

41
g
AHMET TÜZAY GÖKÇE (PİLOT KAPTAN)
“O beyaz gemilere vuruldum”
Ahmet Kaptan, Yüksek Denizcilik Okulu mezunu. 1884 yılın-
da kurulan bu köklü okul, 1981’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
bünyesine katılmış, 1992 yılında ise İstanbul Teknik Üniversitesi
Denizcilik Fakültesi olmuş. Ankaralı bir denizci olarak ezber bo-
zan Ahmet Kaptan, aslında ilhamı yine İstanbul’dan almış:
Babam beni, ilkokul 3 veya 4’teydim, İstanbul’a götürdü. Öğ-
retim üyesiydi rahmetli. İstanbul’u geziyoruz. Galata’da yolcu
gemileri duruyor. Babama sordum, “Kaptanlar nasıl kaptan olu-
yor?” diye. Babam da, “Deniz Ticaret Mektebi diye bir mektep var,
oradan mezun oluyorlar. Ama çok sporcu olmak lazımdır, sen
yapamazsın,” demişti. Fakat ben o beyaz gemileri görünce aklı-
ma taktım. O beyaz pırıl pırıl gemiler beni çok cezbetti. Bir de ta-
bii 1970’li yıllarda yurtdışına çıkmak çok sorunluydu Türkiye’de.
Üç senede bir çıkabiliyorsunuz, gidişler pahalı… Ben şöyle dü-
şündüm, öyle bir mesleğim olsun ki hem gezeyim hem para ka-
zanayım. Gerçekten de çok severek yapıyorum mesleğimi.
Ben 5 sene uzunyol kaptanlığı yaptım. Amerika hattında
çok çalıştım. Orta Afrika’ya çok gittim, bütün Avrupa’ya gittim.
Amerika hattını ben istemiştim. Ama o denizleri gördükten son-
ra pişman oldum. Mesela İskenderun’dan krom yükledik, New
Orleans’a 23 günde gittik. Üstelik devamlı sallanarak. Krom çok
ağır olduğu için dibe oturuyor. Hacıyatmaz gibi 40 derece san-
cak, 40 derece iskele yatarak gittik. Ne uyku var ne yemek!
Ama denizcilik enteresandır. O kadar çile çekersiniz yolda,
ilk limanda her şey unutulur. Dönüşte hiçbir şey olmamış gibi
aynı çileleri çekmek üzere tekrar yola çıkarsınız. Bir de bizim za-
manımızda liman süreleri uzundu. Şimdi tüm dünyada özelleş-
tirmeler ve gelişen teknolojiyle 20 gün yol gidiyor, 24 saat sonra
dönüyorsunuz. Hayat hızlandı.
Görevimiz gemi kaptanlarına destek vermek
26 Aralık 1996’da Toros adına ilk gemimizi yanaştırdık. O
günden beri de kesintisiz hem Toros’un kendi limanlarına, hem
de Dörtyol terminallerinde Toros adına hizmet veriyoruz. Bütün
dünyada kılavuz kaptanın görevi, gemi kaptanlarına danışman-
lık yapmaktır. Dar sularda, tehlikeli sularda, limanlarda yol gös-
termektir. Çünkü haritalar var tamam, ama kaptan her suyun
derinliğini, akıntılarını ya da havanın özelliklerini bilemez. Ay-
rıca çok büyük yolcu gemileri dışında gemiler, römorkörsüz ya-
naşma ve kalkma iznine sahip değildir. Ama biz danışmanızdır,
bütün yetki ve sorumluluk kaptandadır. Bizim için önce kendi
can güvenliğimiz geliyor. İp merdivenle iniyor çıkıyoruz 10-15
metre, büyük gemilerde 20 metre.
Bir yılda ortalama 650 gemiye hizmet ediyoruz. Bunun yarısı
Toros’un, yarısı da diğer terminallerin. Mevzuata göre her böl-
gede bir kılavuzluk teşkilatı yetkili. Burada da yetkiyi Toros aldı,
teknik yönünü biz yönetiyoruz. Üç kılavuz, üç gemiye aynı anda
hizmet verir. Dördüncü bir gemi gelirse bekler. O bekleme de
1-1,5 saat olur. Tüm römorkörlerimiz dolu olup römorkör ihtiya-
cımız olursa, BOTAŞ’tan kiralıyoruz. Yılda 5-6 defa öyle bir kira-
lama işi yapıyoruz. Bizim römorkörlerimiz hep yenidir. Bugüne
kadar 1-2 yaşından büyük römorkör burada hiç olmadı.
Kusursuz fırtına
İlk mezun olduğum zaman çok kötü bir havaya yakalanmış-
tım Amerika hattında. İspanya’dan mantar yükledik, yola çıktık.
Günlük hava raporu alıyoruz, fırtına gelecek. O zamanlar da pet-
role çok büyük zam gelmiş. Kaptan dedi ki “Kenarından geçeriz.
Değiştirmeyelim rotayı.” Hava kuzeydoğuya doğru gidecek, biz
de güneybatıya doğru gideceğiz. Fakat tam geçtik derken hava
yön değiştirdi. Tropik fırtınaya yakalandık. Anlatılacak gibi de-
ğil, felaket bir şeydi! Dairesel bir fırtına ve dairenin çapı 200 kilo-
metreydi. Ben üçüncü kaptandım. Yapacak bir şey yok. Kaptan
bile bıraktı işi gücü. Ne olacaksa olacak! O noktaya geldi. Dümen
tutamıyorsunuz, seyir defterini yazamıyorsunuz, her şey hava-
larda uçuyor! 2,5 gün biz o denizin ortasında dövündük durduk.
11 kuvvetinde hava, ki “12’yi gören rapor edemez!” derler. 8-9’a
düştüğünde rahatladık. 2,5 gün öncesine göre 60 mil geriye atmış
fırtına bizi. Allahtan motor çalışıyordu, yoksa kimse sizi gelip de
bulamaz. Herkes 5 kilo falan vermiş. Uyku yok, yemek yok. O
havada hem enine hem boyuna sallanıyorsunuz; gemiden çatır
çatır sesler geliyor, çekmeceler açılıyor, içindekiler dökülüyor…