IFA Başkanı Esin Mete ile Söyleşi: "Gübre sektörü olarak kendimizi gıda sektörünün altında görüyoruz"
IFA'nın ilk kadın başkanı olarak bu önemli kuruluşun tarihinde yeni bir sayfa açan Esin Mete’yle, başkanlığa giden süreci ve gelecek hedeflerini konuştuk.
Tekfen Holding Tarımsal Sanayi Grubu Başkan Yardımcılığını ve Toros Tarım Yönetim Kurulu Başkanlığını yapan Mete, önümüzdeki iki yıl boyunca 84 ülkeden 540 üyesi bulunan IFA’nın başkanlığını yürütecek.
Öncelikle IFA hakkında bizi biraz bilgilendirebilir misiniz?
IFA (International Fertilizer Industry Association - Uluslararası Gübre Sanayi Birliği), dünyada gübre sektörünü temsil eden tek uluslararası kuruluş. 1927 yılında Londra’da kurulmuş. Bugün 84 ülkeden 540 üyesi var. Üyeleri sadece gübre üreticileri değil. Bu işin ticaretini yapanlar, ekipman satanlar, hatta medyadan bile üyeleri var. Yani IFA, gübre sektörüyle ilgili tüm faaliyetleri kapsayan bir kuruluş. Amacı, dünya gıda güvenliğinin sağlanması için çevreye duyarlı ve verimli bir gübre üretimi ve dağıtımı yapmanın yanı sıra tüm dünyada dengeli ve yeterli bitki beslenmesini temin etmek için politikalar üretmek, çalışmalar yapmak ve bunları yaymak. IFA, bu amaçla uluslararası birçok benzer örgüt ve kuruluşla da işbirliği yapıyor. Örneğin IFA, bitki besleme konusunda uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar yapan IPNI (International Plant Nutrition Institution - Uluslararası Bitki Besleme Enstitüsü) adlı kuruluşun bir üyesi. Bu derneğe Toros da Chicago’da üye oldu. IFA, bilimsel gelişmeleri IPNI’den alarak kendi üyelerine aktarıyor. Ayrıca çeşitli ortamlarda tanıtım faaliyetleri gerçekleştiriyor, üretim sürecinde emniyet, sağlık ve çevre konuları üzerinde duruyor, gıda güvenliği gibi konular üzerine çalışmalar yürütüyor. Gübreyle ilgili aklınıza ne gelirse, IFA o alanda çalışıyor.
Gübre sektörü gıda sektörüne daha yakın, öyle değil mi?
Evet, gübre sektörü olarak kendimizi kimya sektörünün değil, gıda sektörünün altında görüyoruz. Çünkü, sektör olarak dünya gıda üretiminin sürdürülebilirliğine önemli bir katkımız söz konusu. O nedenle IFA, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’yle (FAO) yakın işbirliği içinde birtakım çalışmalar yürütüyor.
IFA’nın nasıl bir yapılanması var?
IFA, dünyanın dört bir yanından gelen üyelerin oluşturduğu bir yapı. IFA’nın tüm üyelerinin oluşturduğu bir Genel Kurul, Genel Kurul’un seçtiği bir Konsey, Konsey’in de seçtiği bir İcra Komitesi ve bir başkan var. Ayrıca İcra Komitesi’nin içinden seçilmiş bir ekip de, İcra Komitesi ile Genel Sekreterlik arasındaki iletişimi kuruyor. Genel Sekreterlik’in bu kurullarda oy hakkı yok. Tamamen arka planda, operasyonel işleri yürütüyor. EMG (Executive Management Group) dediğimiz Yönetim Kurulu, başkanın beraber çalışmak üzere seçtiği 4-5 kişilik küçük bir gruptan oluşuyor. Bu gruptakilerin mümkün olduğunca hem dünyayı, hem de farklı alanlarda faaliyet gösteren kuruluşların yönetimini temsil eden kişiler olması isteniyor. O yüzden mevcut EMG’nin içinde Bahreyn var, Şili var, Kanada var, Fas var… IFA’nın bünyesinde ayrıca Üretim ve Uluslararası Ticaret Komitesi, Tarım Komitesi, Teknik Komite gibi komiteler var. Şimdi yeni bir komite daha kuruyoruz, İletişim Komitesi. Bütün bu komitelerin kendi başkanları var. Bu başkanlar ve IFA içerisindeki bölgeleri temsil eden başkan yardımcıları, EMG ile birlikte İcra Komitesi’ni oluşturuyor. Her üye bir ücret ödüyor. Biz de mesela üretim miktarı ve satışlarımız üzerinden bir ödeme yapıyoruz. Ne kadar çok üretiyorsan, o kadar fazla ödüyorsun.
IFA’ya şirketler mi üye oluyor, yoksa bireyler mi?
IFA’ya şirketler üye oluyor. 540 üye derken, şirketleri kastediyoruz. Ben, Toros Tarım’ı temsil ediyorum. Şirket temsilcilerinden herhangi biri IFA organizasyonunda çalışmak istiyorsa, o zaman o işi şahsen yapıyor. Örneğin ben, IFA’daki görevimi Esin Mete olarak yapıyorum. Herhangi bir kişi, kuruluş bünyesindeki komitelerde görev almak istiyorsa, gidip kendi yazılıyor. Ama diyelim ki İcra Komitesi’ne ya da EMG’ye girmek istiyorsa, hem IFA’nın çeşitli komitelerinde çalışmış olması, hem de konuları daha geniş açıdan görebilmesi için bir şirketin yöneticisi ve sorumluluk almaya hazır olması gerekiyor.
Toros’un IFA üyeliği nasıl başladı?
Toros, IFA’ya 1981’den, yani üretime başladığı yıldan beri üye. O zamanlar Mizyal Göreç adında bir danışmanımız vardı. Kendisi eski Gübre Fabrikaları Ticaret Müdürü’ydü. Gübre hammaddesi almak, tüccarla iletişim kurabilmek, yani gübre sektörüne girebilmek için ilk olarak Mizyal Hanım’ı temsilci olarak göndermişti Necati (Akçağlılar) Bey. Ondan sonra Erhan (Öner) Bey ve Necati Bey, IFA’ya birlikte katıldılar. Erhan Bey de 1993-95 yılları arasında IFA Başkanlığı yaptı. Başkanlar tabii şirkete göre değil, şahıslara göre seçiliyor. Bizim gibi, aynı şirketten başkan çıkartabilen dünyada yalnızca bir şirket daha var. O da PotashCorp, yani bir dünya devi.
Bu başarıda neler etkili oldu sizce?
Toros’un dış ilişkileri çok önemli. Tabii burada Necati Bey’i rahmetle anmak lazım. Erhan Bey de, ben de ondan öğrendik yurtdışıyla nasıl iletişim kurulacağını, nasıl temas edileceğini, bu temasların nasıl devam ettirileceğini. Toros olarak yaptığımız işi iyi yaptığımız için olsa gerek, diğer firmaların arasından sivrilip oralara kadar gelebildik. Tabii kolay değil bu süreç. Ben mesela, IFA’daki görevlerimi aksatmamak için çok çalıştım. IFA’yı temsilen FAO’nun düzenlediği birçok toplantıya katıldım. Oralarda birçok farklı ülkeden gelen insanlarla, FAO Başkanı’yla tanıştım. Bu gibi toplantılarda gübre sektörünü temsil eden biri olarak hemen fark ediliyorsun.
Siz bu göreve seçilinceye kadar hangi süreçleri yaşadınız?
Ben önce Ortadoğu’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı oldum. Ondan sonra 2007’de EMG’ye seçildim. İlk iki sene normal üyeydim. 2009’dan sonra iki sene Finans Komitesi Başkanlığı, 2011’den itibaren de Sürdürülebilir Büyümeden Sorumlu Başkan Yardımcılığı yaptım. Yönetim hep mayıstan mayısa, iki senelik görevler şeklinde değişiyor, çünkü IFA’nın çalışma sistemi bu.
Başkan olmanın şartı nedir?
Tabii, seçimle başkan olunuyor. Başkan, Konsey tarafından seçiliyor. Önce aday gösterilmek gerekiyor. Aday gösterilebilmek için de IFA’da belli bir süre çalışmış olmak, mutlaka sorumlu bir pozisyonda bulunmuş olmak ve en önemlisi EMG içinde Finans Komitesi’nden geçmiş olmak gerekiyor. Çünkü bu sayede IFA’nın geliri nedir, nasıl artırılır, bütçe nerelere harcanır gibi konulara hâkim oluyorsunuz. Yani ilgisiz birinin gelip başkan koltuğuna oturması olanaksız. Bu işlere biraz emek vermiş olmak gerekiyor. Ben mesela, 2007’den beri yönetim kurulunda, yani EMG’de aktif olarak çalışıyorum. Üstelik bunun herhangi bir parasal geri dönüşü de yok. Tamamen kendi zamanınızdan veriyorsunuz. IFA’nın getirdiği bir ekstra yük var, seyahatler açısından. Ama bunun karşılığında hem prestij kazandırıyor, hem de attığınız adımlar dünyada duyuluyor. IFA’nın başkanı nereden? Türkiye Toros’tan. Bunun müthiş bir prestiji var. Sürekli davetler geliyor, gittiğimiz yerlerde şirketimiz için yeni iş imkânları doğabiliyor. Eskiden belirli kişiler tarafından tanınıyorken, şimdi herkes sizi tanıyor.
IFA’daki başkanlık göreviniz, sizin mesainizin ne kadarını alacak bundan sonra?
Bugüne kadar da çok zamanımı aldı aslında. Bundan sonra biraz daha fazla seyahatim olabilir. Tabii sorumluluklarım da arttı. Ama hiçbir zaman şirketin işlerini aksatmamak gerekiyor. Özel hayatınızdan vererek o açığı kapayacaksınız mecburen. Şirketin işleri sizi beklemez yoksa.
Toros iki başkan çıkardı, aynı zamanda ilk kadın başkan da Toroslu oldu.
Gübre sektörü, erkeklerin daha yoğunlukta olduğu bir sektör. Sektörde çalışan birçok kadın var aslında, ama hiçbiri üst kademelere gelmemiş. Dünyada da yok. O anlamda şimdi IFA’da bir devrim yaşanıyor.
Sizin başkanlığınız süresince gündeminizde neler olacak?
Yapılması gereken iki grup iş var: Birincisi, gıda güvenliğine verdiğimiz önemin ve sektörümüzün bu konudaki katkısının dünyaya iyi anlatılması. Artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılayabilmek için ekilebilir alanlarımızdan daha fazla ürün alabilmemiz lazım. Bunun için de bitkinin doğru ve dengeli beslenmesi temin edilmeli. İki senelik başkanlığım sırasında daha çok “nutrient stewardship”, yani doğru ve dengeli bitki besleme konusu üzerine yoğunlaşmayı amaçlıyorum. IFA, zaten bu konuda çalışmalar yapmaya başlamıştı. Benim amacım, hem bu çalışmaları IPNI gibi çeşitli kardeş kuruluşlarla derinleştirmek, hem de çalışmaların sonuçlarını yaygınlaştırmak. Ayrıca, ülkelerin ulusal gübre birlikleriyle ve tarım otoriteleriyle yapılacak toplantılarla çeşitli işbirliği modellerini öne çıkarmaya çalışacağız. Bizim Toros olarak başlattığımız bir proje var. O da Türkiye’deki gübre kullanımını artırmak için çeşitli denemeler ve etkinlikler düzenleyerek, doğru ve dengeli beslenen tarlalardan daha fazla ürün alındığını somut olarak çiftçiye göstermek. Bu tür çalışmaların neticelerini başka ülke ve şirketlerle paylaşmak bizleri çok tatmin ediyor. Buna benzer bir tecrübeyi geçmişte çinkolu gübre konusunda da yaşadık ve tüm ülkelere örnek gösterildik. Başkanlığım sırasında gerçekleştirmek istediğim bir diğer önemli hedef de “Communication and Public Relations” adında bir komiteyi faaliyete geçirmek. IFA’nın zaten böyle bir görevi ve faaliyeti var. Ama iletişime yönelik artan ihtiyaç ve öneme istinaden bunun, tıpkı Tarım veya Üretim ve Ticaret Komiteleri gibi, ayrı bir komite haline getirilmesini ve çalışmalarını bu şekilde yürütmesini sağlamak istiyorum. IFA’nın Sağlık-Emniyet-Çevre konusu gibi, “Sıfır Açlık” projesi gibi halihazırda devam eden faaliyetlerinin de herhangi bir aksama olmadan sürdürülmesine önem veriyorum. SEÇ, sektörümüzde önem verilmesi gereken bir konu. IFA bunun yaygınlaşmasını hedef olarak kendisine seçmiş. Bu nedenle şirketler arasında “benchmarking” yapılıyor ve konuyla ilgili tedbirleri alıp kaza riskini azaltan şirketlere her sene ödüller veriliyor.
İkinci konu da dernek içinde yapılacak şeyler. IFA’nın tüzüğü çok eskilere dayanıyor, yani ben bile tarihini bilmiyorum. O günden bugüne de hiç güncellenmemiş. Bu nedenle IFA’nın tüzüğünün yenilenme çalışmalarına başlamıştık zaten. Burada en önemli nokta, bölgesel dağılımı gözetmek. Bugüne kadar en küçük ülkelere bile bir başkan yardımcılığı vererek herkesin temsil edilmesini sağladık. Biz tüm üyelerimizi bir arada tutmak istiyoruz. Benim hedeflediğim şeylerden biri de kurum içindeki süreçleri şeffaflaştırmak. Hiçbir yanlış anlaşılmaya mahal verilmesin, kapalı kapılar arkasında lobicilik yapıldığı zannedilmesin, herkes ne olup bittiğini bilsin.
IFA’nın üyelerin katılımıyla beslenen bir işleyişi var, değil mi?
Kesinlikle. Bu konuya da eğilmek istiyorum. IFA’nın çalışmalarına bizzat katılmak ve ondan faydalanmak çok önemli. IFA’nın web sitesine girdiğinizde, dünyanın dört bir yanında neler olduğunu, hangi bilimsel çalışmaların yapıldığını görebiliyorsunuz. Üyeler arasında bu tür bilgi alışverişleri çok yararlı oluyor. Üç sene evveldi galiba, bir Hintli üye, “Türkiye’de tarımsal destekleme nasıl yapılıyor? Bununla ilgili bana bilgi verebilir misin?” diye bana geldi. Ben de bakanlıktan o bilgiyi aldım, İngilizceye çevirttim ve gönderdim. Tabii Hindistan’daki çiftçi sayısı 110 milyon, bizdeki çiftçi sayısı 3 milyon. Bizim sistemin orada bire bir uygulanması mümkün değil. Ama onlar bir şekilde bundan feyiz aldılar ve sistemlerini değiştirdiler. Yani IFA’daki bilgi paylaşımının herkese faydası var, yeter ki katılım olsun.
Şirketler, üye olmadan önce hangi konularda bilgi vereceğini taahhüt ediyor mu?
Yazılı herhangi bir taahhüt söz konusu değil, fakat IFA’nın istediği herhangi bir bilgiyi vermekle de yükümlü. Eğer bilgi almak istiyorsan, bilgi vereceksin. Ama bu bilgiler, Rekabet Kanunu’yla çelişmemesi için geçmişe ait oluyor. Bir tek büyük projeler söz konusu olduğunda, nasıl bir proje yapacaklarının bilgisini veriyorlar. Zaten IFA’nın parayla, gübre fiyatlarıyla bir ilgisi yok. Amacı sadece dünya gübre politikasının tespitinde yer almak, bununla ilgili temas ve girişimlerde bulunmak ve bilinçlendirme çalışmaları yapmak. Gıda sektörüne nasıl hizmet edebiliriz, ona bakıyoruz.
Gübrenin öneminin anlaşıldığını düşünüyor musunuz?
Eskiden IFA bu kadar ön planda değildi. Bugün gübre sektörüyle ilgilenenlerin sayısı çok arttı. Ama hâlâ önemini tam olarak anlayamayanlar var. Biz de onlara şunu söylüyoruz: Dünyada ekilebilir alanlar artmıyor, azalıyor. Diğer taraftan nüfus artıyor. Bu nüfusu besleyebilmen için bir metrekareden daha fazla ürün almalısın. Bunun da tek yolu gübre kullanımı. Aksi takdirde 2050’deki 9,5 milyar nüfusu besleyemezsin.
IFA olarak yürüttüğünüz sosyal sorumluluk projeleri var mı?
Mart ayında, FAO’dan David Nabarro adında bir temsilci geldi. Birleşmiş Milletler’de Gıda Güvenliği ve Beslenme Özel Temsilcisi olarak görevli. “Sıfır Açlık” mottosuyla bir hareket başlattılar. Çünkü hâlâ dünyanın yüzde 40’ı aç yatıyor. Bu çalışmanın amacı, üretimden tüketime, 2020 yılına kadar yüzde 20 tasarruf sağlamak. Buğdayı tarlasında farenin yemesinden ürünün böceklenmesine, fazla üretimin ziyan olmasından lojistik problemlere kadar besin zincirinin tamamını gözden geçirmeye yönelik bir çalışma. Özellikle Afrika’yla ilgili çok önemli çalışmalar söz konusu. Afrika, en bakir kıtalardan biri. Üstelik açlıkla ilgili büyük sıkıntılar yaşayan bir kıta. Orada sorun sadece üretim değil, lojistik gibi farklı sorunlar da var. IFA da Afrika’daki bazı birliklerle çalışmalar yapıyor. Afrika’da bütün sorunlara rağmen çok büyük bir potansiyel bulunuyor. Onun için de büyük firmalar, buralarda çok büyük paralar harcayarak yatırım yapıyorlar.
Başkanlık göreviniz ne kadar sürecek?
İki sene süren bir görev bu. Bir şeyler yapmak istiyorsanız, iki yıl mantıklı bir süre. Bir projeye başladığınız zaman, şirketlerdeki gibi hemen birkaç ay içinde sonucunu görmüyorsunuz. İlerleyebilmek için daha geniş bir zamana ihtiyacınız oluyor. Ben başkanlığı Chicago’da aldım. 2015’te İstanbul’da devredeceğim. IFA’nın yıllık büyük toplantısı her sene üyelerin daveti üzerine farklı şehirlerde yapılıyor ve böylece üyelerin katkı ve ilgisinin artırılmasına çalışılıyor. İstanbul üçüncü kez IFA’ya ev sahipliği yapacak. Üç kere IFA toplantısı yapılan başka bir şehir yok. Bu da bizim adımızı duyurmaya büyük katkı sağlayacak.
Sizi bir kez daha kutluyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.