Previous Page  38 / 48 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 38 / 48 Next Page
Page Background

38

DOSYA

g

ERTAN ÖZCAN (İSKELE BAKIMCI)

“İlk yirmi yıl nasıl geçti anlamadım”

Ertan Özcan, 1989 yılında, henüz 24 yaşındayken Toros

Terminal’e işçi olarak girmiş. 25 yıllık Toros geçmişinde 16 ay

kadar Samsun işletmesinde de çalışan Özcan’ın endüstri mü-

hendisi olan büyük kızı, 6 ay önce Ceyhan üretim tesisinde işbaşı

yapmış:

İlk geldiğim yıllarda, şu anda Genel Müdür Muavinimiz olan

Ertem Arslantay Bey bana çalışma şartlarını anlattı, ben de ka-

bul ettim ve normal bir işçi olarak çalışmaya başladım. Ama ai-

leden gelen bir sanayi yönüm var. “Gerektiğinde seni bakımcı

olarak da, usta olarak da kullanabilirim,” demişti. Biz işe başla-

dık. O zamanlar sadece terminal bölümü ve İskele-1 vardı. Be-

nim girdiğim yıllarda “Yeni İskele” dediğimiz bölge, sadece Ro-Ro

iskelesine kadar yapılmıştı ve bir tanecik vincimiz vardı orada.

O dönem bakım işleri verilmiyordu bana. Ama ben hep tamir işi

olsun istiyordum. Aradan bir sene geçmemişti ki beni çağırdılar.

“Sen artık bizim ustamızsın. Bakım işine başlayacaksın,” dediler.

O kadar mutlu oldum ki, inanın! Babadan gelen tornacılık oldu-

ğu için, kendi mesleğimi yapacağım için çok sevindim.

Vinçlerin bant konveyörleri, şaseleri, çelik konstrüksiyonun-

daki arızalar, balata arızaları… Hep zamanla yarıştık bu kadar

senedir. İlk yirmi yıl nasıl geçti bilmiyorum.

Terminalci olarak zaman kaybına hiç tahammülümüz yoktur

bizim. Bir numaralı amacımız, yaptığımız işi tekrar etmemektir.

Her vardiyada bir tane bakımcı arkadaşımız, bir tane de yağlama

işiyle ilgilenen arkadaşımız vardır. Hepimiz de büyük şevk ve öz-

veriyle çalışıyoruz. En büyük önceliğimiz işimizdir. Hanım, “Sen

işini daha çok seviyorsun!” diye sitem eder bazen.

“Sen bir çay demle”

Amirlerimiz bize hep destek olmuştur. Fikirlerimizi her za-

man dile getirebilmiş, rahat çalışabilmişizdir. Yıllar önce çelik

halatları yenilerken ellerimizle çekerdik. İnceydi çünkü o halat-

lar. Şimdi her şey büyüdü, büyüyünce de ona göre bir aparat

yapmamız gerekti. Ekip arkadaşlarımızla fikir alışverişinde bu-

lunarak, kendi imkânlarımızla ürettiğimiz bir aparat sayesinde

şimdi herhangi bir halatı değiştirmemiz en fazla 3 saat sürüyor.

2005 yılında Samsun’daki tesisi aldıktan sonra ilk kez gitti-

ğimizde bir halat arızası oldu. Kamyoncu arkadaşlar, “Biz eve

gidelim,” dediler. “Hayırdır, ne işiniz var evde?” dedim. “Bu halat

işi uzun sürer,” dediler. “Merak etmeyin, biz onu uzun sürdür-

meyiz,” dedim. Bir kamyoncu arkadaş, “Eskiden beri biliyorum,

bu halat iki-üç günde ancak değişir,” dedi bu sefer. “Abi bak,”

dedim, “Biz öyle değiliz. Burası artık Toros. Sen bir çay demle. O

demlenene kadar bu halat değişecek.” İnanmadı tabii. Ama 1,5

saat sürdü sürmedi, o halat değişti. O zaman arkadaş şunu söy-

ledi: “Biz hep özelleşmeye karşıydık. Demek fark buymuş. Artık

bir şey demiyorum. Size kolay gelsin.”

Gerisin geriye Samsun’a...

Samsun’da olduğum dönemde, her 30-40 günde bir izinli geli-

yordum. Ceyhan’a daha yeni inmiş, eve varmamıştım. Nezir Bey

aradı. Eşimin hattından aramış önce. Eşim de, “Ertan daha gel-

medi, gelince söylerim,” demiş. O arada ben Nezir Bey’le görüş-

tüm. Arızanın büyük olduğunu, Samsun’a dönmem gerektiğini

söyledi. O zaman eşimi aradım. Açar açmaz, “Ertan haberim var,

sen gidiyorsun,” dedi. Böylece eve bile uğramadan, gerisin geriye

Samsun’a döndüm o gün.