

31
“Tarım bizim sorumluluğumuz”
Toros, tarımsal girdi sağlayan bir firma olduğundan, faaliyetlerinin sos-
yal bir yönü de var. Verimliliği, dolayısıyla tarımsal üretimi artırmak,
hem çiftçiye hem de ülke ekonomisine ciddi katkı sağlıyor. Yaptığınız
işi bu yönüyle bize değerlendirir misiniz?
Doğrusu biz gübre sektörüne girdiğimiz zaman işin tarımsal boyutu-
nu pek düşünmemiştik. İşe bir sanayici olarak girmiştik. Ama her işte
bir dönüm noktası olabiliyor. Erhan (Öner) Bey’le Pekin’de bir yiye-
cek konferansına gitmiştik, 1994-95 senelerinde. Bu konferansı bir
gübre şirketi düzenlemişti. Bir gübre üreticisinin, buğday fiyatı, iyi
tarım gibi konuların konuşulduğu, ismi “Food Conference” olan bir
etkinlik düzenlemesi beni düşündürdü. İlk defa orada fark ettim ki
gübre işi sadece bir sanayi işi değil. Gübre, aynı zamanda tarımla,
dünya nüfusunun beslenmesiyle çok ilintili bir konu. Ben ilk kez o
konferansta bunun ayırdına vardım. Ondan sonra biz de bu konuyu
çok daha kapsamlı bir şekilde ele almaya başladık. Satış programları-
mızı düzenlerken dahi, “Buğday fiyatı ne olacak, Türkiye’de ne kadar
buğday üretilecek, iklim koşulları ne olacak, verilen desteklemeler
nedir, çiftçinin geliri nasıl?” gibi soruları kendimize sormaya başla-
dık. Yani sanayiciliğimize, çiftçi ayağını da katmaya başladık. Anladık
ki gübre sadece “Yap gitsin!” olayı değil. Bunun bir de tarım ayağı var
ki biz onunla da çok ilintiliyiz. Buğdaysa buğday, narenciyeyse naren-
ciye, biz tarım sektöründeki ekonomik şartları, çiftçinin yaşantısını
bilmeliyiz. Bizi hâlâ diğer gübre fabrikalarından ayıran en önemli
özelliğimiz budur.
Burada temel konu sanırım çiftçinin gelir ve refah düzeyini artırmak.
Bizim çabalarımız hep bu yönde oldu. Biz çiftçiye daha iyi girdi ver-
meliyiz ki çiftçi daha iyi tarım yapsın. Daha iyi tarım yaptıkça daha
iyi para kazansın. O kazandıkça muhakkak ki gelip daha fazla gübre
alacaktır. Gübrenin hepsini bizden almıyor elbette. Ama biz pazarın
yüzde 35’ine sahipsek, fazladan satılan 1 tonun 350 kilosunu bizden
alacak. Bunu sağlamanın en önemli yolu eğitim. O yüzden ulaşabil-
diğimiz herkesi eğitmeye çalıştık. Demedik ki sadece kendi müşteri-
lerimizi eğitelim. Biz bütün çiftçilere açtık kanallarımızı. Onun için
yaygın eğitimler yapmaya başladık. Böylece insana, çiftçinin yaşam
koşullarını iyileştirmeye, daha iyi ürün yetiştirilmesine ve her şey-
den önce Türkiye topraklarının daha verimli kullanılmasına hizmet
etmek istedik. Aynı bakışla gübre dışında yan alanlara da girdik.
Çiftçi, buğday tohumundan daha iyi verim elde etsin, sağlıklı fide
kullanarak 1 metrekareden daha fazla ürün elde etsin diye tohum ve
fide işlerine girdik. Tabii tüm bunları önce biz öğrendik. Bu epey me-
saimizi aldı. Sanayiciliğimiz devam ederken, bir yandan da çiftçinin
dertli olduğu alanlara eğilerek Toros markasını güçlendirdik.
Aslında bu bakış şirketin ilk günlerine kadar uzanmıyor mu? Örneğin
ücretsiz toprak analizi, en başından beri verilen bir hizmet.
Tabii. İlk günden beri toprak analizleri yaptık. Türkiye çok şanslı,
dört mevsimi yaşayan, verimli toprakları olan bir ülke. Ancak toprak-
ları verimli kullanılmıyor. Bu bence çok büyük bir eksiklik. Ben
IFA’daki (Uluslararası Gübre Birliği) çalışmalardan da biliyorum ki
dünyada ekilebilir arazi artık artmıyor. Peki 2025 yılında dünya nü-
fusu 9 milyar olunca, bu kadar insan nasıl beslenecek? Yani daha faz-
la gübre kullanmadığın takdirde, daha fazla ürün almanın bir yolu
yok. Tabii tüm bunlar Türkiye için de geçerli. Tarım bilinçli yapılır ve
yeteri miktarda gübre kullanılırsa, Türkiye tarımsal gıda bakımından
kendi kendine yeteceği gibi dışarı bile ürün satabilir. Yapılacak şey,
Türkiye’deki gübre kullanımını dünya ortalamasının üstüne çıkar-
mak. Ben bu sektöre girdim gireli Türkiye hep 5 milyon ton gübre
kullanıyor. Bir yıl biraz artıyor, ertesi yıl azalıyor. Oysa gübreyi gerek-
tiği kadar kullansan, eskiden 700 kilo buğday alırken şimdi 1.200 kilo
alacaksın.
Bu noktada devlete de bazı görevler düşmüyor mu? Bir yandan da
Türkiye’de devletin tarımı yeterince desteklemediğine ilişkin genel bir
kanı var.
Tarımsal üretim iklim şartlarına çok bağlı olduğu için, tarım dünya-
nın her memleketinde desteklenir. Çünkü herkesin bir stok seviyesi
olması lazım. Bu bir açlık-kıtlık meselesi. Çok hayati bir konu. Bugün
Toros Tarım CEO’su Esin Mete’ye göre gübre işini sadece
bir sanayi olarak görmek son derece yanlış. Gübre
üreticileri, tarımın tüm boyutlarını bilmek ve sahiplenmek
zorunda. Çünkü gübre, tüm dünyada artan gıda ihtiyacı
ve kısıtlı tarım alanlarının yol açtığı ikilemi çözecek en
önemli araç. Esin Mete, Toros Tarım olarak faaliyetlerinin
sosyal boyutunu ve Toros’un tarımı destekleme yönündeki
misyonunu bizler için anlattı.
Ben şahsen her gübre şirketinin muhakkak
tarımla ilgili olması gerektiğine inanıyorum.
Birçok firma bunu sadece bir sanayi işi olarak
görüyor. Ama biz öyle görmüyoruz, görmemeliyiz
de. Tarım, insanlığın en hayati konusu.