Gaziantep'in merkezinde ve Oğuzeli ilçesinde Toros bayilikleri bulunan Orhan Ali Yetkin, aynı zamanda sektörün en eski temsilcilerinden biri.
Hoş geldiniz Orhan Bey, bildiğimiz kadarıyla siz sadece Toros’un değil, Türkiye’deki kimyevi gübre sektörünün de en eskilerinden birisiniz. Nasıl oldu bu işe başlamanız?
Orhan Ali Yetkin: Ben ilkokulu Gaziantep’te okudum. Sonra 12 yaşında İstanbul Amerikan Koleji’ne gittim, 1942-43 senesinde. 1952 senesinde mezun oldum. Dedemin bir sabun fabrikası vardı Gaziantep’te. Halep’e develerle sabun gönderilirmiş eskiden. Ben o işi devam ettirmeye çalıştım, ama sabun işi rekabet dolayısıyla kötüye gidince ben de kimyevi madde, zirai ilaç, gübre derken bu sektörde çalışmaya başladım. 1960’lı yıllarda gübre ithalatına başladım yurtdışından. Montecatini, Badische Anilin-und Sodafabrik gibi firmalarla uzun yıllar çalıştım. Hatta bir gün Dr. Zalom gelmişti Montecatini’den, bana “Sen Türkiye’de triple süper fosfat alan ilk kişisin” demişti. Kimyevi gübre o zamanlar yaygın kullanılan bir şey değildi. Antep’e gübreyi aşağı yukarı ben öğrettim diyebilirim. Şimdi her şey çok farklı tabii. Bizim şu anda iki tane şubemiz var, biri Oğuzeli kazasında, biri de Gaziantep’te.
Toros ile çalışmaya başlamanız ne şekilde oldu?
Orhan Ali Yetkin: Biz gübre ithalatı yaparken gübre ticaretini devlet Zirai Donatım’a verdi. Bunun üzerine ben Zirai Donatım’ın Oğuzeli bayiliğini aldım ve gübre ticaretine bu şekilde devam ettim. Sonra bu iş Zirai Donatım’dan çıktı, 1986 yılında. Benim Toros ile tanışıklığım da aşağı yukarı bu tarihe dayanır. İş serbest kaldı. Ben tekrar ithalata dönmedim. Toros’un gazete ilanlarını gördüm, bayilik verileceğine dair. Gittim Tekfen’in İstanbul’daki merkezine. Gübre için geldiğimi söyleyince bir odaya aldılar. Zannediyorum Sezai Bey vardı. Orada bize Gaziantep ilinin bütün ilçelerinin yanında Urfa-Birecik bayiliğini de verdiler. Konuşmalarımızdan bizim bu işte tecrübe sahibi olduğumuzu anladılar herhalde. Tarım ilçe müdürlüğünden bir yazı da verilmişti, bu işi yaptığım süre içindeki çalışmalarıma dair. 50 sene boyunca dürüst çalıştım. Hiçbir zaman çiftçiye sahte ürün satmadım. O gün Toros’un bayiliğini aldım ve o günden bu yana da devam ediyorum, 24 yıldır. Tabii Toros bu süre içinde gelişti, bayiliklerini genişletti. Ben yine de senede 10 bin tonun aşağısına düşmem satış olarak. Üç tanesi ziraat mühendisi, 15 kişi çalışıyor merkez ve şubelerimizde.
Epey büyük bir ekibiniz var. Ne tür hizmetler veriyorsunuz?
Orhan Ali Yetkin: Gübre başta olmak üzere zirai ilaç satıyoruz. Danışmanlık veriyoruz. Bizim bölgemizde arpa, buğday, mısır, pamuk ve malum fıstık tarımı yaygındır. Ayrıca para kazandırması dolayısıyla meyvecilik de yapılıyor, bağlık alanlarda. Tarlasına göre, ürününe göre ihtiyaçlar değişiyor. Mühendislerimiz tarlalara gidip geliyor, çiftçinin ihtiyaçlarını belirliyor. Biz çiftçinin her türlü ihtiyacına cevap vermeye çalışıyoruz. Onlar da her bakımdan bize itimat ediyorlar. Çünkü 50 yılın getirdiği bir isim, bunun yarattığı bir güven var. Artık çiftçilerin beklentileri eskisi gibi değil. Daha önceden “Ben babamın yaptığını bilirim, onu yaparım” diyenlerin hepsi şimdi, “Ne gibi yenilikler var, neyi değiştirmeliyim?” diye soruyorlar. Çünkü geçimleri, çoluk çocuklarının rızkı mevzubahis. Çoğu bakış açılarını değiştirdi, yeniliğin önemini kavradı.
Bu bilinci daha da artırmak için kime, ne gibi sorumluluklar düşüyor? Örneğin Toros’un bu konulardaki katkıları neler olabilir sizce?
Orhan Ali Yetkin: Çiftçinin eğitimi önemli. Bir de gözüyle görme meselesi var eğitimin yanında. Çiftçi komşusunun kullandığı üründen elde ettiği faydayı görünce aynısını yapıyor. Bu çok önemli. Toros zaten bu tür faaliyetlerde bulunuyor, daha da genişletebilir. Vilayetlere, köylere kadar uzanabilir. Zirai ilaç ve gübre konusunda çalışan firmalar köylere gitmeli, oralarda tatbikat yapmalı. Bazı firmalar köylünün ayağına gitmeye başladılar. Mesela Gaziantep’te birkaç firmanın devamlı kalan ziraat mühendisi var. Bunlar ileriyi düşünerek sıkı faaliyet gösteriyorlar. Toros’un kimyevi gübre dışındaki konularda biraz pasif kaldığını düşünüyorum. Buralarda daha aktif olması lazım.
Sizce Toros’un piyasada bu kadar tutulmasının nedeni nedir, farkı nerede Toros’un?
Orhan Ali Yetkin: Öncelikle Toros’ta kötü mal olmaz. Fabrikasyonda bazı hatalar tabii ki olabilir. Ama bunlar niyete bağlı şeyler değildir. Öyle bir niyet yoktur ortada. Biz de bayiler olarak Toros’un kaliteli, iyi üründen ödün vermediğini biliyoruz. Bu nedenle piyasadaki yerini almıştır Toros. Piyasada bu işin sahtekârları da var tabii. Gaziantep’te bir bayinin DAP gübresi diye sattığı gübreyi tahlil ettirdik, %17 azot çıktı. Yani gübre torbasından, bambaşka bir ürünün çıktığı bile oluyor. İthal mallarının da bazıları bozuk çıktı. Toros ise her zaman dürüst çalışıyor. Gübre de çiftçinin temel ihtiyaç maddelerinden biri olduğu için, Toros orada çiftçinin gönlünü kazandı. Çiftçi fakir. Durum şu anda berbat. Bu işlerle uğraşan adamın zararı, batağı çok olur. İki tavukla gelip sıraya giren olur. Birkaç çuval gübre veyahut yarım kilo ilaçta 10 lira fark için pazarlık eder çiftçi. Hem on kez tarif etmek, hem de fiyat pazarlığı yapmak gerekir. Bu böyle. Pazarlıkla fiyat indirmeye çalışırlar. Dolayısıyla zor bir meslek. Öyle dükkânda oturup, bire alıp ikiye satarak yapılan bir iş değil. En tehlikeli kredi, çiftçiye verilen kredidir. Antep’te bazı bankalar “çiftçiye açılım” diye tutturdular. Çiftçilere kredi açtılar. Şimdi hepsi pişman. Anaparayı alsalar razılar. Zor bir sektör olduğunu gördüler.
Fiyat rekabetinin yüksek olduğu bir sektörde çalışıyorsunuz tabii.
Orhan Ali Yetkin: Fiyatta rekabet çok önemli. Gerçi Toros şimdi artık iyi bir fiyat tatbikine gidiyor, eskisi gibi değil. Fiyat olarak artık piyasaya uymaya başladı. Çünkü sıkı bir rekabet var. Bizim sektörde fiyatlar sezonluk olarak değişir. Fiyatlar yükseldikçe piyasanın dışında kalırsınız. O yüzden akıllı, dikkatli davranıp fiyatlar yükselmeden malı almaya çalışmanız lazım. Bir şekilde diğer firmaları takip ederek, oluşabilecek rekabeti düşünerek malı temin etmeniz lazım