

82
Onlar bize ne kadar teveccüh etti-
lerse, biz de ona layık olmak için
her türlü imkânımızı seferber et-
tik. Ama ne gerekiyorsa! Yani bu-
nun önü arkası yok. Çok şükür
bu günlere geldik. İftiharla söy-
lüyorum, böyle bir işbirliğinin
Türkiye’de örneğini ne duydum,
ne de duyabileceğimi zannediyo-
rum. Onların üzüldüğü gün biz
de üzüldük. Onlar bizim üzüldü-
ğümüz gün ağladılar. Öyle diye-
yim. İki firma olmadık. Ayrı ayrı
firmalar değiliz. Ben öyle hissedi-
yorum. Orası bizim, burası da on-
ların. Öyle bakıyoruz. O hale gel-
dik. Birbirimize o derece güven
duyuyoruz.
18
Tabii bu iyi niyet ortamına rağmen,
hem hacim hem de organizasyon
bakımından oldukça karmaşık bir
yapıya sahip olan gübre sektörü-
nün 1986’da kavuştuğu yeni ortama
uyum sağlamak her iki taraf için de
kolay olmamış, karşılıklı bir “adap-
tasyon” süreci gerektirmişti. Ancak
bazı sancılara yol açan bu süreç, her
iki taraf yönetiminin ortak bir ka-
rarlılık göstermesiyle kısa sürede
aşılmıştı:
Toros Gübre’yle ilişkimizde her za-
man iyi niyetle, sorun yaratmak-
tan çok sorunu birlikte çözme fik-
ri ön planda oldu. Mesela yeni
başladığımız zaman Adana’da
bizim de, onların da bir teşkila-
tı vardı. Bizimki eski, ama onla-
rınki yeni, çünkü işe yeni başla-
mışlar. Bize bölge müdürümüz di-
yor ki “Kamyonlarımızı getirdik
Toros’un deposuna, yüklenme-
yi bekliyor, çok sıkıntıdayız.” On-
ların elemanları da diyor ki “Bi-
zim adamlarımız bekliyor. Ho-
roz kamyon getirmedi. Sıkıntımız
var.” Onların insanları kendileri-
ne göre eleştiri yapıyor, bizim in-
sanlarımız da onların eleştirisini
yapıyor. Baktık olacak gibi değil.
Her gün o ondan şikâyet ediyor,
o ondan. Sonra kendiliğinden bir
NURETTİN HOROZ
Horoz Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı
Toros bizi benimsedi, biz Toros’u benimsedik. Adana’da bir toplantı oluyor. Ben yoktum,
ama duydum. Bir bayi ayağa kalkmış, demiş ki “Bir Toros duyuyoruz, bir Horoz duyuyo-
ruz. Toros mu, Horoz mu? Hangi firma bu?” O kadar karışmış aklı. Hizmet aldığı firma-
nın Toros mu, Horoz mu olduğunu karıştırıyor. Sonra anlatmak zorunda kalmışlar. Yani,
her yönüyle iç içe geçmiş bir ilişki var. Bayiler toplantısına son iki senedir ben de gidiyo-
rum. Antalya’da, Batmanlı bir bayi, “Nurettin Ağabey nasılsın?” dedi, yanıma geldi. “İyi
yavrum,” dedim. “Kusura bakma ağabey,” dedi, “Sevdiğim için soruyorum. Sizin Toros’ta
yüzde kaç hisseniz var?” “Ne hissesi? Biz hissedar değiliz yavrum. Biz gönül hissedarıyız.
Hepsi bizim Toros’un. Öyle bir şey yok. Ama birbirine sadakat gösteren iki firmayız,” de-
dim. Adam kafasında bizi ortak yapmış.