Previous Page  32 / 52 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 32 / 52 Next Page
Page Background

32

HABERLER G Zİ

konusunda doğuştan yetenekli. En basit ye-

meklere bile, kuş kondurmadan, farklı bir lez-

zet katabiliyor. Fusion yok, öğünler gerçek Ege

tat ve hafifliğinde. Otel fiyatına kahvaltı ve

akşam yemeği de dahil olunca, 3 kez kahvaltı,

3 kez de akşam yemeği yeme şansımız oldu.

İlk günümüzde, yol yorgunluğu ve bir anda se-

rinleyen hava nedeniyle denize girmek yerine,

dinlenip saati gelince akşam yemeği için terasa

indik. Yemekte o gün Nural Hanım ne pişirdiy-

se onu yiyorsun. İnce kıyılmış yeşillik ve Ege

otlarından kocaman bir salata (kocaman dediy-

sem gerçekten de kocaman), zeytinyağlı patlı-

can salatası, hafif sarımsaklı ve yoğurtlu havuç

salatası, ipince dilimlenmiş ve taze soğanla ta-

vada kızartılmış patates eşliğinde deniz levreği

ve tatlı olarak da kendi tarifi bir dilim ıslak pas-

ta, günün mönüsüydü. Balığın yanına seçtiği-

miz Umurbey 2012 yılı Sauvignon Blanc, ilk

yudumda doğru seçim olduğunu kanıtladı. Zor

beğenen kocam yemekte, “Böyle güzel bir yere

geleceğimizi hiç tahmin etmiyordum,” deyip

bir kez daha kadeh kaldırdı. O akşam, yemekle-

ri sildik süpürdük. Sonra da sivrisineklere inat,

Midilli Adası’nın titrek köy ışıklarını karşımıza

alıp öylece oturduk. Temiz havadan olsa gerek,

sabah uyandığımızda yine açtık.

Cumartesi günü rotamızı Küçükkuyu sahili

üzerinden, Zeus Altarı’nın bulunduğu Adatepe

köyüne çevirdik. Assos’tan başlayarak yaklaşık

20 kilometre boyunca, denize sıfır zeytinlikler

arasından geçen yol üzerinde onlarca plaj,

kamping ve dinlenme tesisi olsa da, Mayıs’ın

son günlerinde henüz hiçbiri açılmamıştı. Bir-

birinden davetkâr bu “beach club”ların girişin-

de, dudaklarından sarkan sigara ve beyaz atlet-

leriyle çit ve şezlong boyayan işçilerin, “kış

günü” denize mi girilirmiş manasındaki bakış-

larına maruz kaldık. Güneş, deniz ve kum ha-

yallerimizi öğleden sonraya erteleyip, zeytinle-

ri geride bırakarak önce çam ormanının

gölgesinde Zeus Altarı’na tırmandık.

Küçükkuyu, eski adıyla Gargara, sırtını deniz-

den aniden yükselen zeytin ağaçlarıyla süs-

lenmiş Gargaran tepesine dayıyor. Gargaran

(Zeus) koştu arabaya iki

atını,

uçup giden, tunç ayaklı,

altın yeleli.

Altınlar kuşandı kendisi de,

Aldı işlenmiş altın kamçısını,

Bindi arabaya, şaklattı

sürdü,

Toprakla yıldızlı gök

arasında

Uçtu atlar seve seve.

Vardılar hayvanların anası,

kaynağı bol İda’ya,

Gargaron’daydı Zeus’un

tapınağı, kokulu sunağı.

İnsanların, tanrıların babası

durdurdu atları.

Çözüp sardı koyu bir

dumanla,

Göz kamaştıran çalımıyla

oturdu doruğuna,

Troia’yı, Akhaların gemilerini

süzdü.

Homeros’un İda Dağı tarifi