14
çok sevdiği Mersin’i cumhuriyetin ilanın-
dan sonra pek çok kez ziyaret etmişti. Fey-
yaz Berker, bu ziyaretlerden ilkini, Atatürk
açık bir araba ile geçerken, oturdukları
yerin balkonunda sadece annesinin, ku-
laklarında kalmış olan “Atatürk geçiyor”
sesiyle hatırlıyor hayal meyal. Bu olay, Fey-
yaz Berker’in anılarında bu kadar hafif bir
iz bıraktığına göre, Atatürk’ün 1931 ya da
1933’teki ziyaretlerinden birinde gerçek-
leşmiş olmalı. Daha belirgin bir iz bırakmış
olan diğer olaysa, onun Tarsus’ta öğrenci
olduğu yıllara ait:
Atatürk’ün Mersin’e girişinde bizi aldılar
Tarsus’ta, hiç unutmuyorum, tren yoluna
götürdüler, sıraladılar. Atatürk’ü göre-
ceğiz diye pencerede heyecanla bekledik,
ama göremedik Atatürk’ü. O zaman tam
hastalık dönemiydi. Tren geçti, gitti ve he-
pimiz çok üzüldük.
Gerçekten de Atatürk, 20 Mayıs 1938 tari-
hinde trenle Mersin’e geldiğinde, yanında
bazı devlet görevlilerinin dışında üç dok-
tor bulunuyordu. Aslında bir sene önce,
1937’de Mersin’e yaptığı ziyaret sırasında
henüz yapım halindeki vali konağını ince-
lemiş, portakal bahçesinde kendi ifadesiyle
“hayatında ilk kez” bir portakalı dalından
kopartıp yemiş, sonra istasyonda valiye
veda ederken, “Konağı tefriş ettiriniz, her
sene nisan ayını Mersin’de geçireceğim”
demişti. 1938’deki ziyaretinin sebebi, ba-
har aylarını keyif aldığı bu kentte, portakal
çiçeği kokuları arasında dinlenerek geçir-
mekti. Ne var ki beklenmedik bir şekilde
bastıran şiddetli sıcaklar yüzünden ziya-
retini kısa kesmek zorunda kalan Atatürk,
23 Mayıs günü kentten ayrılarak İstanbul’a
dönecek, doktorların tavsiyesiyle Sava-
rona yatında istirahate çekilecekti. Bu,
Atatürk’ün Mersin’i son ziyaretiydi.
1
Bunlar unutulmayacak hatıralar. Bende
inanılmaz bir Atatürk sevgisi ve saygısı
vardır o gün bugün.
Feyyaz Berker ilkokulu bitirdikten sonra
ailesi onu Tarsus’taki Amerikan Koleji’ne
yollamaya karar verdi. O günlerde Mersin,
okul seçenekleri bakımından fazla zengin
bir yer sayılmazdı. Kentte, azınlıklara ait
okullar sayılmazsa, sadece bir ortaokul bu-
lunuyordu. Tarsus ve Silifke’de de birer or-
taokul vardı. Lise için Adana’ya gitmek dı-
şında bir seçenek yoktu. Biraz imkânı olan-
lar, üç beş kişi bir araya gelerek Adana’da
bir ev tutuyorlardı. Maddi durumu buna
elverişli olmayanlar ise, bir paso alıp her
gün Adana’ya gidip gelmek zorundaydı-
lar. Mersin’den sabah 05:20’de hareket
eden tren, Tarsus ve diğer istasyonlardan
binen öğrencileri toplayıp Adana’da Şakir
Paşa İstasyonu’na bırakıyor, ikindi üze-
ri 16:40’ta da geri hareket ediyordu. Tren
Mersin’e saat 20:00’ye doğru dönmüş olu-
yordu.
2
Feyyaz Berker’in yazıldığı Tarsus Ame-
rikan Koleji, 1888 yılında misyoner oku-
lu olarak açılmış, orta dereceli bir yatılı
okuldu. Kolej yalnız erkeklere mahsustu
ve hayli köklü bir geçmişe sahip olmakla
birlikte, birbiri ardına gelen savaşlar ve
yokluk yüzünden önemli ölçüde kan kay-
betmişti. Feyyaz Berker’in okuduğu dö-
nemde okul müdürü olan W. S. Woolworth
1928 yılında bu göreve atandığında, okul-
da yalnızca 67 öğrenci bulunuyordu. Aynı
yıl imkânsızlıklar nedeniyle kolejin ilkokul
kısmı kapatılmış, okul bu haliyle ilk me-
zunlarını 1930 yılında vermişti.
3
Tarsus Amerikan Koleji öğrenci bulmakta
zorlansa, hatta bu yüzden gazetelere ilan
vermek ve okul çağında olan çocukların
ailelerine yazılı davet göndermek zorunda
kalsa da, 1930’lu yıllarda Woolworth’un
çabalarıyla önemli bir gelişme göstermişti.
Okulun en önemli artılarından biri, müf-