

28
HABERLER
SOSYAL
SORUMLULUK
ti bilinmiyor. Herkes bilgisayarının başında
çalışıyor, bütün ilişkiler neredeyse bilgisaya-
ra bağlanmış durumda. Ama kanal olarak da,
ekip olarak da biz, bunu reddeden bir yapıda-
yız. Tabii ki teknolojinin nimetlerinden fay-
dalanıyoruz, ama hayatın merkezi teknoloji
olamaz. Olmamalı, çünkü teknolojiyle karnı-
mızı doyuramayız. Önemli bir sosyal sorum-
luluk olarak görüyoruz bunu. Aslında yayın-
cılık da öyle bir şey bence. Her ne kadar ulu-
sal yayın yapan bir sürü kanal bunun sorum-
luluğunu taşımasa da! Eğer bir şeyler yayın-
lıyorsanız, insanlara biraz da bir şeyler öğ-
retmeniz lazım, ufuk açmanız lazım. Biz bu
bakışla yola çıktık. Bizim kendimiz için de
çok önemliydi bu proje. Film yapmak, belge-
sel yapmak meraktan geliyor. Önce siz me-
rak edeceksiniz. Öğreneceksiniz ve öğretme-
ye çalışacaksınız.
Tarımda sabitleşmiş bazı fikirleri değiştirmek
kolay değil.
Sibel Göloğlu Mesçi:
Doğru. Çiftçi bu işin
odağında, ama birçoğu atadan, dededen na-
sıl gördüyse öyle yaşıyor. O yüzden uzun bir
ön çalışma yaptık. Bu çok önemliydi, çünkü
neyi, nasıl vereceğiniz çok önemli. İnsanla-
rı yakalamanız gerekiyor. Bunu biraz da mü-
ziklerimizle, görüntülerimizle yapmaya ça-
lıştık. Biraz tarladaki, bahçedeki çoluk ço-
cukla, göz hizasında olmaya çalıştık ki dik-
katlerini çekebilelim.
Habil Çolakoğlu:
Çiftçiye olabildiğince doğ-
rudan bilgi vermeye gayret ettik. Mesela bit-
kiler, vitamin ya da element noksanlıkları-
nı yapraklarında gösterirler. Bitkilerin o böl-
gelerini çekerek, sorunu doğrudan çiftçiyle
paylaştık. Ben kameraman Serdar Bey’e çok
teşekkür ediyorum. Gerçekten bu tür çekim-
leri çok güzel yaptı. Bu çok önemliydi, çünkü
yirmi defa söylesen üreticinin bir kulağından
girip diğerinden çıkar. Ama bir kez gözüyle
gördüğü zaman iş biter.
Çekimler ne kadar sürdü?
Sibel Göloğlu Mesçi:
Nisanda başladı top-
lantılarımız. Mayıs sonrası da çekimler baş-
ladı ve kasıma kadar sürdü. Ama sadece bu
süreyle sınırlı kalmadık, çünkü daha önce
yaptığımız çekimlerden kalan ciddi bir arşi-
vimiz vardı. Onlardan kullandığımız görün-
tüler de oldu. Normalde, “Biz sekiz ayda se-
kiz bölüm bitirdik,” deseniz, kimse inanmaz.
Çünkü böyle bir şey mümkün değil aslında.
Peki biz nasıl yaptık? Biraz Habil Hocamın
yardımları, biraz da bizim ön çalışmamız sa-
yesinde.
Habil Çolakoğlu:
Ülkemiz o kadar farklı ik-
lim şartlarına sahip ki bir yerde hasat var-
ken, başka bir yerde o bitkide daha çiçek-
lenme dönemi olabiliyor. Buğday buğdaydır,
ama Konya’da buğdayı ağustosun 15’inde
ekersin, Kars’ta nisanın başında. Bunları bil-
memiz, bizim daha kısa sürede, birkaç yıllık
bir çalışmayı yapabilmemizi sağladı.
Çekimlerin nerelerde yapılacağına nasıl karar
verildi? Bunun için nasıl bir çalışma yaptınız?
Sibel Göloğlu Mesçi:
Ürün bazlı yola çıktık
öncelikle. Planlamayı o şekilde yaptık. Hangi
ürünleri ön plana çıkarıp, hangisinin üzerin-
den gidilmesi gerektiğini belirledik ve prog-
ramımızı ona göre oluşturduk. Çünkü her bir
ürün için ayrı bir çalışma gerekiyordu.
Savaş Karakaş:
Bazı ürünleri iki-üç farklı
bölgede büyüteç altına aldık. İlk başta proje-
yi bölgesel bazda yapalım, her bölgeyi kendi
içinde inceleyelim demiştik. Fakat her bölge-
de, aynı ürün için farklı sıkıntılar yaşanabili-
yor. O yüzden bölgeye değil, ürüne odaklan-
mayı seçtik.
Banu Acar:
Çekimlerin organizasyonunu
Habil Hocamızla beraber yapıyorduk. Sabah
3’te, 4’te kalkmış oluyorduk ve en erken uçuş
hangisiyse, onunla gidiyorduk. Doğrudan
tarlaya götürüyorlardı bizi. Akşama kadar da
tarlada çalışıyorduk.
Hakan Sayar:
Tarımda organize olmak di-
ğer sektörlerde organize olmaya benzemi-
yor. İnanılmaz zor! Örneğin çiftçiyle anlaşı-
yorsun, “Üç gün sonra hasat yapacağız,” di-
yorsun. Çiftçi, üç gün sonra bir yağış bek-
lentisi olacağını görünce, sana sormadan bir
gün önceye alıyor hasadı. Sen gittiğinde ha-
sadın büyük bir kısmı tamamlanmış oluyor.
Senin ideal çekim ortamın da bir anda orta-
dan kalkmış oluyor. Yeni arazi bulacaksın,
yeni biriyle anlaşacaksın. Çok zor. Ben kendi
adıma konuşayım, Habil Hocamın yaptığı bu
organizasyonu, bu düzende yapamam. Her-
kesi çok iyi tanıyor olmasının yanında, çok
iyi uyum sağlayan bir ekiple birlikte hareket
ederek başardı bu işi.
Savaş Karakaş:
Bu iş belki bir sene içinde
konuşuldu, imzalandı ve teslim edildi, ama
aslında bir senelik bir iş değil. Hocamın elli
senelik birikimini koyması çok önemliydi.
Bizim de ekip olarak altı senedir Türkiye’de
gitmediğimiz yer kalmadı. Her şeye sıfır-
dan başlayalım denseydi, açıkçası ben cesa-
ret edemezdim.
Habil Çolakoğlu:
Kişisel kanaatimi söyleye-
yim; sekiz ayı aşkın süreyle canla başla, hepi-
miz birlikte görev aldık. Gün geldi sabah eza-
nından önce yola çıktık, gün geldi gece yarı-
larına kadar tarlalarda çalıştık.
Bu kadar geniş alana yayılan bir çalışmada lo-
jistik organizasyon ve desteği nasıl sağladınız?
Habil Çolakoğlu:
Gerçekten de sekiz bölüm
için on beş farklı yer gezmişiz. Kimin çiftli-
ğine gidelim, kimin tarlasına gidelim nokta-
sında bayilerin çok büyük yardımı oldu. Ek-
sik olmasınlar, bayilere teşekkür ediyorum.
Ekibimize yemek masrafı bile yaptırmadılar.
Tabii bunun yanında diyelim ki şeftali hasadı
yapıyoruz, kasa kasa şeftali geliyor. Kiraz za-
manı yine kasalarla kiraz veriyorlar. Bir kıs-
mını alamadık tabii.
Hakan Sayar:
Her noktada gönüllü katkıla-
rını esirgemeyen bayilerimiz oldu. Hatta ha-
beri olmayan bayiler, daha sonra serzenişte
bulundular, “Niye biz de katkıda bulunama-
dık?” diye. Biz de aslında bütün bayilerimi-
zi çalışmanın içine katmak isterdik, ama bu
tabii ki mümkün olamadı. Yine bu vesileyle,
bizzat Toros çalışanlarının da desteğini zik-
retmeden geçmemek lazım. Çalışmalarımız
sırasında birçok kişiden bire bir destek aldık.
Önemli bir sorunla karşılaştınız mı?
Habil Çolakoğlu:
En büyük problemi hasat-
larda yaşadık. Diyelim ki sizin 500 dekarlık
bir mısır tarlanız var. Ama mısır hasat ma-
kineniz veya biçerdöveriniz yok. Mecburen
dışarıdan kiralıyorsunuz. O da dekar başı-
na ücret alıyor. Biz ne yapıyoruz? “Dur!” di-
yoruz, makine duruyor. “Git!” diyoruz, gi-
diyor. Siz o makineyi, biçerdöveri kullanan
kişi olun; patronunuza karşı sorumlusunuz.
Günde 100 dönüm hasat edeceğinize, 20 dö-
nümde kalacaksınız. Bu tabii bazı sıkıntıla-
ra yol açtı.
Savaş Karakaş:
Üretim yapan insanlar çok
yoruluyorlar, ama onları takip etmek, onla-
rın neler yaşadığını filme almak da hakika-