

28
DOSYA
g
MAHMUT NEDİM DOLUNAY (KONTROL ŞEFİ)
“Üretimin kesintisiz yürümesi çok önemli”
Toros Tarım’daki görevine 1998 yılında Saha Bakım Mühen-
disi olarak başlayan Nedim Dolunay, daha sonra bir süre Satın
Alma Mühendisliği yapmış ve ardından halen yürüttüğü Kontrol
Şefliği görevini üstlenmiş:
Kontrol Şefi, fabrikadaki bütün ekipmanların, tankların,
boru hatlarının periyodik kontrollerinden sorumludur. İşlerini
öncelikle iş güvenliği kuralları çerçevesinde yürütür. Normal
zamanda üretimde kullanılan, ancak revizyon zamanlarında
kapalı olan ekipmanların içerisine girip “tahribatsız muayene”
dediğimiz işlemlerle periyodik kontrollerini yapar ve raporlar.
Kontrol şefinin işleri en fazla revizyon duruşlarında yoğunlaşır
ve fiziksel yorgunluğumuz da en çok bu dönemde olur. Artık
günümüzün koşulları üretimin durmasını kaldıramıyor. Dolayı-
sıyla sürekli üretim yapabilmek için bizim bu “revizyon duruşu”
dediğimiz bakım süreleri de kısalıyor. İşlerimizi, çok kısa süreler
içerisinde bitirmemiz gerekiyor ki üretimi aksatmayalım. Bir an
önce tespiti yapıp, raporlarını hazırlayıp, gerekli tedavi önerileri-
ni sunmamız ve işin devamını getirmemiz gerekiyor.
Tabii duruşlar yazın ortasına denk geldiği için, o sıcakta ka-
palı tanklar içinde bazen şartlar çok zorlayabiliyor. Absorbsiyon
kulesinin içinde örneğin, yazın sıcaklık 40 derecenin üzerinde
olur. Bu nedenle de bu kulelerin içine gece geç saatlerde veya
sabaha karşı girmeye çalışırız. Emniyet kemeriyle boru köprüle-
rinde ve menfez içlerinde dolaşmak –ki ancak emekleyebiliyor-
sunuz buralarda– işin bizi en çok yoran kısmı tabii.
Geçmişten gelen satın alma birikimimden dolayı, buradaki
arkadaş izinli olduğunda satın alma işlemlerini de ben yürütüyo-
rum. Satın Alma Mühendisliği tarafından yeni firmaların bulun-
ması, yeni firmalarla tanışılması, onlardan malzeme alınması
gibi araştırmalarda bulunup, daha sonra bir teklif değerlendir-
me tablosu hazırlayıp onaya sunma işleridir bunlar. Kapsamına
baktığınız zaman, çaydan en büyük ekipmana kadar bütün satın
alma kalemlerinin tamamını teker teker biz yapıyoruz. Yelpaze
çok geniş. Yönetmelikler çerçevesinde en az üç firmadan teklif
toplayıp satın alma işlemini gerçekleştiriyoruz. İşin püf noktası,
firmalarla iletişimi iyi sağlayabilmek. En büyük avantajımız da,
bütün firmaların zaten bizimle çalışmak istiyor olması. Çünkü
Toros’ta hiçbir ödeme sıkıntısı yaşamayacaklarını iyi biliyorlar.
O zaman da elbette Toros’u tercih ediyorlar. Biz firmaların pe-
şinde koşmuyoruz, asıl onlar gelip bizi buluyorlar. Haftada en
az iki firma mutlaka kapımızı çalar. Bizim için önemli olan ise,
firmanın kaliteli malzemeyi zamanında teslim etmesi. Zaman
bizim için çok önemli, çünkü bir malzemenin zamanında gelme-
mesi demek zincirleme her birimin aksaması demek. Dolayısıyla
fiyattan da önce kaliteli malzemenin zamanında teslimi geliyor
bizim için.
Naylonlu gübre
Gemi yüklemelerinde de çok çalıştım ben, yurtdışı ihracat
işlerinde. 2003 ya da 2004 yılıydı. O zamanlar ilk kez Kontrol
Şefliği’nde çalışmaya başlamıştım. Yurtdışına gübre sevkıyatı
işimiz vardı. Biz ürettiğimiz gübrenin kaliteli gübre olduğunu her
zaman savunmuşuzdur. Bu gübrenin dış ortamlardan etkilen-
memesi için de gemi kontrollerine çok özen gösteririz. Bir kont-
rolde gemi tabanının paslı halini görmüştüm ve bizim gübremizi
bozacağını, gübremizi boyayacağını, kirli bir görünüm yarataca-
ğını düşünerek geminin tabanına naylon serdirme ihtiyacı duy-
muştum. Naylonu serdik ve gübreyi yükledik, gönderdik. Daha
sonra yurtdışından bize bir geri dönüş oldu, “Siz nasıl bir gübre
ürettiniz ki içinden naylon parçaları çıkıyor?” diye. Kontrolü ben
yaptığım için de soru doğrudan bana geldi. Tabii büyük şok! Na-
sıl olur? Sonradan öğrendik ki gübreyi üstten boşalttıktan sonra,
geminin ambarına indirdikleri bobcat, gübreyi tabandan küre-
yerek alıyormuş. O küredikçe de bizim serdiğimiz naylon par-
çalanıp gübreye karışmış. Tabii biz yaptık açıklamamızı, bizim
gübremizin kalitesinden kaynaklı olmadığını anlattık. Ama ben
bir daha da naylonun yanından geçmedim.