve işgaller nedeniyle kapanmak zorunda kaldı.