Agripark

Toros Teknolojik Tarım Merkezi, Agripark, Türk çiftçisine 2004 yılından bu yana hastalıklardan ari, kaliteli tohumluk ve fide üretiyor. Anadolu’nun zengin biyoçeşitliliğini bir kaynak olarak değerlendiren merkezde, Türk tarımının geleceğine yönelik çalışmalara imza atılıyor.

Toros Teknolojik Tarım Merkezi, yaygın bilinen adıyla Agripark, Türk çiftçisine 2004 yılından bu yana hastalıklardan ari, kaliteli tohumluk ve fide üretiyor. Türkiye’nin ilk ve sayılı teknotarım merkezlerinden biri olan Agripark, DNA analizi çalışmaları ile desteklediği ekmeklik buğday ıslahı çalışmaları yanında, özellikle muz ve patates üretiminde elde ettiği başarıyı başka alanlara da taşıyarak ürün çeşidini zenginleştirmeyi hedefliyor. Anadolu’nun zengin biyoçeşitliliğini bir kaynak olarak değerlendiren merkezde, Türk tarımının geleceğine yönelik çalışmalara imza atılıyor.

Toros Teknolojik Tarım Merkezi’nin kökeni, Özdemir Sabancı tarafından tarım alanında faaliyet göstermek üzere 1958 yılında Adana’da kurulan Sapeksa adlı girişime kadar uzanıyor. Başlangıçta mısır, ayçiçeği, soya ve buğday gibi tarla bitkileri üreten kuruluş, 1986 yılından sonra Ar-Ge imkânlarını geliştirerek çalışmalarını yüksek kaliteli tohum geliştirme alanına yoğunlaştırmış, sera ve tarla üretimine uygun biber, domates ve salatalık gibi sebze tohumlarının ıslah ve dağıtımına başlamıştı.

Ancak Özdemir Sabancı’nın 1996 yılında bir suikaste kurban gitmesinin ardından Sapeksa adeta sahipsiz kalmış ve şirketin satılmasına karar verilmişti. Sapeksa’nın faaliyet alanı, Toros’un üstün kaliteli tohum ve fide yetiştiriciliğine yönelik büyüme stratejisi ile tam olarak örtüştüğünden, firma 2004 yılında Toros Tarım tarafından satın alındı. Ayrıca aynı yıl içerisinde Sabancı Üniversitesi ile bir Teknik Danışmanlık ve Teknoloji Transferi anlaşması imzalandı.

Bu gelişme, Tekfen Tarımsal Sanayi Grubu’nu özellikle sebze tohumu ıslahında, doku kültürü kaynaklı meyve fidancılığında ve buğday tohumu üretim ve satışında en büyük özel sektör girişimi haline getirdi. Dünya standartlarında üretim olanaklarına sahip olan Agripark tesisleri, Toros’un yıllardan beri Türk tarımının daha verimli ve çağdaş yöntemlere kavuşturulması yönünde sürdürdüğü çabaların eksik halkalarından birini tamamlıyordu. Çünkü tarımda modern yöntemler kullanmak kadar, kullanılan tohum ve fidelerin hastalıklardan arındırılmış, kaliteli ve verimli olması da önem taşıyordu.

PATATES, KİRAZ, MUZ, BUĞDAY TOHUMU...

Doku kültürü yöntemiyle tohum ve fide üretimi yapılan Agripark’taki çalışmalar, özellikle hastalıklar nedeniyle büyük verim kayıplarının yaşandığı patates tohumluğu üzerine yoğunlaştırılmıştı. Böylece, toplumun beslenmesinde önemli bir yere sahip olan patates tarımında, Türkiye’de yaygın olarak görülen 25’i aşkın hastalık ve zararlının yol açtığı büyük verim kayıplarının önüne geçilmesi hedefleniyordu.

Teknotarım Merkezi’nde ayrıca erik, kiraz ve muz fidesi üretimi de yapılıyor ve tesis ürettiği anaç meyve fidanlarının bir bölümünü ihraç ediyordu. Örneğin, şirketin ilk ihracatını gerçekleştirdiği 2006 yılında, CDB firması tarafından sipariş edilen 21.000 adet kiraz ve erik anacı Almanya’ya gönderilmişti. Diğer yandan merkezde, bazı endemik türlerin geliştirilmesi yönünde de çalışmalar yapılıyordu. Örneğin Anamur muzunun sağlıklı koşullarda çoğaltılarak yaygınlaştırılması için gösterilen çabalar, neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir lezzetin yeniden sofralara dönmesine önemli katkı sağlayacaktı.

GÜNÜMÜZDE AGRİPARK

Agripark, günümüzde çalışmalarını Adana’da yenilenen tesislerinde devam ettiriyor. Biyoteknoloji Merkezi, Tohum Kalite Laboratuvarı, Üretim Seraları, Tarla Bitkileri Proses ve Depolama Ünitesi’nden oluşan merkezde 16’sı ziraat mühendisi olmak üzere 18 personel çalışıyor. Buna ek olarak tesisin operasyonlara destek veren 20 ek çalışanı bulunuyor.

Tesisin kalbini oluşturan Biyoteknoloji Mer-kezi’nde, tohum üretme çalışmalarının yürütüldüğü bir Doku Kültürü Laboratuvarı ile bitkilerin DNA analizlerinin yapıldığı bir Molekü- ler Biyoloji Laboratuvarı bulunuyor. Sistemin virüs ve bakteriden ari kendi çekirdek giriş materyalini üretmek amacıyla 2012 yılında kurulan 600 metrekare büyüklüğündeki Nucleus Sera’da yetiştirilen bitkiler, rutin olarak virüs analizlerine ve kalite devamlılık kontrollerine tabi tutuluyor. Tesisteki büyütme odalarında, tek seferde 1,5 milyon bitki yetiştirilebiliyor. Üretimde, Tarım Bakanlığı’nın belirlediği sertifikasyon standartlarının yanı sıra, Toros Tarım tarafından geliştirilen yüksek kalite ve standartları da uygulanıyor.

Tohumluk patates üretiminde başlangıç materyali olarak, doku kültürü yoluyla elde edilmiş, hastalıklardan ari “süper elit” kademede mini yumrular kullanılıyor. Toplam 9 dekar alana sahip mini patates yumrusu üretim seralarında ısıtma-soğutma, gübreleme ve ilaçlama işlemlerinde en ileri teknolojilerden yararlanılıyor. Tesiste, yılda iki sezon sertifikalı patates mini yumrusu üretimi gerçekleştiriliyor. Tarla üretimi ise mini yumrudan ön elit tohum, elit tohumdan temel kademede tohum olmak üzere iki aşamalı olarak sözleşmeli üreticiler yoluyla yapılıyor. Tarla üretimi, bu alanda deneyimli yerli ve yabancı uzmanlar gözetiminde gerçekleştiriliyor.

PATATES TOHUMLARINA 5 YIDIZLI OTEL KONFORU

Mini yumruları kendi biyoteknoloji laboratuvarında ve kontrollü seralarında üreten Toros Tarım, tarla üretimini takiben yetiştirdiği yüksek kademe patates tohumlarını en ideal şartlarda muhafaza etmek amacıyla 2012 yılında Nevşehir’de bir yeraltı deposu yatırımını hayata geçirdi. Tarlada üretilen elit ve temel kademede patates tohumları, uyku sürecini geçirmesi için Nevşehir’deki soğuk hava deposuna getiriliyor. Depoya ulaşan her tohumluk partisi, sıkı kriterlere bağlı kabul işlemlerinden geçmek zorunda. Tohumlar modern ekipmanların kullanıldığı seçme-temizleme-boylama ünitesinden geçtikten sonra depoya alınıyor ve ahşaptan imal edilmiş 800’er kiloluk özel kasalarda muhafaza ediliyor.

Toros Tarım tarafından inşa edilen soğuk hava deposu, bölgedeki diğer depolardan birçok özelliği ile ayrışıyor. Yaklaşık 45.000 m3 hacme ve 7 bin ton depolama kapasitesine sahip olan tesis, yeraltı depoculuğunun getirdiği doğal avantajların yanı sıra tamamen bilgisayar kontrollü havalandırma ve soğutma ünitelerine de sahip. Depodaki toplam 32 odanın her birinin bağımsız havalandırma, nemlendirme ve soğutma tesisatı bulunuyor. Patates tohumları, burada en iyi şartlarda muhafaza ediliyor. Toros, bu tesisle Türk üreticisinin ihtiyacı olan dünya standartlarına uygun patates tohumlarını tümüyle iç üretimle sağlarken, yakın gelecekte ihracat potansiyeli yaratmayı da hedefliyor.

Diğer taraftan Agripark’ta, Anadolu’nun kendi başına çok önemli gen kaynakları kullanılarak TÜBİTAK ve Çukurova Üniversitesi işbirliği ile yeni ekmeklik buğday çeşitlerinin ıslahı da yapılıyor. Agripark’ın 26 bin ton dökme ve 5 bin ton paketli buğday tohumluğu depolama kapasitesi bulunuyor.


GERT ADRIAAN OOSTHUIZEN (Teknotarım Direktörü, Agripark)
“ŞİMDİ, DOĞADAN ALDIKLARIMIZI GERİ VERME ZAMANI”

Ben Güney Afrikalıyım. Teknotarım Direktörü olarak buradayım. Daha önce Suudi Arabistan’da çalışıyordum. Aslında tüm planlarımı Mısır’a yerleşmek üzerine kurmuşken, Toros Tarım ile tanışma fırsatı buldum ve geçtiğimiz Ağustos ayından beri de buradayım. Yaptığımız şey, teknotarımla ilgili bütün yönetimsel süreci içeren bir politika hazırlamak. Burada birçok bilimsel çalışma yürütülüyor.

Toros’ta yaptığımız şey tam bir takım işi. Ve bu takımın yönetimi, sistemi ve işleyişinden ben sorumluyum. Toros Tarım, tüm birimleriyle, İstanbul’dan Adana’ya kadar kocaman bir ekip. Biz de Teknotarım olarak bu büyük ailenin bir parçasıyız. Bu ailede sen ve ben yerine biz dilinin kullanılıyor olması benim için son derece anlamlı. Burada yürüttüğümüz projenin başarılı olacağına kalpten inanıyorum ve bunun bir parçası olmak gerçekten de gurur verici. Benim gurur duyduğum kadar, diğer arkadaşlarım da bu takımın bir parçası olmaktan gurur duyuyorlar.

Türkiye’nin kendine özgü bir konumu var. Avrupa ile Ortadoğu arasında bir köprü vazifesi görüyor. Avrupa’dan ithal edilen tohumlar yıllar içinde çok fazla hastalık taşımaya başladı. Türkiye hâlâ bu açıdan şanslı. Büyük toprakları ve geniş bir ürün deseni var. Biz burada Türkiye’ye özgü tohum geliştirmek, yetiştirmek ve bu tohumları Türkiye’de satılır hale getirmek istiyoruz. Bunun için elbette uluslararası hukuku ve politikaları izlememiz gerekiyor. Çalışmalarımızda istediğimiz sonuçlara ulaşabilmek kadar, bunu yasalara uygun bir şekilde yapmak da bizim için önemli. İşin kolayına kaçmadan, iyi kalitede ve sağlıklı tohumlar üretmeyi, önce Türkiye pazarına sunmayı, daha sonra da Ortadoğu ve Rusya başta olmak üzere bu kaliteli tohumları diğer ülkelere satacak yetkinliğe ulaşmayı hedefliyoruz.

Belki çok büyük bir tohum üreticisi olmayabiliriz, fakat yaptığımız işin en iyisini yaparak kendimize bir pazar yaratabiliriz. Güney Afrika’da bir söz vardır, “Bir fili tek hamlede yutamazsınız. ” Şu anda muz, lavanta ve çeşitli konularda laboratuvar çalışmaları yapıyoruz. Bu bilimsel bir tarım çalışması. Dünyamıza insanlar olarak birçok şekilde zarar verdik. Şimdi aldıklarımızı biraz geri verme zamanı. Çevreyle uyumlu, sürdürülebilir, sağlıklı tarıma yönelik çalışmalar yapmak sadece kârlılık hedefleriyle açıklanabilir bir şey değil. Bir bakıma dünyaya olan borcumuzu ödemek bu.


HASAN YENER (Teknotarım Operasyon Müdürü, Agripark)
“TOHUM EKMEK, BİR NEVİ UMUT EKMEKTİR”

Ben 2009 yılında Toros Tarım’da Teknotarım Operasyon Müdürü olarak göreve başladım. Bütün zirai kariyerim hep tohumculuk üzerine geçti. Aşağı yukarı 25 yıldır tohum üretimi, çoğaltılması ve pazarlaması üzerine çalışıyorum. Bizim lokomotif işimiz patates tohumu üretmek ve pazarlamak. Agripark’ta, Türkiye’nin patates alanında en büyük doku kültürü altyapısına sahip olduğumuzu söyleyebilirim. Burada hastalıklardan, virüslerden arıtılmış patates tohumu üretmeye çalışıyoruz. Patates tohumu üretiminde mücadele ettiğimiz birçok virüsler var. Patatesteki virüs insanı etkilemese de patatesin verimliliğini yüzde 50’ye kadar düşürüyor. Bizim en önemli hedeflerimizden birisi, doku kültürü vasıtasıyla bütün çeşitlerimizi hastalık ve virüslerden ari olarak üretmek.

Yaptığımız iş, hem emek hem zaman isteyen bir iş. Önce laboratuvar ortamında doku kültürü yöntemi ile patates fidecikleri üretiyoruz. Bu bitkicikleri daha sonra seralara aktarıyoruz. Seralarda patates mini yumruları üretip, bunu bir sonraki yıl tarlada ekiyoruz. Daha sonraki yıl çoğaltarak patates tohumu üreten firmalar ve çiftçinin istifadesine sunuyoruz. Özetle, laboratuvarda başladığımız bir üretimin satış noktasına gelmesi yaklaşık 4 yıl sürüyor. Üstelik laboratuvar girişini yaptığımız o ufacık bitkiciklerden 4 sene sonra sattığımız patatese kadar tüm süreci takip edebiliyoruz. Nevşehir’de bir soğuk hava depomuz var. Bu depo aslında bir mağara. Dünyada tek diyebileceğim şekilde bu mağarayı son sistem teknolojiyle donattık. Sistemimizde soğutma ve ventilasyon mevcut. Patates tohumunu +4 derecede saklamak istiyoruz. Mağaramızda 32 ayrı odamız var. Yaklaşık 7 bin tonluk bir depo. Her odanın rutubet ve ısısını ayrı ayrı kontrol edebiliyoruz.

Toros Tarım’ın patates tohumları aranan tohumlardır

Toros Tarım’ın bulunduğu kademe, elit tohum kademesidir. Avrupa’dan gelen patates tohumlarına rakip olarak Türkiye’de üretim yapan tek firma Toros Tarım diyebiliriz. Avrupa’dan gelen tohumlarda son birkaç yıldır hastalıklar görülüyor. Her sene 20 bin ton ortalamadan düşünecek olsak, hem büyük bir döviz kaybı, hem de şu an bizim ürettiklerimizle karşılaştırılmayacak kadar kalitesiz tohumlar. Piyasada Toros Tarım’ın pazarlamakta olduğu patates tohumları, aranan tohum olma yönünde ilerliyor.

Patates dışında, yine doku kültürü yöntemi ile muz fidanı üretiyoruz. Alanya’dan İskenderun Körfezi’ne kadar bu fideleri satıyoruz. İleriye dönük başka çalışmalarımız da var. Bunlardan biri lavanta, diğeri ise salep bitkisi. Biz bunları şu an laboratuvarlarımızda üretebilecek donanıma sahibiz. Bunun yanı sıra birçok tohum ve bitkilerde araştırmalarımız devam ediyor. İşin başı tohum. Tohum ekmek, bir nevi umut ekmektir. Dünya nüfusu artar ve araziler daralırken, birim alandan maksimum faydayı almak zorundayız.

Teknotarım merkezimizde üretim yaparken, bir yandan da çiftçileri eğitmeye yönelik çalışmalarda bulunuyoruz. Yabancı bir danışmanımız var. Kendisi İskoç. İskoçya, patates tohumluğunda oldukça ileri bir ülke. Bazen küçük çiftçilerin olduğu köylere gidiyoruz. İlkokul sınıflarında iyi, kaliteli ve yüksek verimli patates tarımı nasıl yapılır diye dersler veriyoruz. Aynı zamanda çiftçi birlikleri ve kredi kooperatiflerini davet ediyor ve çiftçileri bir araya getirerek eğitim seminerleri veriyoruz.


ÖZER MEHMET TÜREL (Tarla Tohum Operasyon Müdürü)
“GELECEĞİ GARANTİ ALTINA ALMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Bizim yaptığımız iş, tohumluk buğday üretimi yapıp, sertifikalandırarak üreticiye sunmak. Şu an elimizde üç çeşidimiz var: Adana 99, Osmaniyem ve Karatopak. Bunlar, Doğu Akdeniz Araştırma Enstitüsü’nün geliştirdiği çeşitler. Biz bu ürünlerin geliştirme ve belirli süreler için satış hakkını satın alıyoruz. Ve bu süre içinde bunların çoğaltmasını yapıyoruz. Ardından fabrikada paketliyor, sertifikalandırıyor ve üreticiye satıyoruz. Şu an itibariyle 300 kadar sözleşmeli üreticimiz var. 38 bin dekar gibi bir alanda üretim yapıyoruz. Üretim yaptığımız alan Tarsus’tan başlayıp, Mardin Kızıltepe’ye kadar uzanıyor.

Tohum üretimi resmi prosedürlere uygun olarak yapılan bir iş. Üreticilerin tarlaları tapudan onaylatılıyor. Tarım İl Müdürlüklerinden ilgili personelle tek tek tarlalar dolaşılıyor, sertifikalandırılıyor. Son olarak hasat vakti geliyor. Tüm tarlalar tarafımızca kontrol ediliyor. Hasata uygunsa hasat başlıyor. Mayıs sonu ve haziran başı arasında çok yoğun bir dönem başlıyor. Tohumlar fabrikaya geldikten sonra proses (işlem) dediğimiz süreç başlıyor. Önce tohumları eliyoruz. Yabancı otlardan ayırıyoruz, boyluyoruz. Aynı ebatta olup farklı renkte olanları özel bir sistemle ayırıyoruz ve aynı renkte olanları paketliyoruz. Tüm bu aşamalardan sonra bakanlık personelini çağırıyoruz. Numuneler alınıp analize gidiyor. Bütün evraklar toplanıyor ve onay alındıktan sonra üreticiye satılıyor. Zor ama zevkli bir süreç.

“Aynı, çocuğunuza isim koyar gibi…”

Söylediğim gibi, bu tohumlar bize değil devlete ait. Sadece kullanım hakları bizde. Fakat, Toros Tarım’ın neden kendine ait bir çeşidi olmasın? Bu düşünceyle, Toros Tarım bünyesinde de tarla tohumu ıslah faaliyetlerine başladık. Islah ne demek? İki farklı çeşit birbiri ile melezlenir, elde edilen bireyler gözlem bahçelerine ekilerek içlerinden istenmeyen özelliktekiler ayrılır, tercih edilen özelliktekiler ile devam edilir. Tercih edilenler bir sonraki yıl tekrar ekilir ve yine istenmeyen özelliktekiler imha edilerek, tercih edilen özelliktekiler bırakılır. Mesela biri kısa boylu, diğeri hastalığa dayanıklı iki çeşidi melezliyoruz. Ortaya kısa boylu ve hastalığa dayanıklı bir çeşit çıkıyor. Ama bu sırada 10 tane de işe yaramayan çeşit çıkabiliyor. Biz istediğimizi aldıktan sonra işe yaramayanaları eliyoruz. Sonra kısa boylu ve hastalığa dayanıklı ürünü kendiyle melezliyoruz. Böylece tarlanın %50’si kısa boylu hastalığa dayanıklı, diğer %50’si ise hastalıklı ve uzun boylu oluyor. Onları yine eliyoruz. Ardından %50’yi tekrar ekiyoruz. Böylece tarlanın %75’i istediğimiz gibi oluyor. Bunu 10 yıl boyunca tekrarladığınızda elinizdeki yarım çuval tohum, genetik olarak birbirine benzeyen, aradığımız özelliğe sahip tohumlar oluyor. Bunları özel koşullarda ve özel kasalar içinde muhafaza ediyoruz. Her üç yılda bir depolardan alıp bahçemize ekiyoruz. Buna da tazeleme diyoruz. Yaptığınız ıslah çalışmaları sonucunda, başlangıçtaki çeşitten çok farklı özelliklere sahip yeni çeşitleriniz oluyor. Bu süreç normal şartlarda 8-12 yıl sürer. Biz bunu hızlandırıyoruz. Generasyon atlatma seramız var. Bu bildiğiniz seralar gibi çalışmıyor. Yani ısıtmıyor, soğutuyor. Biz tarlada yılda 1 ürün alabilirken, özel sera koşullarında 3-4 ürün alabiliyoruz. Dolayısıyla yeni çeşit elde etme süresini kısaltıyoruz.

Laboratuvar koşullarında ise işin içine DNA giriyor. Elde ettiğimiz çeşitlerin DNA’sındaki gen dizilimlerine bakıyoruz. Yüksek verimlilik geni var mı, analiz ediyoruz. 2013 yılında Toros Tarım, Çukurova Üniversitesi ile bir buğday ıslah projesi hazırladı. Bu ortak projeyle TÜBİTAK’a başvurdu ve kabul gördü. Projenin amacı, yüksek verimli ekmeklik buğday çeşitlerini ıslah etmek. Bu amaçla bütün ihtiyaçları karşılayan bir laboratuvar kurduk. 2013 yılından itibaren yeni buğday çeşitlerini geliştirmeye başladık. Islah ettiğimiz bu yeni ekmeklik buğday çeşitlerini tescile verdik. Her yıl ıslah çalışması sona eren yeni çeşitlerimizi tescile vermeye devam edeceğiz. Yeni bir çeşit geliştirdiğiniz zaman, bunu elinizi kolunuzu sallayarak, dilediğiniz gibi satamıyorsunuz. Islah ettiğiniz çeşitleri önce Tohum Tescil ve Sertifikasyon Test Müdürlüğü’ne veriyorsunuz. Burada yeni çeşidiniz 3 yıl boyunca gözlemleniyor ve uygun görülürse ondan sonra tescil ediliyor. Böylece siz de bu çeşidin üretim ve satışını yapabiliyorsunuz.

Bu yeni çeşitlere vereceğimiz isimlerin Toros ile başlayan isimler olmasını istiyoruz. Aynı çocuğumuza isim koyar gibi zorlanıyoruz. Çünkü koyacağımız isim 20 yıl, belki 30 yıl boyunca anılacak. Uluslararası piyasada yer edinecek. Çok büyük bir heyecan. Bu yetmedi, 2015 yılında 2 yeni çeşidi daha tescile verdik. Sanıyorum üç sene sonra bunlar da piyasaya çıkacaklar. 2016 yılı Mayıs ayında yapılan tescil toplantısında ilk ekmeklik buğday çeşidimiz tescile hak kazandı. Tescili yapılan bu ilk buğday çeşidimize Toros 1003 adını verdik. Sahil kuşakta tarımı yapılabilecek olan çeşidimiz oldukça yüksek verime, protein oranına ve hektolitreye sahip. Bunun yanı sıra kuraklığa da oldukça dayanıklı. Önemli olan Toros Tarım’ın isminin piyasada güzel bir şekilde anılması.

“Kaynağımız Anadolu”

Şu anda ticari çeşitlerin menşei %70-80 oranında yurtdışı. Fakat aslında Anadolu, kendi başına çok önemli bir gen kaynağı. En önemlisi, kendi gen kaynağımız kayboluyor. Bu amaçla Anadolu’nun kendi kaynaklarından yola çıkan ıslah çalışmalarına çok önem veriyoruz. Islah çalışmaları için farklı bölgelerde araziler kiralıyoruz. Her şey test ediliyor. Olağanüstü bir çalışma! Veri bankamızda özel bir bölüm açtık. Ürünlerin tek tek fotoğraflarını çekiyoruz. Binlerce bilgi var. Her şey kayıtlı. Kullandığımız anne, baba. Onlardan çıkan çocuk. Hepsi belirli kodlarda kaydedilmiş durumda. Bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkanlar, ileride sofralarımıza ekmek, kurabiye olacak.

TÜBİTAK’la yeni projelerimiz var. Üzerinde durduğumuz en önemli konu kuraklık. Önümüzdeki dönemde kuraklığın çok ciddi boyutlara ulaşacağına dair tahminler var. Ürünleri buna göre çeşitlendirmezseniz, insanlar aç kalır. Dolayısıyla yaptığımız çalışmalarla, bir yandan geleceği garanti altına almaya çalışıyoruz.


SEZEN İNAN (Doku Kültürü ve Bioteknoloji Laboratuvar Şefi, Agripark)
“BİYOÇEŞİTLİLİK BİR ÜLKENİN BELKİ DE EN ÖNEMLİ DEĞERİ”

Ben, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunuyum. Doku kültürüne üniversite ikinci sınıfta okurken, hafta sonları projelerde çalışarak başladım. Aynı üniversitede yüksek lisansımı tamamladım. 2004 yılından bu yana da Toros Tarım’dayım.

Doku kültürü, bir bitkinin büyüme bölgesi dediğimiz organının ya da bir parçasının, tamamen laboratuvar koşullarında ve yapay besi ortamında bitkiye dönüştürülmesi ve çoğaltılmasıdır. Bu, bir bitkinin yaprağı bile olabilir. Aslında ülkemizde çok bilinmiyor, ama dünyada uzun yıllardan beri yapılan bir üretim şekli. Böylece ana bitkinin aynısının üretilmesi mümkün oluyor. Doku kültürü yöntemi sadece üretimde değil, bitki ıslahında ve daha sonra bitki gen muhafazasında da kullanılabiliyor. Biz burada Toros Tarım’da doku kültürü yöntemiyle patates tohumluğu ve muz bitkisi üretimi yapıyoruz. Amacımız, öncelikle hastalıklardan, virüslerden, toprak kökenli zararlılardan bitkiyi arındırarak hızla ve klonal bir çoğaltım yapmak. Böylece dış koşullara bağlı kalmadan, hızlıca ana bitkiyi klonlayarak üretim yapabiliyoruz. Sıcağa, soğuğa, güneşe ihtiyaç olmadan bitkilerimizi üretmiş oluyoruz.

Sırada başka bitkiler de var

Patates konusunda Türkiye’nin en büyük firmalarından bir tanesiyiz. Son zamanlarda bu konuda çok güzel övgüler alıyoruz. Tabii çalışmalarımızın yönünü piyasanın ihtiyaçları ve talepler belirliyor. Talep olursa süs bitkisi, kivi veya başka bitkiler de üretebiliriz. Biyoçeşitlilik bir ülkenin belki de en önemli değeri. Biz Türkiye olarak ekolojik açıdan çok şanslıyız. Karasal, ılıman, deniz iklimlerimiz var. Farklı farklı ürünler yetiştirebiliyoruz. Anadolu, birçok eski medeniyetin beşiği. Birçok bitkinin de ana vatanı. Sonuçta kendi tohumumuzu, ürünümüzü yetiştirmek varken, keşke bu konuya daha fazla özen gösterip değerlerimize sahip çıksak.


DOÇ. DR. EMİN BÜLENT ERENOĞLU (Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi)
“ÇİFTÇİYİ YUKARI İTECEK ARAÇLARDAN BİRİ DE TOROS”

Toros Tarım ile tanışmamız 9 ay öncesine dayanıyor. Toros Tarım yetkilileri, bitki besleme ve gübreleme konularında uzman bir hoca ile hem üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek hem de geleceğe dönük yeni ürünler ve/veya gübreleme stratejileri geliştirmek için bir birliktelik düşündüklerini dile getirdiler. 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren Çukurova Teknokent ile Toros Tarım arasında imzalanan sözleşmeye dayanarak, üç yıllık bir birlikteliği başlatmış bulunuyoruz.

Bu kapsamda yürüteceğimiz çalışmalarla, Prof. Dr. Habil Çolakoğlu Hocamızın başlatmış olduğu çalışmalara ilave olarak bazı yenilikler düşünüyoruz. Bu bir bayrak yarışı. Tek başıma benim sıfırdan yapabileceğim bir şey değil. Daha önce var olan bilgileri geleceğe, farklı biçimlerde aktarmayı düşünüyoruz. Bunun öncelikli noktalarından bir tanesi, Toros Tarım’ın hazırlamayı düşündüğü Toros Çiftlik uygulaması. Bu kapsamda, Türk çiftçisinin oldukça işine yarayacak bir internet ve mobil cihaz uygulaması geliştirmek üzere hazırlık içerisindeyiz. Bunun dışında çeşitli çiftçi eğitimlerimiz olacak. Ayrıca ileride sisteme sokmayı düşündüğümüz gübreleri burada test edeceğiz. Ar-Ge departmanında ben dahil 7 kişiyiz.

Bugünkü tarım uygulamaları, bundan 20-30 yıl öncesine göre çok daha iyi yerlerde. Bilginin ulaşabildiği yerdeki üreticiler bilinçli üretim yapabiliyorlar. Avrupa Birliği süreci tüm toplumu olduğu gibi, çiftçileri de bilinçlendiriyor. AB’nin koyduğu bazı kısıtlamalar ve düzenlemeler bizi de yukarı doğru itiyor. Çiftçiyi ve üreticiyi yukarıya itecek araçlardan bir tanesi de bence Toros Tarım. Her şeyden önce, adıyla güven veren bir şirket. Türkiye genelinde en geniş bayi ağına sahip. Çiftçinin başvuracağı öncü kuruluşlardan biri. Kendi yükseldikçe, çiftçiyi de taşıyacak araçlardan bir tanesi.