254
o dönemdeki genel müdürü Murat Gigin,
kurum içinde yayımladığı aşağıdaki me-
sajda, firmanın bu arayışını şu sözlerle dile
getiriyordu:
Sektör olarak içinde bulunduğumuz or-
tamdan kendimizi soyutlamamız müm-
kün değil. Türkiyemiz zor günlerden
geçmektedir. Türkiye’de mevcut işlerimi-
zin yanı sıra yenilerini hedefleyebilmek,
ülkemizin bu finans darboğazını aşması
ile mümkün olacaktır. Bunun için de bu-
günden bir takvim belirlemek pek kolay
değil. Bu nedenle global bir pazar içinde
yerimizi almamız için daha çok çaba gös-
termeliyiz. Almanya’da devam eden 100’e
yakın şantiyemizin yanı sıra bildiğiniz
gibi Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan,
Rusya, İspanya, Fas, Kuveyt, Suudi Ara-
bistan ve Pakistan gibi ülkelerde iş takibi
yapıyoruz.
1
Bu sözler, Tekfen’in yüzünü mevcut pazar-
ların dışında yeni coğrafyalara, özellikle de
bağımsızlığını yeni elde etmiş olan Türk
cumhuriyetlerine ve Kuzey Afrika’ya dön-
dürdüğünü gösteriyordu. Bu hedef öyle-
sine öncelikliydi ki, kurum içi yayını olan
Pencere
dergisinde Ramazan Tarhan’ın
belirttiğine göre, 1994 sonunda yapılan
şirket toplantısında tüm ekibe Murat Gigin
tarafından “yurtdışına daha fazla açılma”
talimatı verilmişti.
2
Tarhan, bu yönde en
fazla gelecek vaat eden ülkenin Azerbaycan
olduğunu ve Tekfen’in bu ülkedeki işlerle
iki başlık altında ilgilendiğini belirtiyordu.
Birincisi, Azeri petrolünü çıkarmak üzere
1994 yılında kurulmuş olan konsorsiyu-
mun bu ülkede yapacağı platform, pompa
istasyonları, tank çiftlikleri ve boru hatları
gibi işlerdi, ki bunların toplamının 7-8 mil-
yar dolarlık bir yatırım paketi olması bek-
leniyordu; ikincisi ise bu ülkedeki su, gaz
ve enerji sistemlerinin rehabilitasyonuydu.
Tarhan’ın verdiği bilgilere göre Tekfen’in
Azerbaycan’la ilk temasları 1992 yılında
başlamış, Ocak 1995 tarihi itibariyle de
Tekfen Bakû temsilciliği faaliyete geçmişti.
Aslında Tekfen’in ve diğer Türk şirketle-
rinin bu coğrafyaya olan ilgisinin artma-
sı, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 21 Aralık
1991 tarihinden daha geriye, henüz bu
ülkenin bölgedeki en etkili egemen güç
olduğu döneme uzanıyordu. Karadeniz’e
kıyısı olan ülkeler arasındaki ekonomik
işbirliğinin sıkılaştırılması fikri ilk olarak
1980’li yılların ikinci yarısında, Mihail
Gorbaçov’un Sovyetler Birliği’nde iktida-
ra gelmesinden sonra başlayan değişim
sürecinin bir sonucu olarak doğmuştu.
Bir yanda hammadde ve enerji kaynakla-
rı yönünden çok zengin olan, ancak başta
tüketim malları olmak üzere, insana yö-
nelik yatırımları ihmal eden eski Sovyetler
Birliği’nin gıda ve tüketim mallarına duy-
duğu ihtiyaç, diğer yanda ise sanayisi hızla
gelişmekte olan Türkiye’nin hammadde ve
enerji gereksinimleri, bu iki ülke arasında
bir karşılıklı fayda ilişkisini ortaya çıkar-
EİK aslında TÜSİAD’ın çatısı
altında kurulmak istendi, fakat
Turgut Özal ve o zamanki Oda-
lar Birliği başkanı, bu işin kendi
kontrollerinde olmasını istediler.
İrade tabii hükümette ve Odalar
Birliği’ndeydi. O nedenle biz karşı
çıkmak istemedik. Türk-Ameri-
kan İş Konseyi kurulduktan sonra
başına ben geçtim. Sonra Nihat
birçok işi üzerine aldı. Bu işler hep
birbirimizi destekleyerek oldu; tek
başımıza yapamazdık birçok şeyi.
Şu anda dış ticarette Türkiye’nin
payının bu kadar artmış olmasında
DEİK’in çok büyük rolü vardır.
Çünkü DEİK, işadamları arasında
ilişki sağlayarak bir dostluk köp-
rüsü kurdu. İşadamları deyip geç-
memek lazım; çünkü o işadamları
menfaat ilişkileri kuruyor, ticaret
ilişkileri kuruyor, ama aynı zaman-
da iki ülke arasında bir dostluk da
kurulmuş oluyor. Her şey adım
adım, taş üzerine taş konularak
oldu. Herkes çalıştı, hak etti. Ama
neticede DEİK’in görünmeyen
gizli bir payı var ve bugün Odalar
Birliği de bunu devam ettiriyor.
D
Feyyaz Berker
ürk işadamlarının dış dünya
ile ilişkilerini geliştirmek amacıyla
1986 yılında kurulan Dış Ekono-
mik İlişkiler Kurulu (DEİK), ilk
adım olarak Türk-Sovyet ve Türk-
Amerikan İş Konseylerinin kurul-
masına öncülük etti. Bu iki kon-
seyden birincisine Nihat Gökyiğit
(sağda), ikincisine de Feyyaz Ber-
ker (sağdaki sayfada) başkan
seçildi.
T
İşadamları deyip geçmemek lazım; çünkü o işadamları ticaret ilişkileri
kuruyor, ama aynı zamanda iki ülke arasında dostluk da kurulmuş oluyor.