Bitkilerin kükürt ihtiyacı bitki çeşidine ve dekardan alınan ürün miktarına göre değişir. Genel olarak bitkiler, topraktan kaldıkları azotun sekizde biri ile onda biri oranında kükürtü topraktan alırlar. Bitkilerin kükürt ihtiyacı genellikle fosforun yarısına yakındır. Hatta bazı bitkiler (lahana, pırasa, soğan, sarımsak, baklagil ve yağ bitkileri) diğer tarla bitkilerine oranla daha fazla kükürt kaldırırlar. Dekardan kaldırılan kükürt miktarı bitkiden bitkiye değişmekle birlikte, az kükürt ihtiyacı olanlarda (buğday-arpa gibi) 500 kg verim için senede 8,6 kg kükürt =4 kg SO3 (gübre torbalarında yazıldığı gibi); bir ton mısır için 7 kg SO3’e eşdeğer kükürt; dekardan 5 ton lahana için 15 kg SO3’e eşdeğer kükürt kaldırılır. Baklagil ve yağ bitkileri ile kaldırılan miktarlar daha fazladır.
Bitkiler kükürt ihtiyacının çok az miktarını havadaki kükürt dioksit (SO2) gazından, solunum esnasında yapraklarındaki “stoma” adı verilen gözeneklerden alırlar. Bu yolla aldıkları kükürt miktarı senede dekara 0.6 kg kükürt (1.5 kg SO3) kadardır. Esas olarak bitkiler kükürtü, toprağa uygulanan kükürtlü gübrelerdeki sülfat (SO4) formundaki kükürtten veya organik maddelerin toprakta ayrışması sonucu oluşan kükürtün sülfat formuna dönüşmesi sonucu kılcal kökleri ile topraktan alırlar.
Bu sene, damla sulamanın ilk üç sulamasında MAP + suda erir Solupotas veya 6 kg Potasyum Nitrat’ı üç sulamaya bölerek uygulama yapabilirsiniz. Seneye, dallarda göz kabarmasından 2-3 hafta önce mutlaka taban gübre kullanınız. Web sayfamızın Çiftçi Dostu/Gübreleme Önerileri kısmına girip ceviz gübrelenmesini inceleyebilirsiniz.
Eğer buğday tarlanızın taban suyu yüksekse önerimiz, toprağın yapısına ve eğimine göre 15-20 m aralıklarda drenaj kanalı açtırıp, taban suyu seviyesini buğday için 60-70 cm, diğer bitkiler için 1-1.5 m aşağıya indirmenizdir. CAN gübresindeki nitrat azotu fazla taban suyu ile yıkanıp bitkinin kök derinliğinden aşağıya iner. Amonyum azotu ise toprakta tutunup yıkanmaz. Bu nedenle Amonyum Sülfat’ı tercih edebilirsiniz. Ancak en kalıcı çözüm drenaj yaptırmaktır.
Elma, armut, ayva gibi yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarında nitratlı gübre (üst gübrelemede) önerilmesinin nedeni, bu meyvelerde acı benek adı verilen kalsiyum noksanlığının çıkmaması içindir. Bu meyvelerin üstünde toplu iğne-raptiye çapı iriliğinde kahverengi lekeler meydana gelir ve bu lekeler meyvenin iç kısmına kadar ilerler. Bunu önlemek için nitrat formunda azotlu gübre önerilir. Bunun bilimsel nedeni, nitrat (NO3) eksi (-) elektrik yüküne, amonyum (NH4) artı (+) ve kalsiyum (+2) elektrik yüküne sahiptir. Amonyum ile kalsiyum arasındaki zıt ilişkiden dolayı bu bitki grubunda (domates ve biber gibi bitkilerde de) kalsiyum noksanlığı ortaya çıkar. Bunu önlemek için nitratlı gübre önerilir. Diğer bir nedeni ise bitkinin (-) elektrik yüklü nitratlı olmasına karşılık (+) elektrik yüklü katyonların, bu arada kalsiyumun alınımı artırır. Bu nedenle sadece kalsiyum alınımı değil, (+) elektrik yüküne sahip diğer katyonların da alınımı artar. Bu konuda geniş bilgileri web sitemizin Gübreleme Önerileri sayfasında bulabilirsiniz.
İyi yanmış hayvan gübresi katiyetle zarar vermez. Sürgün uçlarının kuruması iki nedenle olabilir. Birincisi, toprak kireçsiz ise ve asit şartlar varsa kalsiyum eksikliğinden ileri gelen sürgün ucu kuruması olur. Sürgün ucu kurumasının bir diğer sebebi ise bor fazlalığı olabilir. Bunu belirlemek için yaprak analizi yaptırması yararlı olur.
Kiraz ağaçlarında meyve dökümü tozlayıcı ile uyuşmazlıktan ileri gelmiyorsa, nedeni bor ve fosfor yetersizliği olabilir. Bor yetersiz ise polen tozlarının dişicik tepesinde çimlenip embriyoya ulaşması tam olmaz ve bu nedenle meyve tutumu tam gerçekleşmez. Bunu önlemek için hasattan sonra toprağa MKP gübresi ve bor (Borax – Borikasit- Etidot 67) uygulamak gerekir. Bu yapılamaz ise hasattan sonra 2-3 kez, 100 litre suda 500 gr MKP + 150 gr Borik asit (veya 75 gr Etidot 67) eriterek yapraktan gübreleme yapmak bir sene sonra iyi ürün alınmasını sağlar.
Dünyada kükürtsüz canlı hayatı olamaz. Kükürt bitkide azotlu gübrenin etkisini çoğaltarak bitkilerin protein miktarını artırır. Örnek olarak buğdayda gluten miktarı yükselir, unun sedimantasyon sayısı artar ve ekmeğin pişme kalitesi yükselir. Yağ bitkilerinde (ayçiçeği, kanola, soya, zeytin) % yağ miktarı potasyumlu gübre ile birlikte yükselir. Yumru bitkilerinde (patates) depolama ömrü uzar. Tıbbi-aromatik bitkilerde de aroma maddelerinin miktarı artar.
Bu sorunun birkaç cevabı vardır. En önemlisi, bitki besini olarak kükürt, azot-fosfor-potasyum gibi ana besin maddesidir. Bitki hiç kükürt ile beslenmez ise, insan-hayvan ve bitki hayatı olmaz. Çünkü, proteinlerin yapısında kükürt bulunmaktadır. Diğer sebebi ise, son 20-30 yıl içinde çevre ve hava kirliliği konusunda alınan tedbirlerle yakıtlarla havaya karışan kükürt dioksit (SO2) miktarının azalması nedeniyle, yağışlarla toprağa karışan kükürt miktarında önemli derecede azalma meydana gelmesidir. Ayrıca, taban gübrelerinde azotun üre formunda olması, özellikle tohum ekimi suretiyle yapılan yetiştiricilikte (buğday gibi), çimlenme-çıkış oranı üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Bunun için yapısında kükürt bulunan amonyum sülfat ile kompoze gübreler üretilmeye başlanmıştır. Ayrıca, ülkemizde yapılan bilimsel çalışmalarda topraklarımızın bitkiye yarayışlı kükürt bakımından yetersiz olduğu belirlenmiştir. Tüm bunlar, kükürtlü taban gübre üretilmesini gerektirmiştir. Toros Tarım’ın üç yıl süre ile ülkemizin 70 kadar ilçesinde yaptığı tarla denemelerinde (buğday-mısır-ayçiçeği-pamuk), kükürtlü taban gübrelerinin verimi ve kaliteyi artırdığı tespit edilmiştir.
En yüksek kükürt miktarı, şeker gübre diye adlandırdığımız %21 N Amonyum Sülfat gübresinde bulunmaktadır. Bu gübrede %24 oranında kükürt (S), torbasında yazılan şekilde ise %60 oranında (SO3) bulunur. Tüm gübrelerde kükürt sülfat (SO4) formunda olmakla birlikte, TSE’ye göre SO3 şeklinde kükürt miktarı % olarak ifade edilmektedir. Potasyum Sülfat gübresinde ise %18 oranında kükürt, %45 oranında SO3 şeklinde ifade edilmiştir. Normal Süper Fosfat’ta (%16-18 P2O5) %10-12 kükürt (S), Magnezyum Sülfat’ta ise %12 kükürt (S) bulunur. Gübrelerin yanında toprak tuzluluğunu ıslah etmek amacıyla kullanılan Jips (CaSO4-2H2O) maddesinde, Demir Sülfat , Çinko Sülfat gibi iz elementli gübrelerde de bitkinin alabileceği sülfat (SO4) formunda kükürt bulunur. Triple Süper Fosfat’ta ise yok denecek düzeyde (%1) kükürt bulunabilir. 15-15-15, 20-32-0 ve son yıllarda üretilen kompoze gübrelerde (20-20-0) ise üretim şekline bağlı olarak %15 ile %36 oranında SO3 kükürt bulunmaktadır.
İster taban gübreleri ile, istenirse Amonyum Sülfat gibi üst gübreleme ile kükürtlü gübre uygulansın, gübrelerdeki kükürt, bitkinin alabileceği form olan sülfat (SO4) formundadır. Sülfat (-) elektrik yüküne sahip olduğu için toprakta kil mineralleri tarafından fazla tutunmaz ve yağış (sulama) ile yıkanır. Uygulama dönemi ve şekline bağlı olarak, toprağa verilen kükürtlü gübrenin içindeki kükürtün %40 kadarını bitkiler alabilir.
Kükürt noksanlığında yapraklar sararır ve dar yapılı olur. Azot noksanlığında da yaprak sararması olur, ama azot noksanlığı yaşlı yapraklarda görülürken kükürt noksanlığı bitkilerin tepe kısmındaki, sürgün ucundaki genç yaprakların sararması şeklinde görülür. Demir ve Kalsiyum noksanlığında da sürgün ucundaki genç yapraklarda sararma görülür, ancak demir noksanlığının başlangıcında damarlar yeşil kalırken kükürt noksanlığında damarlar da sararır. Kalsiyum noksanlığında ise yapraklar orta damardan itibaren şemsiye gibi kıvrılırken, kükürt noksanlığında kıvrılma olmaz ve yaprak ayası biraz daha dardır. Bu üç element noksanlığı bu şekilde birbirinden ayırt edilebilir.
Toprak, yer kabuğunu meydana getiren ana kayaların fiziksel-kimyasal ve mikrobiyolojik yollarla ayrışması sonucunda meydana gelmiş, yapısında mineral-organik madde-hava bulunan, bitkiler için bir gelişme ve beslenme ortamıdır. Toprakta yaşayan gözle görülmeyecek kadar küçük mikroorganizmalar bulunur ve bu nedenle toprağın canlılığı vardır. Aşağıdaki tabloda, toprağın genel olarak yapısı ağırlık ve hacimce verilmiştir. Dikkat edilirse, bitkilerin topraktan en çok kaldırdığı azot (N) tabloda yer almamaktadır, Çünkü toprağın yapısında azot ihtiva eden bir mineral yoktur. Azotun kaynağı havadır. Havadaki azot çeşitli yollarla toprağa geçer, eksik olan kısmı gübreleme ile karşılanır.
Toprakta en çok bulunan elementler Ağırlık % Hacim%
Oksijen (O) 46.6 91.77
Silisyum (Si) 27.7 0.88
Aliminyum (Al) 8.1 0.76
Kalsiyum (Ca) 5.0 0.68
Sodyum (Na) 2.8 1.60
Potasyum (K) 2.6 2.14
Magnezyum (Mg) 2.1 0.56
Son yıllarda bilimsel çalışmalarla, hangi bitki olursa olsun, bir bitkinin yapısında 100’den fazla element bulunduğu belirlenmiştir. Ancak, bu elementlerden 24 kadarının bitkide ne görev yaptığı bilinmektedir. Tüm bitkide (kök-gövde-dal-yaprak-meyve) bulunan bu elementlerin miktarı yüzde olarak aşağıda verilmiştir:
Elementler % Mikro Elementler %
Karbon (C) 45.0 Demir (Fe) 0.1
Oksijen (O) 45.0 Mangan (Mn) 0.05
Hidrojen (H) 6.0 Çinko (Zn) 0.02
Azot (N) 1.5 Klor (Cl) 0.1
Potasyum (K) 1.0 Bor (B) 0.02
Kalsiyum (Ca) 0.5 Bakır (Cu) 0.006
Magnezyum (Mg) 0.2 Molibden (Mo) 0.0001
Fosfor (P) 0.02
Kükürt (S) 0.1
99.5
Yukarıdaki tablodan görüldüğü gibi bitkinin en büyük kısmı karbon, hidrojen ve oksijenden meydana gelmiştir. Bitkiler, yapılarında bulunan karbonu (C) havadan karbondioksit (CO2) olarak, oksijeni havadan oksijen (O2) ve sudan (H2O) olarak, hidrojeni ise sudan (H2O) olarak alırlar. Güneş enerjisi ile yapraklarında yediğimiz ürünlerin organik maddelerini meydana getirirler.
Toprakta, iklim şartlarına (sıcaklık-yağış), sulama yöntemine, gübreleme zamanı ve gübreleme şeklne bağlı olarak azotlu gübrelerden çeşitli yollarla azot kaybı meydana gelebilmektedir. Azot kaybı, Amonyum Sülfat ve Üre gübresinde, %26 N CAN ve %21 N Amonyum Nitrat gübresine oranla daha fazla olmaktadır. Özellikle toprak yüzeyine serpilerek uygulanan ve toprağa karıştırılmayan azotlu gübrelerde kayıp, toprağa karıştırılanlara oranla biraz daha fazla olmaktadır. Üre ve Amonyum Sülfat gübrelerinden azot kayıplarını önlemek amacıyla bu gübreler kaplamalı (polymer-plastik, kükürt, torf gibi) şekilde üretilebilmekte veya bu gübrelerin nitrat formuna dönüşmesini sağlayan bakterilerin aktivitesini önleyen (inhibitör) maddeler kullanılarak gaz halinde azot kayıpları önlenebilmektedir. Ancak üre ve amonyumun nitrata dönüşmesini önleyerek, bitkilerin sadece amonyum (NH4) ile beslenmesini sağlamak doğru değildir. Bir bitki hayatı boyunca aldığı azotun %75’ini nitrat formunda (çeltik hariç), %25’ni ise amonyum formunda alır. Yavaş salınımlı ve inhibitörlü gübre kullanımının yararları ve zararları konusunda başka bir yazımızda bilgi verilecektir.
Bir kabın içine aldığınız hayvan gübresinden bir miktar koyun. Hafifçe nemlendirin. 8-10 gün sonra gübreden ot çıkıyorsa bu gübre iyi olgunlaşmamıştır. Hayvan gübresini aldığınız zaman gübre sıcak ise gübre iyi olgunlaşmamıştır. İyi olgunlaşmamış hayvan gübreleri toprağınıza sadece yabancı ot bulaştırmakla kalmayıp toprağınıza bazı hastalık ve zararlılar da bulaştırır.
Toprağa uygulanan gübrelerdeki bitki besin elementleri hatalı sulama ve aşırı yağışlarla topraktan yıkanarak bitki kök bölgesinden uzaklaşmadığı ve topraktaki diğer besin elementleri ile kimyasal bileşik meydana getirmediği sürece elverişli halde kalırlar. Bazı durumlarda bitki besin elementleri toprak kolloidleri (kil, humus gibi) tarafından tutularak geçici olarak alınamaz duruma geçebilirler.
Potasyum Nitrat yerine aynı miktarda suda kolay eriyebilen SOLUPOTAS veya %51 K2O ihtiva eden K-LEAF gübrelerini kullanabilirsiniz. Bu şekilde bitkinizin potasyum ihtiyacını tamamen karşılamış olursunuz. Ayrıca, fosforlu gübre olarak MAP yerine MKP gübresi kullanırsanız hem fosfor hem de potasyum vermiş olursunuz.
%34 Amonyum Nitrat yerine geçen bir gübre yoktur. Ancak, Amonyum Nitrat ile verdiğiniz azot miktarı kadar azotu üre ve Amonyum Sülfat gübreleri kullanmak suretiyle karşılamak mümkündür. Bir kg %34 N Amonyum Nitrat yerine 750 gr üre veya 1.6 kg Amonyum Sülfat kullanabilirsiniz. Bunun yerine kullandığınız her bir kg %34 N Amonyum Nitrat yerine 1 kg %21 N Amonyum Sülfat ve 300 gr üreyi birlikte kullanmak gübreleme bakımından daha doğrudur.
Ancak, topraksız ortam tekniği ile yapılan yetiştiricilikte (harç materyali veya su) üre gübresi kullanılmaz. Örnek olarak bir sulamada dekara 5 kg %34 N Amonyum Nitrat kullandığınızı farz edelim. Bunun yerine 5 kg Amonyum Sülfat ve 1,5 kg üreyi birlikte kullanmanız durumunda %34 N Amonyum Nitrat gübresi kadar azotu toprağa vermiş olursunuz. Daha önce kullandığınız Amonyum Nitrat miktarına göre örnekte yapıldığı gibi hesaplama yaparak azot ihtiyacını doğru olarak hesaplayabilirsiniz.
Toprağa karıştırılan bitkisel materyaller (anız-hasat artıkları) ve hayvan gübreleri (büyükbaş, küçükbaş, kümes hayvanı), bakteri ve mantarlar gibi toprakta bulunan mikroorganizmalar tarafından fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik yolla ayrışmaya uğratılarak toprakta tekrar kolayca parçalanmayan “hümüs” maddesini meydana getirirler. Bu toprağın gerçek ve devamlı organik maddesidir.
Toprağın organik maddesinin toprak verimliliğine etkisi ise üç ana maddede özetlenebilir:
Toprağın fiziksel özelliklerini düzeltir.
Toprağın kimyasal özelliklerini düzeltir.
Toprağın mikrobiyolojik faaliyetini artırır.
Tek yıllık tarımsal üretimde tarlanın boş olduğu dönemlerde (nadasa bırakma, 3-4 aylık dinlendirme) veya çok yıllık bitkilerde (bağ-zeytin-meyvecilik) özellikle fidan çağında sıra aralarında toprağa organik madde kazandırmak amacı ile yetiştirilen bitkilere yeşil gübre bitkisi ve bu bitkilerin toprağa karıştırılmasına (devrilmesine) yeşil gübreleme denir.
Yeşil gübre bitkileri aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:
Yeşil gübrelemenin yararları:
Yeşil gübre bitkileri (fiğ, korunga, yabani bakla gibi baklagillerin yanında arpa ve benzeri bitkiler) genellikle sonbahar aylarında hiç kimyasal gübre uygulamadan ekimi yapılır ve ilkbahar başlangıcında çiçeklenme dönemlerinin ortasında parçalanarak toprağa karıştırılır. Birkaç yıl arka arkaya yapılan yeşil gübreleme ile toprağın verimlilik gücü artar ve birim alandan daha yüksek ürün alınır. Yeşil gübreleme yapılan tarlalarda ve meyve bahçelerinde mineral gübrelemenin olumlu etkisi daha çok görülmektedir.
Toprağa karıştırılan bitkisel materyaller (anız-hasat artıkları) ve hayvan gübreleri (büyükbaş, küçükbaş, kümes hayvanı), bakteri ve mantarlar gibi toprakta bulunan mikroorganizmalar tarafından fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik yolla ayrışmaya uğratılarak toprakta tekrar kolayca parçalanmayan “hümüs” maddesini meydana getirirler. Bu toprağın gerçek ve devamlı organik maddesidir.
Toprağın organik maddesinin toprak verimliliğine etkisi ise üç ana maddede özetlenebilir:
Toprağın fiziksel özelliklerini düzeltir.
Toprağın kimyasal özelliklerini düzeltir.
Toprağın mikrobiyolojik faaliyetini artırır.
Yaprağını döken meyve ağaçlarında hasat sonrası, içinde azot bulunmayan veya çok az düzeyde azot ihtiva eden fosforlu ve potasyumlu gübreler verilebilir. Hasat sonrası fosforlu ve potasyumlu gübre uygulamaları ağaçların kış soğuklarına dayanıklığının ve meyve tutumunun artmasını sağlar.
Ağaçlarınızın sulama yöntemi olarak damla sulama kullanıyorsanız, dekara 6-8 kg kadar MKP gübresi 2-3 sulamaya bölünerek hasat sonrası uygulanabilir. Tava-karık usulü sulama yapıyorsanız, ilk sulamadan önce sulama tavası içine (gövdeden uzağa) 6-8 kg MKP (%52 P2O5+%34 K2O) gübresi dekardaki ağaç adedine bölünerek uygulanır ve sulama yapılır. Topraktan uygulama imkânı yok ise hasat sonrası ile yaprak dökümü öncesi arasında 100 litre suda 1 kg MKP+100 gr Çinko Sülfat + 100 gr Bonile Asit + yayıcı yapıştırıcı ile 10-15 gün ara ile 2-3 kez yapraktan gübreleme yapabilirsiniz.
Özellikle erken hasat yapılan taş çekirdekli meyve ağaçlarında hasattan yaprak dökümüne kadar geçen süre oldukça uzundur. Sürgünlerde gelecek yıl için, meyve gözlerinin oluşumu ve kuvvetli meyve gözü meydana gelmesi ve sürgünlerin kış soğuklarına dayanıklılığının artması için hasattan, yaprak dökümünün başlamasından bir ay öncesine kadar geçen süre içinde ağaçların yaşına ve verim durumuna göre gübreleme yapmak gerekir. İster damla sulama ile isterse klasik sulama yöntemi ile sulama yapılsın, taş çekirdekli meyve ağaçlarının hasat sonrası gübrelenmesi ağacın gelişmesini ve bir sonraki yıla kuvvetli girmesini sağlar.
Klasik sulama ile sulanan ağaçların taç izdüşümüne, içinde azot olmayan veya çok az olan fosforlu ve potasyumlu gübreler verilmesi yararlı olacaktır. Uygulanan gübreler, kökleri kesmeyecek kadar bir derinliğe karıştırılmalı ve arkadan sulama yapılmalıdır.
Damla sulama ile yapılan sulamalarda ise uygulanacak gübreler, sulama adedine bölünerek uygulanır. Ülkemiz topraklarında genellikle çinkonun eksik olması ve toprak pH değerinin de yüksek olması nedeni ile dekara ortalama 1 kg çinko sülfat gelecek şekilde uygulanmalı ve bu diğer gübrelerle birlikte verilmelidir.
Toprak analiz sonuçlarını Toros Tarım ile paylaşarak, dekara veya ağaç başına verilmesi gereken hasat sonrası gübre çeşitleri ve miktarları konusunda gübre tavsiyesi isteyebilirsiniz. Ağaçların yaşı, çeşidi, dikim mesafesi (bodur-yarı bodur) ve sulama yönteminizi bildirerek bir gübreleme programı oluşturmak için ise Toros bayiniz ile görüşünüz.
Ülkemizin hemen her yöresinde üreticiler genelde ahırlarından çıkardıkları iyi yanmamış hayvan gübrelerini küçük yığınlar halinde tarlanın çeşitli yerlerine bırakıp birkaç ay toprağa karıştırmadan bekletmektedirler. Toprak işleme zamanı gelince bu gübreler tarlanın yüzeyine serilerek toprağa karıştırılmaktadır. Toprağa karıştırılmadan birkaç ay açıkta kalan gübreler havadaki gazların etkisiyle parçalanmaya uğrayarak özellikle azot bakımından fakirleşir. Yığındaki organik gübrenin yapısındaki azotlu bileşikler, mikroorganizmaların enzim reaksiyonları sonucu amonyağa (NH3) kadar dönüşür ve gaz halinde havaya karışır. Dolayısıyla tarlada yığın halinde bırakılan gübre özellikle azot bakımından fakirleşir ve toprağa fazla bir faydası dokunmaz. Bunun için tarlaya getirilen hayvan gübreleri birkaç gün içinde toprağa karıştırılmalıdır.
Ülkemizde temel gıda ürünlerimizin başında gelen buğday bitkisinde, bir dekardan alınan ürün miktarı ve ürünün kalitesi, üretici kazancı bakımından olduğu kadar ülkemiz ekonomisi bakımından da çok önemlidir. Ü2007 – 2008 buğday üretim döneminde, ülkemizde yağış yetersizliği (kuraklık) nedeni ile buğday veriminde büyük azalma meydana gelmiştir. Ülkemizde yıldan yıla değişmekle birlikte ortalama 10 milyon hektarlık alanda buğday yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bir yıl önce yaşanan kuraklığı dikkate alan bazı üreticiler, 2008 – 2009 buğday yetiştirme dönemi başlangıcında, gübre fiyatlarında beklenmedik değişimler nedeni ile toprak altı (taban) gübre kullanmadan veya çok az düzeyde taban gübre uygulayarak buğday ekimi yapmışlardır.
2008 – 2009 üretim sezonunda, yağışların beklentilerin aksine yeterli düzeyde olması nedeniyle, taban gübresi kullanmayan üreticiler taban gübre eksikliğini yaprak gübresi kullanarak telafi etmeye çalışmışlardır. Ancak yapraktan gübreleme hiçbir zaman toprak uygulamasının eksikliğini karşılamaz.
Taban gübresi kullanmayan bir kısım üreticiler ise sadece bir defa üst gübre kullanarak yeterli ürün almaya çalışmışlardır. Buğday üreticilerinin bu davranışlarını öğrenen TOROS Tarım 2008 – 2009 buğday üretim sezonunda üreticilere doğru bilgi vermek amacı ile “Taban gübresiz – Taban gübreli buğday denemesi” kurmuştur. Deneme Aydın ili Söke ovasında Durmuş NİZAM adlı üretici tarlasında yapılmıştır. TOROS’un planladığı bu çalışma Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü ile birlikte yürütülmüştür. Denemenin yapıldığı tarlada civar köy çiftçilerinin de gübresiz ve gübreli parsellerde farkı görebilmeleri için parsel büyüklükleri 10 dekar olarak belirlenmiş ve toplam 50 dekarlık alanda deneme yürütülmüştür. Denemeye uygulanan taban ve üst gübre çeşit miktarları ile elde edilen ürün miktarı aşağıdaki tabloda verilmiştir:
Taban Gübre kg/dekar Üst Gübre kg/dekar (Kardeşlenmede) Üst Gübre kg/dekar (Sapa Kalkmada) Dane Verimi kg/dekar Oransal Ürün Artışı
Gübresiz Verilmedi Verilmedi 200 –
Gübresiz CAN 15 kg Verilmedi 393 100
DAP (18 kg) CAN 15 kg %33 N AN 15 kg 557 141,7
20-20-0 (20 kg) CAN 15 kg %33 N AN 15 kg 619 157,5
20-20-0 (35 kg) CAN 15 kg %33 N AN 15 kg 751 191,1
2008 – 2009 üretim yılı sonbahar ve ilkbahar yağışlarının düzenli ve yeterli olması taban gübre ve üst gübre uygulanan parsellerde verimin beklenenin üstünde gerçekleşmesine neden olmuştur. Taban ve üst gübre verilmeyen parsel verimi bir yana bırakılacak olursa taban ve üst gübreyi yeterli miktarda kullanmak verimde %90 kadar bir artış sağlamıştır. Verimin yanında dane örneklerinde yapılmakta olan kalite analizlerinde de gübrelemenin olumlu etkisi görülecektir. Bu konuda bilgiler elde edildikçe sonuçlar verilecektir.
Buğday bitkisi ile yapmış olduğumuz bir araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istedik. Bu bülteni okuduğunuzda elde edeceğiniz bilgileri gübre verdiğiniz üreticilerle paylaşacağınızdan eminiz. TOROS Tarım olarak bilime inanmış olan kuruluşumuz 2007 – 2008 üretim yılında yaşanan kuraklık ve düzensiz yağış nedeni ile özellikle buğday, arpa, yulaf, çavdar yetiştiriciliğinde verim düşüklüğünü yakından takip etmiştir. 2008 – 2009 yılında da aynı kuraklığın yaşanacağını var sayan üreticiler buğday ekim zamanında toprak altı gübrelerde meydana gelen beklenmedik fiyat yükselişleri ile taban (toprak altı) gübre kullanımında tereddüte düşmüşlerdir. Bir kısım üreticiler taban gübre kullanmadan ekim yapmış bir kısmı taban gübre eksikliğini yapraktan gübreleme ile karşılamaya çalışmış ve bir kısmı da sadece bir üst gübre kullanarak bu üretim döneminde yeterli ürün almaya çalışmıştır. Ancak taban gübre kullanmayan üreticilerin verim ve kalitelerinde büyük düşüşler görülmüştür.
2008 – 2009 buğday üretim döneminde yaşanacak bu durumu öngören TOROS Tarım, taban gübresiz – taban gübreli buğday denemesi kurmuştur. Deneme Aydın ili Söke ovasında Durmuş NİZAM adlı çiftçinin 50 dekarlık tarlasında yapılmıştır. Deneme parsellerinin her biri 10 dekar büyüklüğündedir. Tabandan ve üstten uygulanan gübre miktar ve çeşitleri aşağıda tablo halinde verilmiştir. tablodan görebileceğiniz gibi hiç gübre kullanılmayan ve sadece bir kez üst gübre kullanılan parsellerden alınan ürün miktarı çok az durumdadır.
Taban Gübre kg/dekar Üst Gübre kg/dekar (Kardeşlenmede) Üst Gübre kg/dekar (Sapa Kalkmada) Dane Verimi kg/dekar
Gübresiz Verilmedi Verilmedi 200
Gübresiz CAN 15 Verilmedi 393
DAP (18 kg) CAN 15 %33 N AN 15 557
20-20-0 (20 kg) CAN 15 %33 N AN 15 619
20-20-0 (35 kg) CAN 15 %33 N AN 15 751
Taban ve üst gübre verilmeyen parseldeki çok düşük verim miktarı bir yana (Taban gübre kullanmayanlar genellikle bir üst gübre kullanmışlardır.) sadece bir üst gübrelemeye oranla taban gübre ve iki kez üst gübre uygulaması %40 – 90 oranında daha yüksek verim oluşturmuştur.
Taban gübrelemenin sadece dekardan alınan ürün miktarına etkisinin yanında kaliteye de etkisi vardır. Gübrelemenin danedeki gluten miktarına etkisi ve diğer kalite özelliklerine etkisi konusunda çalışmalar devam etmektedir.
Siz bayilerimizin, önümüzdeki üretim yılında buğday üreticilerinin taban gübre kullanımı hususunda gerekli uyarıları yapacağınızdan eminiz. Ülkemizde yıldan yıla değişmekle birlikte 10 milyon hektar kadar buğday ekimi yapılmaktadır. Yeterli yağış ve gübreleme ile verimde sağlanacak %20 – 25’lik bir artış buğday rekoltemizde 4 – 5 milyon ton fazla buğday üretmemizi sağlayacaktır. TOROS Tarım olarak birçok yerde yaptığımız çalışmalarda üreticileri gübreleme konusunda eğitmekteyiz. Bunun yanında sizlerin kanalı ile üreticilerimizin aydınlatılmasını yararlı gördük. Üreticilerimizin doğru ve dengeli gübre kullanımı için toprak analizine dayalı gübre kullanımı konusunda TOROS Tarım her zaman üreticilerin yanındadır.
Buğday ve arpada verim miktarını artırmanın en etkili araçlarından biri olan azotlu gübrenin gereğinden fazla kullanılması veya traktör dönüşlerinde gübre saçıcıyı kapatmadan aynı yerde birkaç kez dönülmesi durumunda tarlada yer yer yanmalar oluşur. Bu durum özellikle yağışın az olduğu yıllarda daha çok görülür. Çünkü azotlu gübre, bitkinin toprak üstü kısmının hızlı ve gereğinden fazla büyümesini sağlar. Yeterli yağış düşmediği takdirde, toprakta zaten az miktarda bulunan su kısa sürede tükenir. Bitki susuz kaldığı için gereğinden fazla gübrelenen buğday ve arpalar sararıp kurur. Halk arasında bu duruma “buğday-arpa yanması” denir. Buğdaygillerde kullanılacak azotlu gübre miktarını ve gübreleme zamanını yağış durumuna göre ayarlamak gerekir.
Toprağınızın yapısı killi (ağır) ise ve drenajı iyi değil ise toprakta taban suyu seviyesi yükselir ve toprak havalanması azalır. Toprak havalanmasının azalması toprak havasındaki oksijen miktarının azalmasına neden olur. Aşırı yağış ile toprağa geçen su iyi bir erikten (çözgen) olduğu için kireçli topraklarda kirecin bir kısmı eriyerek toprak suyunda bikarbonat (HCO3) miktarını arttırır. Toprakta daha önce yarayışlı formda olan alınabilir demirin bir kısmı bikarbonat ile birleşerek geçici olarak alınamaz hale dönüşür. Bu durum bitkinin genç yapraklarının sararmasına neden olur. Özellikle kış ve ilkbahar yağışlarının çok olduğu yıllarda demir noksanlığının daha çok görülmesinin bir sebebi de budur. Bunu düzeltmenin bir yolu bahçe de belirli aralıklarla ağacın kılcal kök derinliği kadar drenaj kanalı açıp taban suyu seviyesinin azaltılması ve diğer bir yolu da toprak pH değeri yüksek ise kükürt uygulayarak toprak pH değerinin azaltılarak fazla suyun aşağılara drene olmasına yardımcı olmaktır. Ayrıca toprağa % 6 demir (iz) içeren Fe-EDDHA uygulayarak (ağaç büyüklüğüne göre 50 – 100 gr) veya yapraktan % 13 demir (Fe) içeren Fe-EDTA ile yapraktan gübre vererek demir noksanlığını giderebilirsiniz. Toprak kireçli ve pH değeri yüksek ise toprağa halk arasında karaboya (şıbılık) adı verilen demir sülfat (FeSO4.7H2O) uygulamak kesinlikle demir noksanlığını gidermez.
Yaprağını döken meyve türlerinde hasatla başlayıp yaprak dökülmesinden bir ay öncesine kadar uzanan dönemde yapılan sulama ürün verimliliği açısından büyük öneme sahiptir. Sürgünlerin kışa dayanıklı girmesi, yeni meydana gelecek sürgünlerde meyve gözü adedinin artması ve tutumunun yüksek olması için ağaçların bu dönemde fosfor, potasyum, çinko ve bor ile gübrelenmesinde yarar vardır. 10 yaşındaki kiraz ağacı için, içinde fosfor ve potasyum bulunan MKP (Mono Potasyum Fosfat) gübresinden ağaç başına 100-150 g, Çinko Sülfat’tan 25 g ve Borik Asit’ten 10-15 g vermeniz yeterli olur. Ağaç başına verilmesi gereken miktar ile ağaç adedini çarparak bahçeye verilmesi gereken toplam gübreyi hesaplayabilirsiniz. Bahçenin ihtiyacı olan gübreyi hasattan sonra yapacağınız sulama adedine bölerek, her sulamada eşit miktarda gübre vermek suretiyle uygulayabilirsiniz. Bunun yerine 100 litre suda 500-750 g MKP + 100 g Çinko Sülfat + 50 g Borik Asit + Yapıştırıcı katarak 10-15 gün ara ile yapraktan gübreleme de yapabilirsiniz.
Ağır yapılı (killi) tarla toprağı şayet tesviye edilmezse aşırı yağışlardan sonra su birikmelerinin yaşanması doğaldır. Dolayısıyla tesviyeye önem veriniz. Bununla birlikte tarlanın eğimine paralel olarak toprağın bünyesine (kil miktarına) ve yetiştireceğiniz bitkinin özellikle kılcal kök derinliğine göre drenaj kanalı açıp su birikmesini önleyebilirsiniz. Aksi takdirde su altında kalan kısımlardaki bitki kökleri hava (oksijen) alamaz. Tabiatıyla, kökleri oksijen alamayan bitkiler sararmaya başlar. Su birikmesi özellikle nitrat azotu gibi besin elementlerinin topraktan yıkanarak bitkinin kök bölgesinden uzaklaşmasına neden olur. Benzer durum meyve ağaçlarında (şeftali, bağ, turunçgiller) ilkbahar aylarında sürgün ucundaki yaprakların sararması ile de ortaya çıkar. Bu sararma suyun drenajla akıtılmasından sonra düzelir. Özellikle aşırı yağışlı geçen yıllarda bu olay çok sık görülür. Su göllenmesi kısa süreli olmuş ise (5-10 gün), göllenme çekilince bu kısımlardaki bitkilere yapraktan gübre vermek sureti ile gelişmelerini teşvik etmek gerekir.
Çeşitli tarlalarda aşırı ve hatalı sulamadan sonra toprak yüzeyinde beyazlaşmalar görülmektedir. Bu durumun adı, “toprakta tuzlanma” olayıdır. Pamuk tarlalarında tuzlanmayı önlemenin birinci yolu, pamuğun gelişme döneminde ihtiyaç duyduğu suyu, miktarını artırmadan 3-5 seferde vermektir. Gölleme şeklinde ve az sayıda yapılan sulamalarda, toprağın 1-1,5 m. kadar derinliğine su inmektedir. Toprağın o derinliğinde bulunan tuzlar, sulama suyunda eriyerek buharlaşma ile birlikte toprak yüzeyine çıkmaktadır. Tuzlanmanın olduğu yörelerde sırta ekim yapmak daha yararlıdır. Ayrıca, potasyumlu gübreler tuzluluğun etkisini azaltabilmektedirler. Bu nedenle hafif tuzlanma olan yörelerde potasyumlu gübre kullanmak fayda sağlayacaktır.
Normal olarak sulama suyunun kalitesi iyi ve tuzluluğu az veya yok ise sık sulama yapmak sureti ile toprakta tuzlanma oluşmaz. Toprakta tuzlanma meydana gelmiş ise en yakın tarımsal araştırma enstitüsüne ve ziraat fakültesine müracaat etmek sureti ile toprak tuzluluğunu azaltıcı uygulamalar ile toprak ıslahı yapmak gerekebilir.
Tuzlanmanın bir nedeni de suyun kıt olduğu dönemde drenaj sularının kullanılmasıdır. Drenaj kanallarında bulunan suyun sulama suyu olarak kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir.
Hayvan gübrelerinin yapısında bulunan besin maddesi miktarları kimyasal gübrelere oranla çok azdır. Aşağıda verilen çizelgeden de görülebileceği gibi 1 ton iyi yanmış ve çok kuru sığır gübresinin azot miktarı 10 kg kadar % 33 N Amonyum Nitrat gübresinin azot miktarına eşittir. Ancak, hayvan gübrelerinin yapısında sadece azot bulunmayıp, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve mikro besin elementlerinden demir, bakır, çinko, mangan ve bor’ da bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile hayvan gübreleri çok besinli kompoze gübreler gibidir, ancak besin maddesi miktarı ise kimyasal gübrelere oranla çok azdır.
Cinsi
|
100 kg kuru ağırlıkta |
||||
% N |
% P2O5 |
% K2O |
% Ca |
% Mg |
|
Sığır |
0.4 – 0.6 |
0.3 – 0.4 |
0.6 – 0.7 |
0.4 – 0.5 |
0.1 – 0.2 |
Koyun – Keçi |
0.6 – 0.9 |
0.4 – 0.6 |
0.7 – 1.0 |
0.5 – 0.6 |
0.2 – 0.3 |
Tavuk |
2.0 – 3.0 |
1.5 – 2.5 |
2.0 – 3.0 |
0.5 – 1.5 |
0.2 – 0.3 |
Hayvan gübrelerinin esas kullanım amacı bitkilerin besin elementi ihtiyacını karşılamak için olmayıp toprağın fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliklerini düzeltmek içindir. Hayvan gübreleri toprakların su tutma ve havalanma özelliğini dengeye getirir. Ayrıca toprakların besin maddesi tutma kapasitesini yükseltir.
Özetle, yukarıda verilen açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi tek başına hayvan gübresi kullanılması yüksek ürün elde etmeye yetmez, yanında mutlaka toprak analizine dayalı olarak kimyasal gübre kullanmak gerekir.
Bazı kişiler, bu konuyu detaylı bir şekilde incelemedikleri için hatalı bilgiler vermekte, %26 azot (N) ihtiva eden CAN26 (kalsiyum amonyum nitrat) veya diğer bir ismi ile %26’lık amonyum nitrat gübrelerinin kireç içerdiği için toprağı kireçlendirdiği ve toprak pH değerini yükselttiğini ifade etmektedirler. Bu tamamen yanlıştır.
CAN26 gübresinin toprağı kireçlendirmediğini sizlere basit bir hesaplama ile izah edelim.
Bir dekarda 1.000 m2 alan vardır. Buğday gibi yüzeysel köklü bitkilerin kökleri 20 cm derinlikteki bölgeden beslenirler. Bu kalınlıktaki 1 dekarlık alanda 200 m3 (1.000 m2 x 0,2 m = 200 m3) toprak vardır. Orta bünyeli bir toprağın 1 m3’ ünün ağırlığı 1,25 ton’dur. Bir dekarda 250 ton (200 x 1,25 = 250) toprak var demektir.
Topraktaki kireç (CaCO3) miktarı analiz sonucuna göre %2,5’den daha az ise o toprak az kireçli toprak olarak tanımlanmaktadır. Bunun anlamı, 250 ton toprağın %2,5’i kireç ise toprakta 6,25 ton (6.250 kg) kireç vardır demektir. Bu miktarda kireç ihtiva eden 0 – 20 cm kalınlıktaki tarla toprağında 6.250 kg kireç olmasına rağmen “az kireçli” olarak ifade edilmektedir.
CAN26 gübresinde ortalama %25 oranında kireç bulunmaktadır. Amonyum nitrat gübrelerine kireç eklenmesinin iki sebebi vardır; Kireç gibi etkisiz (inert) bir dolgu maddesi ilave ederek amonyum nitrat gübresinin tehlike potansiyelini ortadan kaldırmak ve gübrenin fiziki kalitesini yükseltmek.
Buğday tarımında dekara 20 kg CAN26 gübresi verildiğinde, dekara 5 kg kadar kireç verilmiş olur. Gübre ile toprağa verilen kireç, topraktaki en az kireç ile birlikte 6.255 kg olur. Daha önce 6.250 kg kireç ihtiva eden toprağı “az kireçli” diye ifade ediyorduk. 6.255 kg olunca bu toprak çok kireçli olmaz.
Kökleri daha derine giden bitkilerde (bağ, zeytin, meyve bahçesi) kök derinliğini 40 cm kabul edersek 40 cm kalınlıkta 12.500 kg (12,5 ton) kireç var demektir. Topraktaki kireç 40 cm derinlikte 12.500 kg yerine 12.505 kg olunca o toprak kireçli toprak olmaz. Buğday tarımında ortalama 300 – 400 kg ürün ile dekardan en az 2 kg kalsiyum (Ca) kaldırılır. 2 kg kalsiyum 5 kg kirecin (CaCO3) suda tamamen erimesinden meydana gelir. Bunun anlamı, toprağa CAN26 gübresi ile verilen kireç miktarı kadar kirecin kalsiyumu bitkiler tarafından topraktan alınmasıdır. Üst gübreleme ile verilen CAN26 gübresindeki kirecin kalsiyumu kadar kalsiyum, bitkiler tarafından alındığı için toprakta kireç artışı meydana gelmez.
CAN26 ile ilave edilen kirecin toprağın pH değerini yükselttiği hususuna gelince.
CAN26 gübresi suda eridiği zaman bir tane (+) elektrik yüklü amonyum (NH4) ve bir tane (–) elektrik yüklü nitrat (NO3) iyonu meydana getirdiği ve her iki azot formu bitki tarafından alındığı için toprak pH’sı değişmez.
Topraktaki kireç veya gübre ile verilen kireç, toprakta kireç olarak kaldığı sürece pH üzerinde etkisi olmayacağından bitkiye zararı yoktur. Aşağıdaki kimyasal formülden de görüleceği gibi topraktaki kireç suda tamamen eridiği (çözündüğü) zaman toprağa kalsiyum (Ca), karbonat (CO3) veya bikarbonat (HCO3) geçer. Toprağın pH değerine etki eden kirecin ayrışmasından açığa çıkan kalsiyum aynı zamanda önemli bir bitki besinidir. Bitkiler kalsiyumu, azot ve potasyumdan sonra en çok topraktan alır ve bir kısmı da toprakta kalır. Toprakta kalan kalsiyum, toprağın fiziksel yapısını düzelterek bitki köklerinin toprakta geniş bir şekilde yayılmasını sağlar. Toprakta kalan karbonat ve bikarbonat bitki beslenmesi bakımından problem yaratır. Ancak 1 kg kirecin eriyip kalsiyum (Ca), karbonat (CO3) ve bikarbonat (HCO3) haline gelebilmesi için 66 – 100 ton suya ihtiyaç vardır. Bunun anlamı, tarım topraklarında kirecin eriyip kalsiyum ve karbonat haline gelmesi çok yavaş ve zor olur.
Bu erime hızlı ve kolay olsaydı binlerce yıldır yağan yağmur suyu ile toprakta kireç diye bir madde kalmamış olurdu
Değerli üreticiler, buraya kadar yapılan açıklamalardan görüleceği gibi CAN26 gübresindeki amonyum nitratın tehlike potansiyelini önlemek ve ürünün fiziki kalitesini artırmak amacı ile gübreye ilave edilen kireç, toprağın kireç miktarını arttırmaz ve toprak pH değerini yükseltmez.
CAN gübresi torbalarında Kalsiyum Amonyum Nitrat yazmasının sebebi ise Uluslar arası bir gübre olduğu için İngilizce adının “Calcium Ammonium Nitrate” şeklinde olmasındandır. İngilizce olan bu üç kelimenin baş harfleri alınarak üretmiş olduğumuz gübreye “CAN” ismi verilmiştir.
Üreticilerin şeker gübre diye adlandırdığı Amonyum Sülfat gübresinin kimyasal formülü (NH4)2SO4 şeklindedir. Bu formüldeki elementler aşağıdaki şekilde incelendiğinde elementlerin formüldeki miktarı ve atom ağırlıkları dikkate alındığında Amonyum Sülfat gübresinde azotun % 21 olduğu görülecektir.
Element İsmi Simgesi Adedi Atom ağırlığı Formüldeki Miktarı Gübredeki % Miktarı
Azot N 2 14 28 21,22
Hidrojen H 8 1 8 6,06
Kükürt S 1 32 32 24,24
Oksijen O 4 16 64 48,48
Amonyum Sülfat gübresinde etkili madde olarak % 21 oranında azot (N), % 6 oranında hidrojen (H), % 24 oranında kükürt (S) ve % 48-49 oranında oksijen (O) bulunmaktadır. Bu hesaplamada da görülebileceği gibi Amonyum Sülfat gübresinde % 21 azot (N) bulunurken % 79 oranında diğer besin elementleri bulunmaktadır. Bu durum tüm diğer gübreler için geçerlidir. Üreticiler sadece azot (N)’ u dikkate aldığı ve diğer besin elementlerini bitki besini olarak bilmediği için bu soruyu sormaktadır.
Gübrelerdeki etkili madde miktarları nedir?
Dünyada en çok kullanılan gübrelerdeki azot miktarı % N, fosfor miktarı % P2O5 ve potasyum miktarı % K2O şeklinde ifade edilmektedir. Gübrelerin bünyesinde sadece N, P2O5 ve K2O diye bir şey yoktur ve bitkiler hiçbir zaman topraktan kökleri ile azotu N halinde, fosforu P2O5 halinde ve potasyumu K2O halinde almazlar. Ülkemizde kullanılan azotlu gübrelerde azot amonyum (NH4), Nitrat (NO3) ve Üre (NH2CONH2) halinde; fosforlu gübrelerde fosfor H2PO4 ve HPO4 halinde; potasyumlu gübrelerde potasyum K formunda bulunur. Bitkiler bu formdaki besin elementlerini (+) ve (-) elektrik yük kazanmış iyonlar halinde topraktan alırlar.
Toprak içine karıştırılmadan uygulanan azotlu gübrelerden özellikle Amonyum Sülfat ve Üre gübresinden amonyak gazı halinde azot kaybı olur. Bunun yanında toprak şartlarına bağlı olarak topraktaki bakteriler tarafından (denitrifikasyon bakterileri) enzimatik reaksiyon sonucu azot gazları (N2O – NO – N2) atmosfere geçerek azot kaybı meydana gelebilir.
Toprağın yapısı incelendiğinde toprakta kum-mil-kil gibi toprağın ana yapısını meydana getiren, çapları birbirinden çok farklı olan mineral kökenli materyaller ile organik madde dediğimiz humus maddesi bulunmaktadır. Bu materyallerden kum hariç diğerlerinin besin maddesi tutma özellikleri vardır. Kimyasal gübrelerden ise üre gübresi hariç diğer tüm azotlu, fosforlu ve potasyumlu gübreler toprağa karıştırıldıktan sonra toprakta yeterli rutubet (su) varsa, suda çözünerek (eriyerek) (-) ve (+) elektrik yüküne sahip olurlar. Üre gübresi ise toprak sıcaklığına, topraktaki üre bakterilerinin varlığına ve aktivitesine bağlı olarak yavaş yavaş elektriksel yük kazanır (Önce (+) elektrik yüklü amonyum (NH4+) azotuna ve daha sonra (-) elektrik yüklü nitrat (NO3-) azotuna dönüşür).
Toprakta mineral kökenli mil (silt) ve kil mineralleri çoğunlukla (-) elektrik yüküne sahiptir. Organik materyaller (humus) ise hem (-) ve hem de (+) elektrik yükü gösterebilirler. Toprakta kil minerallerinin (-) elektrik yüklerine, (+) elektrik yüklü amonyum azotu, potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi elementler ile mikro besin elementlerinin çoğu bağlanır. Ayrıca kil minerallerinin paketleri arasına da bazı elementler (özellikle amonyum azotu ve potasyum) girerek tutulur. (-) elektrik yüküne sahip elementlerin bir kısmı bazı elementlerle birleşerek aşırı sulama ile toprağın derinliklerine yıkanmadan toprakta kalır, nitrat, klor ve sülfat gibi bazılarının ise bir kısmı yıkanabilir. Ülkemizin Orta ve Doğu Karadeniz sahil bölgesi topraklarında ve çok kumsal ve geçirgen yapıya sahip tarlalarda besin yıkanması olmasına rağmen diğer yörelerde besin elementi yıkanması fazla olmaz.
Bitki besin maddesi ihtiva eden gübreler, bitkinin ürün miktarı ve kalitesi üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu gibi, aynı zamanda hastalık ve zararlıların bitkiye bulaşma riskini de azaltarak önemli bir görev üstlenirler. Bunun yanı sıra gübreleme, hava sıcaklığı ve kuraklık ile toprak ve sudaki tuz oranı gibi çeşitli çevre faktörleri arasında da yakın bir ilişki bulunmaktadır.
Bitkinin çevresel faktörlere ve zararlılara karşı hassasiyet ve direncini büyük oranda genetik yapısı belirlemektedir. Bu durum bitkinin anatomik yapısı ile bitki bünyesindeki fizyolojik ve biyokimyasal metabolizma gelişimiyle alakalıdır. Bitkiler, dış faktörlere anatomik yapılarını değiştirmek suretiyle tepki verirler. Yapraklarda kalın ve dayanıklı epidermis hücrelerinin oluşumu ve dokularda yüksek oranda ligninleşme gibi fiziksel değişimlerin yanı sıra bitkiler, bünyelerinde meydana gelen biyokimyasal tepkimeler sonucu fitoaleksin gibi toksin niteliğinde bazı bileşikler salgılamak suretiyle, hastalık ve zararlılara karşı da direnç gösterirler. Bu savunma mekanizmalarının etkin bir biçimde devreye girmesinde bitkinin iyi beslenmesi, dolayısıyla doğru ve dengeli gübre kullanımı çok önemli bir rol oynamaktadır.
Bilim insanları ve araştırmacılar laboratuvar ortamında dış faktörlere karşı direnci artırılmış yeni ve dayanıklı çeşitler meydana getirseler bile, doğru ve dengeli gübre kullanımıyla daha az fakat daha etkin zirai ilaç kullanılması mümkündür.
Yüksek veya düşük sıcaklıklara ve kuraklığa karşı bitkilerin dayanıklılıkları türden türe farklılıklar göstermektedir. Bitki beslenmesi ile özellikle bitkinin su tüketimi ve soğuğa dayanıklılığı arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bitki bünyesinde, bilhassa yapraklarda kuru madde miktarının artması, bitkilerin soğuktan daha az zarar görmesini sağlamaktadır. Bunun yanı sıra doğru ve dengeli gübre kullanımı, bitkinin solunum ve terleme fonksiyonlarını düzenleyip su kaybını minimuma indirmekte ve bitkinin kuraklıktan daha az zarar görmesini sağlamaktadır.
Satın alınan hayvan gübresi 15-20 cm kalınlıkta gübre olgunlaştırma yerine serilir. Bu gübrenin her bir tonu için 3 kg triple super fosfat ve 3 kg %26 N CAN veya %33 N amonyum nitrat gübresi ile 0,5 kg çok ince öğütülmüş toz kireç serpilir. Gübre kuru ise hafifçe ıslatılır. Aynı işleme, gübre yığını 1-1,5 m yükseklikte oluncaya kadar devam edilir. Gübre olgunlaştırma işlemi yazın yapılıyorsa, gübre yığınının üstü 3-5 cm kalınlıkta toprak (veya kum) ile kapatılır. Yığının üzerine geniş yaprakları olan kabak, salatalık veya ayçiçeği gibi bitkilerin tohumundan 3-5 tane ekilir. Bitkinin yaprakları pörsüyünce yığın hafifçe ıslatılır. Bu yığın içindeki gübre 4-5 ay içinde olgunlaşmış olur. Gübre olgunlaştırma işlemi yağışlı aylarda yapılıyorsa yığının üzeri naylonla örtülmelidir. Gübre bu şekilde olgunlaştırılırsa, C/N oranı 15-20’ye inmiş, yabancı ot tohumu olmayan iyi bir hayvan gübresi elde edilir.
Toprak Düzenleyici ne demektir? Toprağın bitki yetiştirmeye uygun olmayan bazı fiziksel ve kimyasal niteliklerini düzeltmeye yarayan materyallere toprak düzenleyicisi adı verilir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın 04.06.2010 tarih ve 27601 sayılı yönetmeliğinde Toprak düzenleyicilerinin gübre olmadığı açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu yönetmelikte toprak düzenleyiciler üç ana grup altında toplanmış ve nitelikleri belirtilmiştir:
– Mineral toprak düzenleyiciler
– Organik toprak düzenleyiciler
– Organik + Mineral toprak düzenleyiciler
Bu yazımızda sadece “Mineral Toprak Düzenleyiciler” konusunda bazı bilgiler verilecektir.
Tarım topraklarının bir kısmı çeşitli nedenlerle, hatalı tarımsal uygulamalarla verimlilik niteliklerini azaltmış veya kaybetmiş durumdadır. Bu gibi tarımsal alanlara toprak düzenleyiciler uygulamak sureti ile toprakları ıslah etmek ve verimli hale getirmek mümkündür. Ancak toprağı ıslah etmekte kullanılan bu materyaller hiçbir zaman kimyasal (mineral) gübre niteliğinde değildir ve gübre olarak pazarlanamaz.
Toprak ıslahını gerektiren nedenler aşağıdaki gibi özetlenebilir:
– Toprak tuzluluğu
– Toprak alkaliliği
– Toprak asitliği
– Toprağın Su tutma-Havalanma niteliği
– Toprak erozyonu
– Toprağın besin maddesi elverişliliği ve besin maddesi tutma kapasitesine etkileri
Yukarıda belirtilen bozulmuş toprak özelliklerinin düzeltilmesinde genellikle mineral kökenli toprak düzenleyiciler kullanılmaktadır. Toprak tuzluluğunun ıslahında JİPS (Alçı) CaSO4.2H2O kullanılmaktadır. Bu kimyasal madde bünyesinde bitki besini olarak Kalsiyum (Ca) ve Kükürt (SO4) ihtiva ediyor diye hiçbir zaman gübre yerine geçmez. Toprak tuzluluğunu azaltmak isteyen üreticiler, yetiştireceği bitkinin kök derinliğine ve tuzları yıkayacağı sulama suyu kalitesine ve toprak özelliklerine göre bir dekara kullanması gereken Jips miktarı için bu konunun uzmanına danışması gerekir. Toprakta tuzluluk meydana getiren ve kil minerali tarafından tutulan Sodyum (Na) elementi, toprağa uygulanan Jips’ in kalsiyum’ u ile yer değiştirerek sodyum toprak suyuna geçer ve Sodyum Sülfat (Na2SO4.10H2O) meydana gelir. Sulama suyu ile sodyum sülfat uzaklaştırılır ve bu şekilde toprak tuzluluğu azaltılmış olur.
Toprak alkaliliğini (yüksek pH) azaltmak için genellikle kükürt ve kükürt ihtiva eden materyaller kullanılmaktadır. Bu materyallerin başında elementel kükürt gelmektedir. Element kükürde ilave olarak bünyesinde kükürt ihtiva eden bazı bileşiklerde toprak pH değerini azaltmada kullanılabilmektedir. Ancak, etkinliği hiçbir zaman element kükürt kadar değildir. Toprağa karıştırılan element kükürt, topraktaki kükürt bakterilerinin enzimatik reaksiyonu sonucu Sülfirik asit (H2SO4) meydana getirir. Toprak suyunda eriyen sülfirik asit hidrojen (H) ve sülfat iyonlarına ayrılır. Bitkiler hidrojen iyonlarını kökleri ile alamadıkları için topraktaki hidrojen iyon miktarı artar ve bu şekilde toprak pH değeri azaltılmış olur. Bir toprakta hem tuzluluk hem de alkalilik varsa önce tuzluluk azaltılmalıdır.
Toprak asitliğini (düşük pH) yükseltmek için bünyesinde Kalsiyum bulunan kireç ve kireç kökenli materyaller kullanılır. Bunların başında kireç (CaCO3), yanmış kireç (CaO), sönmüş kireç [Ca(OH)2] ve Dolomit (CaCO3 + MgCO3 (Tarım Kireci) gelmektedir. Bir dekara verilmesi gereken miktarlar, pH yükseltmesi yapılacak toprak tabakası kalınlığı, toprağın pH değeri ve bazı toprak özellikleri dikkate alınarak ve bu konuda bir uzmana danışarak uygulanmalıdır. Toprağın pH değerinin kuvvetli asit (düşük pH) olması, özellikle fosforun ve diğer besin elementlerinin alınmasını ve yarayışlı formda toprakta bulunmasını engeller. Çok düşük pH değerlikli topraklarda demir ve mangan elementleri miktarları çok artarak toksik düzeye çıkabilir. Bunun için kireçleme yapmak gerekir.
Toprağın su tutma, havalanma kapasitesini düzeltmek ve besin maddesi tutma kapasitesini arttırmak amacı ile vermikulit, zeolit, pomza, perlit, diatomit ve volkan tüfü gibi materyaller kullanılmaktadır. Bu materyallerin ne oranda kullanılması gerektiği toprak analizleri sonucunda belirlenir. Toprağın bazı fiziksel özelliklerini düzeltmek amacıyla toprağa ilave edilen bu materyaller aynı zamanda toprak erozyonunun azalmasına da neden olmaktadır. Bu materyallerin dekara belirli oranlarda karıştırılması ile fiziksel yapısı bozuk olan topraklarda bitki köklerinin daha iyi gelişmesini ve bitkilerin topraktan daha kolay bir şekilde su ve besinleri almasını sağlar.
Buraya kadar özet olarak açıklanmaya çalışılan toprak düzenleyiciler, bünyelerinde besin maddeleri içeriyor diye veya pazarlamadaki güçlükleri aşmak için içlerine kimyasal gübre karıştırılarak ilave edilmesi ile bu materyaller gübre olmaz. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da bu materyalleri “Toprak Düzenleyici” olarak kabul etmekte, üretim ve pazarlama iznini toprak düzenleyici olarak vermektedir. Toprak düzenleyiciler daha önce belirtildiği gibi hiçbir zaman gübre yerine geçmez. Bu konularda ve bitkilerin beslenmesi konusunda geniş bilgileri Toros Web sayfasında bulabilirsiniz.
Toprağın katı kısmı iki ana gruptan meydana gelir; kum-mil (silt) ve kil dediğimiz mineral kısım ve organik (humus) kısım. Toprağın mineral yapısında bulunan kil cinsi ve miktarı toprağın çatlaması üzerine etkilidir. Toprakta kil minerallerinden bazıları, tabakaları (levhaları) arasına su girmek suretiyle toprağın şişmesine (kabarmasına) neden olur. Suyun bitkiler tarafından alınması ve sıcaklık nedeni ile suyun topraktan buharlaşması sonucu topraktaki suyun azalması (toprağın kuruması), daha önce su ile şişen kil mineralinin suyunu kaybetmesi nedeniyle toprakta çatlamalar meydana getirir. Bu çatlaklar toprağın derinliklerine kadar inebilir. Toprağın çatlaması sonucu bitki kökleri kopabilir. Bunun belirtisi ise bitkilerin yapraklarını dökmesidir.
Toprak çatlamasını azaltmak için; sık sulama, toprak işlemesi (su kaybını azaltmak için) ve organik gübreleme (hayvan gübresi – yeşil gübreleme) yapmak ve toprağın su tutmasını dengeleyen toprak düzenleyicilerini (Leonardit, Zeolit, Perlit, Pomza ve Kompost) kullanmak gerekir.
En doğrusu toprak analizine göre gübre kullanmaktır. Ancak uzman bir kişi bitkinin gelişmesine, bitkinin yapraklarının rengine ve iriliğine bakarak hangi besin elementinin az olduğunu anlayabilir. Örneğin tek yıllık bitkilerde zayıf (cılız) bir gelişme, yapraklar normale oranla daha küçük ve daha ince yapılı olması ve özellikle eski alt yapraklarda sararma, bitkinin azotlu gübreye ihtiyaç duyduğunu gösterir. Çok yıllık meyve ağaçlarında ise sürgünün dip kısmında sararmış yapraklar görülüyorsa azot eksikliği var demektir. Aynı yapraklarda, özellikle yaprakların alt yüzleri mavimsi-yeşil, mavimsi-mor renkteyse, bu fosfor eksikliğine işaret eder. İster tek yıllık, ister çok yıllık bitki olsun, yaprak ucundan başlayıp yaprak kıyılarında önce açık yeşil, sonra yeşilimsi-sarı renge çalan bir sararma yaprak kıyısından yaprağın orta damarına doğru ilerliyorsa, bu potasyum noksanlığına işaret eder. Bu konuda bazı bitkilere ait renkli resimleri web sitemizin “Çiftçi Dostu” bölümünde bulabilirsiniz.
Toprakta çatlamanın sebebi topraktaki kil mineralinin cinsi ve miktarı ile ilgilidir. Çatlayan topraklarda 2:1 molekül yapısında olan kil cinsinden montmorillonit kili bulunmaktadır. Sulama sonrasında veya yağış olunca kil paketleri arasına su molekülleri girer ve kil şişer, hava ısınınca veya sulama yapılmayınca kilin paketleri arasındaki su buharlaşır. Dolayısıyla şişmiş kilde çatlamalar meydana gelir. Bu tip killere şişen kil minerali adı verilir. Toprağın şişen kil miktarı yüzdesi yüksekse çatlaklar büyük ve derin olur. Tarlada veya bahçede bitki varsa çatlama ile birlikte kılcal köklerde kopmalar meydana gelir. Bu ise bitkinin topraktan suyu almasını engeller.
Üre gübresinin kimyasal formülü NH2 -CO-NH2 şeklindedir. Bu kimyasal formül tek tek incelendiğinde aşağıdaki miktarlarda element vardır. Her element kimyasal olarak simgeleri ve atom ağırlıkları karşılarına yazılmıştır.
İsmi |
Simgesi (Sembolü) |
Adedi |
Atom Ağırlığı |
Toplam |
Azot |
N |
2 |
14 |
28 |
Oksijen |
O |
1 |
16 |
16 |
Karbon |
C |
1 |
12 |
12 |
Hidrojen |
H |
4 |
1 |
4 |
|
|
|
Toplam |
60 |
Bir molekül gram üre gübresinin ağırlığı 60’ tır. Şimdi hesaplama yaptığımızda üre gübresindeki besin elementlerinin % miktarları bulunur.
Azot Hesabı
60 kısım ürede 28 kısım Azot(N) var ise
100 kısım ürede X
_______________________________________
X = % 46,66 Azot (N) vardır.
Oksijen Hesabı
60 kısım ürede 16 kısım Oksijen(O) var ise
100 kısım ürede X
_______________________________________
X = % 26,67 Oksijen (O) vardır.
Karbon Hesabı
60 kısım ürede 12 kısım Karbon(C) var ise
100 kısım ürede X
_______________________________________
X = % 20 Karbon (C) vardır.
Hidrojen Hesabı
60 kısım ürede 4 kısım Hidrojen(H) var ise
100 kısım ürede X
_______________________________________
X = % 6,66 Hidrojen (H) vardır.
Yukarıda hesaplaması yapılan dört element toplandığında (46,66 + 26,67 + 20,00 + 6,67), toplamı 100 yapmaktadır.
Sonuç olarak üre gübresinde, katkı dolgu maddesi bulunmaz.
% 46 Azot (N)
% 27 Oksijen (O)
% 20 Karbon (C)
% 7 Hidrojen (H)