Table of Contents Table of Contents
Previous Page  45 / 56 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 45 / 56 Next Page
Page Background

“BIZIM DILIMIZ DOĞANIN DILIDIR”

FEVZİ YAŞAR

ŞANLIURFA BİRECİK BAYİSİ

B

en köylüyüm. Doğup büyüdüğüm bir

köyüm var. Halfeti’nin Bulaklı köyü. İl-

kokulu orada bitirdim. Gaziantep’e bağlı Ni-

zip ilçesinde ortaokulu iftihar belgesiyle bi-

tirdim. İyi de resim yapardım. Gaziantep

Lisesi’ne gittim. O zaman ilçelerde lise yok-

tu, vilayetlerde vardı. Sınavla girdik, Gazian-

tep Lisesi Fen Bölümü’nü bitirdim. Evlen-

dikten sonra Birecik’e taşındım. Dedim, ne

iş yapabilirim? Ben köylüyüm, ziraat işlerini

bilirim. Zirai ilaç ve gübre ile ilgili işler yapa-

bilirim dedim. Kısmet oldu, gübre işine gir-

dim. Sonra burada Toros’un gübre bayiliğini

aldım. Yanlış değilsem, 1996 yılıydı. Esnaf-

lık, bizim düşüncemizde olmayan bir işti.

Ben iyi bir matematikçi olabilirdim, iyi bir

ressam olabilirdim, iyi bir ziraatçı olabilir-

dim. Tesadüfen esnaflığa girdik. Baktım, es-

naflık da güzel. Onun için ben kendime “giz-

li işsiz” diyorum. Türkiye’de birçok kişi “gizli

işsiz”dir. Belki bizim müdürümüz doktor ol-

mak istiyordu, ama tesadüfen şartlar buraya

getirmiş.

Bizim dilimiz doğanın dilidir. Ben ağacın di-

lini biliyorum, suyun dilini biliyorum, kuşla-

rın dilini biliyorum. Hz. Süleyman kuşların

dilini biliyordu. Nasıl biliyordu? Aslında o

kuşun nasıl hareket edeceğini biliyordu. Biz-

de kanaat de var. Kanaat nedir? Bir serçe

kuşu dünyanın her tarafında yaşayabilir.

Ama bir fil her yerde yaşayamaz. Serçe, iki

tane bulgur yedi mi karnı doyar. Fil gibi bir

canavarı kim besleyecek? Biz onun için ken-

dimizi kuş gibi kabul ediyoruz, kanaat edi-

yoruz.

“ÇIFTÇININ ENBÜYÜK

EKSIĞI BILGIDIR”

Toros iyi bir şirkettir, Tekfen Holding’in

şirketidir. Toros’un bilgi birikimini aldık,

Esin Hanım’ın katkısıyla gübre sektörü

Türkiye’de gelişti. Toros Tarımve Tekfen’in

bir yüksekokul veya üniversite açıp, özel-

likle tarım, ziraat üzerine eğitime destek

vermesi gerekiyor. Böylelikle kimyasal

gübreler hakkında her gün yeni gelişmeler

olabilir. Ziraat fakültesi diyorum, çünkü

biz gübrenin kimyasını bilmiyoruz. Ben

biraz biliyorum, çünkü kendim kullandı-

ğım için gözlem yapıyorum. Oysa Toros’un

bir ziraat fakültesi olsa, sorarsın, “Hocam,

bizim fıstık ağacında sararma vardır. Bu-

nun çözümü nedir?” Sen gidiyorsun, dok-

tor senin tahlillerini yapıyor, diyor ki “Üre

fazlalığı var. Şu eksikliğin var...” Ona göre

sana ilaç yazıyor ve yiyecek tavsiyesinde

bulunuyor. Biz bunu bilmiyoruz ki! Ben

ağaca ne vereceğim? Ağaç bunu benden is-

teyemiyor ki! Adam et yiyecek, sen ot veri-

yorsun. Ağacın ihtiyacı farklı halbuki.

Bir gün Habil Hoca (Prof. Dr. Habil Çolak-

oğlu) herkesin içinde sordu bana, “Sen

bunu bilmiyor musun?” Bazıları toplum

içinde utandığı için bildiğini söyler. Dedim

ki “Ben bilmiyorum.” O zaman dedi, “Ben

sana kitabını göndereceğim.” Habil Hoca,

bizim en bilgili alimimizdir. Sevgim, say-

gım sonsuzdur kendisine.

g

45