36
DOSYA
g
CANAN GÜR (SAHA MİMARI)
“Anne, kızın askere gidiyor!”
İktisat, dış ticaret, bankacılık ve nihayet karar kılınan mimar-
lık... Toplamda on yıl süren üç farklı üniversite eğitiminden son-
ra bankacılık mesleğini bırakarak mimarlığa geçen Canan Gür,
Tekfen ailesine 2013 yılında katılmış:
Aileme yurtdışında çalışma fikrini açtığımda, önce panikle
karşıladılar. “Bilmediğimiz bir yer, sana her zaman ulaşamayız,”
gibi binbir şey söylediler. Bense, “Anne, varsay ki kızın askere
gidiyor, dönecek,” diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştım. Zaten
Tekfen adını duyunca hiç tereddüt etmedim gelmek için. Geldiği-
me de çok memnunum. Tekfen ailesinde olmaktan özellikle çok
mutluyum. Buraya gelmeden önce, son altı senedir Bodrum’da
yaşıyordum. Buraya gelmekteki amacım hem bu tecrübeyi ya-
şamak, hem yurtdışına çıkmak, hem de Tekfen bünyesinde ol-
maktı. Başka bir firma olsa belki bu kadar kolay karar vereme-
yebilirdim.
Bakû’da lojmanda kalıyorum. Mutfağı içinde, büyük, sıcacık
bir odamız var. Bütün Tekfen ailesi bir aradayız zaten. Burada
biraz dil farklılığı var. Dışarı çıktığımda, sarışın olduğum için ge-
nellikle beni Rus sanıyorlar. Hemen Rusça konuşmaya başlıyor-
lar. Zaten Rusçaları çok iyi ve çok alışıklar Rusça konuşmaya.
Yol sorsanız, ilk iki cümleyi Azerice anlatır, sonra başlarlar Rus-
çaya. “Da!” dersin, ayrılırsın.
Bizim ekibimizde iç mimar, mimar ve inşaat mühendisi ar-
kadaşlar var. Projeyi sadece ihtiyaçlara yönelik programlamak-
tansa, biraz da görsel ve üç boyutlu tasarlamak gerekiyor. Şekil
ve uzay ilişkilerini görebilmek, bitmişi hayal etmektir. Saha mi-
marlarına düşen görev de bu. Çizimle uygulama arasında biraz
fark oluyor. Çizimi tam yansıtabiliyorsanız sahaya, evet mima-
rın kafasındakini gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Saha mimarları-
nın iç-dış gibi bir ayrımı kalmıyor. Çünkü ben burada beton da
döktüm, yeri geldi çelik de kaynattım. Bu da bir tecrübedir; çok
da güzel bir tecrübe üstelik.
Kül kl r ş h ri
Burada uluslarası bir ekip çalışıyor. Ama anlaşma konusun-
da hiçbir sıkıntımız yok. Azericeyi de öğrendik epeyce. Bir sürü
Azerice teknik terim öğrendik. Bir tek Bakû’nun “kül yind n”
şikâyetçiydik, onu da mobilizasyonla aştık. Çünkü bu projede
asıl zorluk Bakû’nun meşhur rüzgârıyla boğuşmakmış. Tam an-
lamıyla bir rüzgârlar şehri Bakû. Bir sabah, bir önceki gün ördü-
ğümüz duvarın yıkıldığını gördük burada. Çok üzüldük. Saatte
146 km hızla esen rüzgârın önünde hiçbir şey duramıyor. Bazen
görünmez bir düşmana direnir gibi, rüzgârla adeta savaşarak
ofisten sahaya yürümeye çalıştığımız zamanlar oldu. Şimdi dö-
nüp baktığımızda, tüm bunları unutmuş gibiyiz. Zoru aşmanın
yollarından biri işini sevmek, diğeri ise takım kurmaktır. Biz de
sahada Tekfen takımını kurduk, Bakû’ya bu güzel stadyumu ka-
zandırdık.
Artık maç başlasın diyoruz, iyi olan kazansın...